Yatak odanızdan içeri biber gazı fişeği girerse

Sibel Cıngı (73), 16 Haziran Pazar akşamı İstanbul’un Pangaltı semti Ergenekon Caddesi üzerindeki bir apartmanın hemen giriş üstü katındaki dairesinin sokağa bakan yatak odasında istirahat ediyordu.

Haberin Devamı

Sokaktan gelen sesler üzerine kalkıp camdan aşağı doğru baktı. Sokakta göstericilerle polis arasında çatışma yaşanıyordu.
Geçen yıl akciğer kanserine yakalanmıştı Sibel Cıngı ve ağustos ayında geçirdiği bir ameliyatta sağ akciğerinin yarıya yakın bölümü alınmıştı. Ayrıca kalp yetmezliği de vardı.
“Birden bir ses duydum, cam kırıldı. Önce tam ne olduğunu anlayamadım ama perde alev aldı, içeri duman yayılmaya başladı, bütün eve yayıldı...” diye anlattı o anı dünkü konuşmamızda.
Polisin attığı biber gazı fişeği, camı parçalayıp içeri girmiş, perdeye takılmış ve ardından çıkardığı duman bütün eve yayılmıştı.
Sibel Cıngı, şöyle devam etti: “Ben kanser hastasıyım, nefes alamaz hale geldim. Gözlerim yanmaya başladı. Kulağımda da sanki bir sesler duyuyordum. Felaket bir durumdu. Hemen aklıma içeride salondaki kuşum geldi. Üstümde sabahlığım kuş kafesini aldığım gibi kendimi dışarı attım. Üst kattaki komşunun evine sığındım.”
Konuşma şekline, ses tonuna bakılırsa olayın travmasını atlatmışa benzemiyordu Sibel Hanım.

***
    
Sibel Cıngı, 16 Haziran akşamı evini üzerinde sabahlığıyla terk etti ve bir daha kapısından içeri girmedi. Artık o evde yaşamayacak.
Tabii evden çıkmasıyla sorunlar bitmedi. Nefes darlığı ve kalp atışı düzensizliği ortaya çıktı. Sürekli balgam çıkarıyordu. Salı günü kardiyaloğu kendisini muayene etti ve “Yapılan muayenede obstriktif ve restriktif akciğer yetmezliği bulgularının oluştuğu, kalpte sık ventriküler ekstrasistollerin ortaya çıktığı saptanmıştır” şeklinde bir rapor verdi.
Geçen perşembe günü de akciğer ameliyatını yapan doktoruna gitti ve ondan da “Tanımlanmamış dış etkenlere bağlı solunum durumları” şeklinde bir rapor aldı. Bu raporda geçirdiği kanserle ilgili “Bronş ve akciğer malign neoplazmı” tanısı da yer alıyor.
Sibel Cıngı, Taksim Gezi Parkı direnişi sonrasında karşımıza çıkan mağduriyet vakalarından yalnızca biridir. Bunun gibi sayısız başka örnek verilebilir.
Göz yaşartıcı gazın kapalı yerlere atılmasının uluslararası sözleşmeler çerçevesinde tümüyle yasak olmasına, bu ilkenin AİHM içtihatlarıyla da teyit edilmesine, açık yerlerde kullanılmasının da belli sınırlamalara tabi olmasına rağmen, son üç haftadır polisin bu silahı sıkça hiçbir kurala bağlı kalmadan gelişigüzel bir şekilde kullandığını görüyoruz.

***
   
Meselenin asıl üzücü olan tarafı hukuki yönü değil, toplum sağlığı açısından ortaya çıkan ve “vahim” sıfatının ifade etmekte yetersiz kalacağı tablodur. Göstericiye karşı kullanılırken de belli kurallara uyulması gereken biber gazı, göstericiler bir tarafa evinde oturan insanları bile vurmaktadır. Biber gazı bulutları, özellikle rüzgâr esmediği durumlarda kentin pek çok mahallesinin üzerinde asılı kalarak yüz binlerce insanın hayatını tehlikeye atmıştır.
Uzman tıp kuruluşları geçen perşembe günü düzenledikleri bir basın toplantısında biber gazının insan sağlığına dönük tehlikeleri konusunda ortak bir uyarıda bulundu, yasaklanmasını talep etti. Toplantıda Türk Tabipleri Birliği, Türk Toraks Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Adli Tıp Uzmanları Derneği ve Türk Farmakoloji Derneği temsil edildi.
Toplantıdaki en önemli sunumlardan birini akciğer sağlığı alanındaki uzman doktorların mesleki birliği olan Türk Toraks Derneği adına Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Elif Dağlı yaptı. Verdiği bilgiye göre, Türk Toraks Derneği, değişik illerde biber gazına maruz kalanlarda solunum fonksiyon testleri yaptırdı. İlk gelen bulgularda, biber gazına maruz kalanların yüzde 41’inin 5 metreden yakın bir mesafede hedef olduğu ortaya çıktı. Yüzde 21’i kapalı alanda maruz kaldı biber gazına. Yüzde 78’inde öksürük, yüzde 74’ünde göğüs ağrısı, yüzde 50’sinde balgamlı öksürük tespit edildi. Yüzde 3’ü kanlı balgam çıkarıyordu ve bu durumda olanların solunum fonksiyon testleri düşük bulunmuştu.
Prof. Dağlı, “Astımı olan ya da astımı olduğunu bilmeyen insanlar üzerinde gaz sıkılmasının son derece tehlikeli sonuçlara yol açacağını düşünmekteyiz” diye konuştu.
Türk Farmakoloji Derneği adına konuşan Prof. Atilla Karaalp ise “hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda biber gazının kanserojenik etkiler de dahil olmak üzere çok sayıda sonuç tespit edildiğine” dikkat çekerek, “Bu sonuçlar insanlara uyarlanamadığından insanlar üzerindeki uzun dönemli etkileri bilinmemektedir” diye konuştu.
Muhtemeldir ki, bu etkileri önümüzdeki yıllarda hep birlikte öğreneceğiz, insanların hayatı üzerinden...

Haberin Devamı

Basın toplantısı metni için bakınız: http://www.toraks.org.tr/News.aspx?detail=1576

Yazarın Tüm Yazıları