Uludere'de aklıma takılan sorular, sorular

TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda önceki gün kabul edilen Uludere raporu ve muhalefet partilerinin temsilcilerinin bu rapora düştükleri şerhleri birlikte değerlendirdiğimde, 34 vatandaşımızın öldüğü bu faciaya yol açan karar alma süreciyle ilgili kafamdaki sorular azalacağına arttı.

Haberin Devamı

Bu belgelerde, 28 Aralık 2011 akşamı Irak’tan katırlarla gelen kafilenin “PKK grubu” diye teşhis edilmesine yol açan istihbarat akışıyla ilgili çok çarpıcı bilgilere yer veriliyor. Olay öncesinde aralık ayı boyunca PKK’nın bu bölgeden bir saldırı düzenleyeceği yolunda çok sayıda istihbarat notu gelmiş, örgütün komutanlarından Fehman Hüseyin’in aynı bölgede dolaştığı konusunda yine tekrarlanan bir istihbarat akışı olmuştur.

Özetle, askeri makamlar olay öncesinde her an bir PKK saldırısının gelmesi olasılığına karşı günlerdir teyakkuz içindeydi.

 * * *

İşte herkes bu “şartlanmışlık” içindeyken, 28 Aralık akşamı insansız hava aracı (İHA) görüntülerinde sınırın Irak tarafında 5 km kadar güneyde bir hareketliliğin tespit edilmesi, anlaşıldığı kadarıyla beklenen PKK grubunun yaklaşmakta olduğu değerlendirmesine yol açıyor.

Olayı tam olarak tahlil edebilmek için şimdi İHA’lardaki görüntülerin kritik anlarını kayda geçelim. İlk görüntü 17.20. Burada sınırın 5-6 km kadar güneyindeki A noktasına güneyden gelen bir araç görülüyor. 18.14’e gelindiğinde araç sayısı 7’ye çıkmıştır. İlk soru: Türkiye’ye baskın yapacak PKK’lılar, İHA kameralarına yakalanma ihtimalini de bilerek sınırın 5 km altına araçlarla mı gelirler?

Araçlar A noktasında beklerken, İHA 18.23’te insan ve hayvanlardan oluşan bir kafilenin kuzeyden güney istikametine doğru A noktasına yaklaşmakta olduğunu tespit eder. 18.27’de birinci, 18.28’de ikinci grup araçların beklediği A noktasına ulaşır. Yaklaşık 50 dakika sonra 19.17’de ilk grup, hemen ardından ikinci grup A noktasından Türkiye sınırına doğru hareket eder. (Geri dönüş.)

Bu sırada saat 19.28 ile 20.20 arasında sınıra Türkiye tarafından aydınlatma ve tahrip mermileriyle top atışı yapılır. Konvoy hareketine devam eder. İlk grup saat 21.06’da Türkiye sınırının 5-80 metre gerisinde durur. İkinci grup yaklaşık 1 km mesafe geride beklemeye başlar. F-16, ilk bombayı saat 21.40’da öndeki kafileye atar. İkincisi 21.43’te, üçüncüsü 22.02’de yine ilk gruba ve dördüncüsü 22.24‘te geride bekleyen ikinci gruba atılır.

Haberin Devamı

* * *
 
Askeri cephede sınırın hemen altındaki bu hareketleri izleyen İHA’nın aktardığı anlık görüntüleri eşzamanlı bir şekilde izleyen tam 8 ayrı askeri karargâh var. Rapora göre bunlar: 1) Genelkurmay Başkanlığı (Ankara) 2) Kara Kuvvetleri Komutanlığı (Ankara) 3) İkinci Birleştirilmiş Hava Merkezi (Diyarbakır) 4) İkinci Ordu Komutanlığı (Malatya) 5) Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı (Van) 6) Batman İHA Üssü 7) 23’üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı (Şırnak) 8) 23’üncü Tümene bağlı Tugay Komutanlığı (Şırnak).

Görüleceği gibi A noktasındaki hareketlerle birlikte konvoyun sınıra doğru yaklaşması yalnızca 1 değil, 8 ayrı karargâhtan izlenmiştir. Bir başka soru burada karşıma çıkıyor: Bu kadar karargâh kafilenin hareketlerini canlı bir şekilde ekrandan izlerken, tek bir kişi bile gelen grubun kaçakçı olabileceği konusunda asgari bir ihtiyat payı bırakmadı mı?

Çünkü kafilenin geldiği yol bilinmeyen bir koridor değildi. İstihbarat analizini yapanların burasının on yıllardır devletin göz yummasıyla işleyen bir kaçakçılık/ticaret yolu olduğunu bilmesi gerekmez miydi?

Haberin Devamı

* * *
  
 Bu noktada çok önemli bir noktaya dikkat çekelim. Kaçakçı grubu Uludere’nin birbirine bitişik olan Ortasu ve Gülyazı köylerinden ortaklaşa oluşmuştur.

Gülyazı Köyü’nün hemen yanında jandarma tugayı vardır. Ancak bu konuda bir istihbaratın alınamadığı anlaşılıyor.

Diyelim istihbarat atlandı, İHA görüntüleri geldiğinde sivilleri vurma ihtimalini önlemek için ekranda görülen kafilenin kaçakçı olup olmadığının teyidinin yapılması gerekmez miydi? Görüntünün İHA’ya düşmesiyle ilk bombanın ateşlenmesi arasında geçen 3 saati aşkın süre zarfında pekâlâ yerel istihbarat unsurları aracılığıyla o gün Irak’a kaçağa giden olup olmadığı sorulamaz mıydı?

Önemli bir ayrıntı daha var. Kafile güneyden sınıra doğru yaklaşırken atılan tahrip ve aydınlatma mermilerine rağmen dağılmamıştır. Genelkurmay’ın komisyona gönderdiği resmi yazıya göre, bu durumda “Dağılmayıp toplu kalmak kaçakçı davranışı değildir”. Bir başka anlatımla, “terörist davranışı” iması yapılıyor. Buna karşılık Mülkiye müfettişlerinin inceleme raporu, bu konuda tam tersi bir kanaati belirtiyor. Müfettişlere göre, grubun top atışlarına rağmen sınıra doğru ilerlemesi “Terör örgütü tavrı değildir”. Mülkiye müfettişleri ayrıca, “Katır sayısının insan sayısının iki katı olması karşısında grubun kaçakçı olarak değerlendirilmemesi hatalıdır” diyor.

Bütün bunları bir tarafa bırakıp basit mantıkla şu soruyu soruyorum: Kuzeyden güneye çok sayıda katırla bir kafile aşağı iniyor. Bir noktaya gelip, bir saat kadar duruyor, sonra kafile aynı yoldan yine kuzeye dönüyor. Buradaki önce aşağı, sonra yukarı hareket kaçakçı olabilecekleri konusunda yeteri kadar şüphe yaratmıyor mu? Onları bekleyen 7 adet aracın katırlara yüklenecek kaçak malları getirmiş olabileceği kimsenin aklından geçmedi mi?

Sorular, sorular...

 

Yazarın Tüm Yazıları