AK Partili Milli Eğitim Andımız’ı savunmuş

YIL: 2009.

Haberin Devamı

Diyarbakırlı bir vatandaşımız, “Andımız”ın okullarda okutulmaması için Milli Eğitim Bakanlığı’na dava açıyor.
Bunun üzerine Bakanlık, mahkemede savunma yapıyor.
Şöyle diyor savunmada:
“Öğrenci andı ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik köken temelinde hiçbir ayrım gözetmemektedir”.
Yani?
Şunu demek istiyor Bakanlık:
“Andımız fıstık gibi bir şeydir”.

*

2009’da Milli Eğitim, AK Parti hükümetinin elindeydi.
Merak ettiğim hususlar şunlar:
- 2009’da “Andımız”ın fıstık gibi bir şey olduğunu düşünen hükümetimiz, neden 2013’te aynı “Andımız”ın pek kötü fena bir şey olduğunu düşünmeye başladı.
- 2009’da “Andımız”ın etnik ayrımcılık yapmadığını düşünen hükümetimiz, neden 2013’te aynı “Andımız”ın etnik ayrımcı olduğunu düşünmeye başladı.
- 2009’da çocukların her sabah militarist bir şekilde bağırtılarak yemin etmesinde bir sakınca görmeyen hükümetimiz, neden 2013’te “Böyle şey olmaz” dedi.

*

Haberin Devamı

Bir açıklasalar da biz de istifade etsek.

Herkesin anlayacağı dilden Balyoz kararı

YARGITAY, Balyoz kararında ne yaptı?

Şunu yaptı:
- Sanıklardan mesela Ahmet’e verilen cezayı onadı.
- Sanıklardan mesela Mehmet’i beraat ettirdi.
- Sanıklardan mesela Ali’ye verilen cezayı bozdu.
Peki neden?
Neden Ahmet’e verilen cezayı onadı da, Mehmet’i beraat ettirdi?
Neden Mehmet’i beraat ettirdi de, Ali’ye verilen cezayı bozdu.

*

Oysa...
- Ahmet de, Mehmet de, Ali de aynı suçlamayla karşı karşıya...
- Ahmet de, Mehmet de, Ali de benzer delillerle suçlanıyor...
- Ahmet, Mehmet, Ali... Durumlarında zerre kadar fark yok.

*

Bakıyoruz Yargıtay’ın gerekçeli kararına...
- Ahmet’in cezasını neden onadığını...
- Mehmet’i neden beraat ettirdiğini...
- Ali’ye verilen cezayı neden bozduğunu...
Bulamıyoruz.
Yargıtay kararı, bu mühim mevzuya bir açıklık getirmiyor.
Sanıklar hakkında neden farklı karar verdiğini ortaya koymuyor.

*

Yani bir “kafaya göre takılma” durumu söz konusu...
Bizler kafamıza göre takılırız, bir sorun olmaz ama Yargıtay kafasına göre takılırsa fena...
Hem de çok fena...

Başbakan haklı ama

BAŞBAKAN Erdoğan, Ruhban Okulu’nu neden açmadıklarını gerekçelendirirken Yunanistan’ı suçladı.
Dedi ki:
- Bütün adımları biz atıyoruz, Yunanistan tek bir adım bile atmıyor.
- Biz kiliseleri ibadete açıyoruz, Yunanistan bir tane camiyi bile açmıyor.
- Biz patrik seçimine karışmıyoruz, Yunanistan müftü seçimine karışıyor.
Başbakan’ın Yunanistan’ın sekterliği, anlayışsızlığı ve vicdansızlığı konusunda söylediklerinin tümü yüzde yüz doğrudur.

*

Haberin Devamı

Fakat Başbakan’ın Yunanistan hakkında söylediklerinin hiçbiri, Türkiye’de yaşayan Hıristiyan vatandaşların haklarının çiğnenmesinin gerekçesi olamaz.
Yunanistan öyle yapıyor diye Türkiye kendi vatandaşlarına zulmedemez.

