Hangi demokrasi?

SABANCI Üniversitesi’nin bu seneki ödül törenini izlemeye daha bir heyecanla gittim, çünkü özel ödül Prof. Ergun Özbudun’a veriliyordu ve konusu çok önemliydi:

Haberin Devamı

“Demokraside Denge ve Denetleme: Karşılaştırmalı Bir Perspektiften Türkiye!”
Bizde “demokrasi” denildiğinde iktidarlar “milli irade” ve “sandık” kavramını, muhalifler ise “özgürlük” kavramını öne çıkarırlar. Bu doğru kavramlar bir ‘sistem’ içermediği için, kavgalar sürüp gider.

SAKIP BEY’İN VASİYETİ

Ödül törenini açış konuşmasında Güler Sabancı anlattı; merhum Sakıp Bey vefatından önce, “Türkiye’de sosyal bilimler yeterince teşvik edilmiyor” diyerek bu amaçla uluslararası yarışma ve ödül düzenlenmesini vasiyet etmiş. Bu seneye kadar dünyadan 300’den fazla akademisyen yarışmaya katılmış, 30’una ödül verilmiş.
Böyle ilgi çekici hale gelmesine çok sevindim; Türkan Sabancı’yı kutladım.

ÖZBUDUN’A ÖDÜL

Uluslararası jüri bu seneki “Özel Ödül”ü Prof. Ergun Özbudun’a verdi. Takdimini Prof. Ayşe Kadıoğlu yaptı. Bu alanda böyle bir ödül için Türkiye’de elbette akla gelecek ilk isim Ergun Hoca’dır. Konuşmasında “anayasa hukuku” ile “siyaset bilimi” arasındaki yakın bağa dikkat çekti. “Demokrasi çoğunluğun mutlak hâkimiyeti değildir” diyerek denetim ve denge sisteminin önemini anlattı. Yani, erklerin dengelenmiş ve denetlenebilir olması, sınırsız bir gücün oluşmaması...
Özbudun şöyle konuştu: “Kuvvetler ayrılığı ile denetim ve denge sistemi, bütün demokratik anayasaların temel mantığını oluşturur. Yüksek standartlarda bir demokrasi, denetim ve denge sisteminin bulunmasıyla mümkündür. Bu, Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar bakımından son derece önemlidir”.
Prof. Özbudun, anayasa hukuku ve siyaset bilimi dallarında her ikisinde de kariyer sahibi az sayıdaki bilim adamlarımızdan biridir. Harvard’dan Venedik Komisyonu’na birçok uluslararası kurumda ders vermiş, rapor yazmış, üyelik yapmıştır.

Haberin Devamı

DEMOKRASİ TÜRLERİ

Bu seneki “araştırma ödülü” ise üç akademisyene paylaştırılmış. Bunlardan Kürşat Çınar ve Meral Uğur Çınar’ın makalesinin ana tezi şu:
“Bir demokraside yeterli denetim ve denge sistemi yoksa, zamanla temsili demokrasi olmaktan çıkıyor, delegasyon demokrasisi oluyor”. Halk yetkisini bir siyasi kadroya ‘delege etmiş’ gibi anlaşılıyor, iktidardakiler halkın delegesi gibi davranıyor, yani “İstedikleri gibi...”
Ödül kazanan diğer bilimadamı, Yunanistanlı Ionnis Grigoriadis. Türkiye ve Yunanistan’ı mukayeseli olarak incelemiş, vardığı sonuç şöyle: “Bir ülkede çoğunlukçu kültür varsa, sistemin başkanlık veya parlamentarizm olması çok fark etmiyor”.
Ödülü paylaşan üçüncü isim, Yunus Sözen, Türkiye ve Arjantin örneklerinde “popülist demokrasi”yi incelemiş. Bu tür demokrasilerde yönetenler kendilerini toplum ya da halkın kendisi gibi görüyorlar...

Haberin Devamı

SABANCI’DAN BİR RİCA

Demek ki, köklü ve kurumlaşmış partilerden ve iyi işleyen kurumlardan ziyade kişisel karizmalara dayalı demokrasilerde, ister başkanlık, ister parlamentarizm olsun, ortaya çoğunlukçu, popülist, illiberal gibi adlar verilen olgunlaşmamış demokrasiler çıkıyor.
Varsın çıksın! Fakat hem sistem kırılgan olabiliyor, hem bir süre sonra toplumsal gerilimler başlıyor.
Biz, bürokratik vesayetin çoğunluğa baskı yaptığı veya çoğunluğun çoğulculuğa aldırmadığı uçlar arasında gidip geliyoruz. 1950’den önce demokrasi yoktu, 1950’den beri de yaşadığımız bu değil mi?
Güler Sabancı’dan rica ediyorum; Ergun Hoca’nın konuşmasını ve bu üç akademik makaleyi bir kitap olarak bastırın lütfen.

Yazarın Tüm Yazıları