Kafama takılan on bir soru

BU haftaya soru işaretinin azgın çengeliyle başlıyorum.

Haberin Devamı

Belki de kafama takılan sorulardan kurtulmak için yazıyorum.

Cevapların aslında yepyeni soruları tetikleyeceğini bilerek.

İLK SORU:

Tarihimizin en kanlı meselesi için Abdullah Öcalan ve BDP’yle görüşmeler tekrar başladı. İçimizde yeniden bir umut ışığı belirdi. BDP ve PKK muhatabın Öcalan olduğunu söylüyor. Bu durumda Öcalan yine sürecin en kritik ismi haline geliyor. Peki, 15 yıldır hücrede tek başına yaşayan bir kişinin psikolojik durumu, böylesine hassas bir süreçte dikkate alınıyor mu? Öcalan’ın psikolojik yapısı inceleniyor mu? Devletin bu konuda bir tedbiri, hazırlığı hoşgörü ve esneklik politikası var mı?

İKİNCİ SORU:

Arap Baharı sırasında Türkiye, başta ABD olmak üzere Batı dünyasıyla birlikte hareket ediyordu. Ancak Suriye’de işler karıştı. Türkiye yalnız kaldı. Komşularla sıfır problem, komşularla sırf problem haline geldi. Ermenistan’la başlayan süreç dondu. Atılan imzalar, görüşmeler boşa mı gitti? Dışişleri Bakanlığı’nın bu konuda bir özeleştirisi ya da analizi var mı?

ÜÇÜNCÜ SORU:

CHP Sarıgül’ü İstanbul için aday yapacak mı? Eğer yapmazsa bunun adı, “Sarıgül gelirse genel başkanlığı da alır” korkusu mudur? Eğer yaparsa Sarıgül gerçekten genel başkanlığa aday olur mu? Ve en önemlisi, böyle bir soru olduğuna göre, CHP’de genel başkanlık meselesi var denebilir mi?

DÖRDÜNCÜ SORU:
Barış görüşmeleri sürecinde BDP kendisini Kürtlerin partisi olma misyonundan çıkarırsa, Türkiye halklarına nasıl bir imajla yaklaşacak? Kendisini sosyal demokrat ya da sosyalist bir parti olarak mı tanımlayacak? Ve en önemlisi bunun bir misyonsuzluğa dönüşmesinden korkuyor mu?

BEŞİNCİ SORU:

Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca Abdullah Gül nasıl bir pozisyon alacak? Başkanlık sistemine karşı çıkacak mı? Erdoğan buna izin verecek mi? Yoksa, “Bu soruların amacı içimize nifak sokmaktır. Bizim aramıza kimse giremez, beraber yürüdük bu yollarda” mı diyecekler?

ALTINCI SORU:

AK Parti’nin İstanbul adayı kim olacak?
Kadir Topbaş mı? Egemen Bağış mı? Binali Yıldırım mı?

YEDİNCİ SORU:

8 Mart Dünya Kadınlar Günü geliyor. Fatma Şahin’in büyük bir başarıyla çıkarttığı yasanın üzerinden 11 ay geçti. Kadına şiddet oranı müthiş bir hızla yükseldi. Koruma isteyen kadınlar en çok Ege’den çıkıyor. Acaba Egeli kadınlar diğer bölgelere göre daha büyük bir hızla mı şiddete karşı, erkeklerden korkmadan kanuna başvuruyor? Diğer bölgelerdeki kadınlar korkudan polise gitmiyor mu? Yani Egeli kadın daha mı cesur davranıyor?

SEKİZİNCİ SORU:

Duman grubundan Kaan Tangöze evlendikten sonra gruba bir şey mi oldu? Yeni bir beste, yeni bir enerji, yeni bir ses ve hatta bir çığlık gelmiyor. İsyandan uzakta bir evcilleşme mi var?
Teoman da bir türlü geri dönemedi? Başarılı olan, bazen kendi zirvesinin altında ezilebilir mi?
Müslüm Baba’yı bir kez daha Ghetto’da dinleyebilecek miyiz?
Nazan Öncel’in sessizliği kutsal mıdır?

DOKUZUNCU SORU:

Öcalan’la görüşmeye giden BDP heyeti o anı nasıl yaşadı? Öcalan ayağa kalktığında onlar da bir lider saygısıyla ayağa mı kalktılar? Mesela Sırrı Süreya Önder o pervasız ve özgür tavrını orada da gösterebildi mi? Yoksa “Buyurun efendim” halinde miydi?

ONUNCU SORU:
Devlet Bahçeli kendisiyle baş başa kaldığında, Öcalan’la görüşülerek sürdürülen barış umudu için ne diyor? Görüşmeyelim, yalnızca savaşalım demeyeceğine göre, nasıl bir çözüm yolu arıyor?

ON BİRİNCİ SORU:
Avrupa’nın en önemli ismi, dünyanın en güçlü kadını Alman Başbakanı Merkel dün Türkiye’ye geldi. Ankara’nın da Berlin’in de elinde dosyalar var. Çözülmesi zor dosyalar. Görüşmeden sonra yapılacak ortak basın toplantısını izleyin bakalım. O basın toplantısı, Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda bir inandırıcılık sınavı olacak mı? Acaba Merkel gerçek düşüncesini mi açıklayacak, yoksa diplomasi mi yapacak?

Evet, bu hafta ben sordum...

Ve bu soruların cevaplardan çok, başka sorulara dönüşeceğini umuyorum.

Çünkü artık hepimiz biliyoruz ki, toplumsal sorulara bir tek cevap yetmiyor.

Ama bazı sorular için benim bildiğim bir tek köklü cevap var. O da şudur:

“Akan kanın durduğu, herkesin kendisini özgürce ifade edebildiği, daha demokratik bir Türkiye istiyoruz.”

İyi haftalar...

Yazarın Tüm Yazıları