Nişantaşı ve başörtülüler

AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, katıldığı bir televizyon programında anlatıyor:
“Benim kız kardeşim yakın bir tarihte Nişantaşı’nda kendi aracında seyir halindeyken, kıyafeti nedeniyle birileri aracın camına kadar gelip tükürmüşler. Kardeşim tükürülerek ‘Buralara da mı geldiniz’ hakaretine maruz kalmıştır”.

*

Üç şey söyleyeceğim:
- BİR: Nişantaşı’nın göbeğindeki kafelerde başlarını örten arkadaşlarımızla oturup sohbet ediyoruz. Nişantaşı’na takılan başörtülü çok arkadaşımız var. Hiçbiri böyle bir durumdan söz etmiyor. Bu durumda Babuşçu’nun kız kardeşinin başına gelen olay için “bir Nişantaşı klasiği” denemez.
- İKİ: Fatih’e gidip de kıyafeti nedeniyle itilip kakılanlar olsa... AK Parti İl Başkanı onlardan da söz edecek mi? Diyelim ki “mini etekliye hakaret eden birkaç kendini bilmez” çıktı ortaya... İl Başkanı, buradan nasıl bir ideolojik sonuç çıkaracak?
- ÜÇ: Bu toplumda başörtüsünden nefret edip nefretlik suçlar işleyenler olduğu gibi başka tür kıyafetlerden nefret edip nefretlik suçlar işleyenler de çıkıyor, çıkacaktır. Partilerin il başkanları, bu tür örneklerden yola çıkarak genellemeler yapmak yerine bir arada yaşama pratiklerinden söz ederse cepheleşmeye değil toplumsal barışa katkı sunmuş olur.

Haberin Devamı

Biri güçlü, diğeri zayıf iki iddiam var

- GÜÇLÜ İDDİA: Sancı mancı var gibi ama CHP, İstanbul’da Mustafa Sarıgül’ü aday gösterecek. Nereden mi çıkarıyorum bu sonucu? Şuradan: Son günlerde herkes gibi ben de partinin üst düzey yöneticilerine sordum, “Ne olacak Sarıgül işi” sorusunu... Hepsinden aldığım yanıt aynı... Hepsi “O iş tamam” diyor... Aradaki pürüzleri sorun eden tek bir isme bile rastlamadım.

*

- ZAYIF İDDİA: Gezi’den sonra sergilediği performansla yeniden adaylığını garantilemişti Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek... Fakat son günlerde “Adaylık o kadar da garanti değilmiş” dedirten bir hava doğdu. AK Parti içinde Gökçek’in yeniden aday olmasını istemeyenler var... Alternatif isimleri de hazır: Ankara Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki...

Haberin Devamı

Bak, başörtülü öğretmen ne diyor?

ADI: Türkan Yılmaz.
İstanbul Kartal’da sınıf öğretmeni...
Hayatını başörtüsü mücadelesine adamış.
Ve bugün okulunda başörtüsüyle ders veriyor.

*

Türkan Yılmaz, duygu ve düşüncelerini Radikal gazetesinden İdris Emen’e anlatmış.
Şunları söylüyor:
- Okullarda başörtüsü yasağı kaldırıldı ama kadın öğretmenlerin giyimini sınırlandıran bazı uygulamalar hâlâ devam ediyor.
- Örneğin kadın öğretmenlerin mini, yırtmaçlı etek giymesi hâlâ yasak...
- Bu uygulamalar dayatmacı zihniyetin devam ettiğinin göstergesidir.
- Devlet kesinlikle bireyin giyim kuşamına karışmamalı.
- Kişinin giyim kuşamını sınırlandıran bu uygulamalar derhal kaldırılmalı.
- İsteyen şort giyer, isteyen mini etek giyer. Kimin ne giyeceğine devlet değil kişinin kendisi karar vermeli.

*

Haberin Devamı

Helal olsun sana Türkan öğretmen!
Yaptığın bu açıklamalarla hem “Başörtülü öğretmen mi? Aman Tanrım” diyenlere sıkı bir cevap vermiş oldun, hem de başörtülü öğretmenlerin kendine Müslüman olmadıklarını kanıtladın.

Yazarın Tüm Yazıları