Valizlerde getiriliyor ses çıkarmasın diye uyuşturuluyorlar

Her şey Kurban Bayramı’nda aldığımız köpeğin ölmesiyle başladı. Gözümüzün önünde üç günde eridi gitti. Dünyanın en tatlı şeyiydi, içimiz dışımıza çıktı. Ve petshop’tan alınan hayvanların sağlık durumu gerçeğiyle baş başa kaldık.

Haberin Devamı

“Bana yazın” dediğim anda mail yağdı, bin 100 tane geldi. Bu konuda yalnız olmadığımızı, epey önemli bir mesele olduğunu, ülkeye kaçak hayvan girişinin en az uyuşturucu kaçakçılığı kadar yaygın olduğunu gördüm. Sizinle de paylaşmak istedim. Gittim, Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan’a ‘petshop rezaletini’ konuştum...

Bu ‘petshop rezaletleri’, hatta ‘cinayetleri’ için kime gideyim dedim, size geldim.../images/100/0x0/55ea6045f018fbb8f87be9fd
- Hoş geldiniz.
Beni ve bütün hayvanseverleri aydınlatın lütfen. İstanbul’da kaç petshop var?
- Kedi- köpek satan 3 bin 500 dükkan var. Sadece 500’ü ruhsatlı, gerisi ruhsatsız...
Çok fenaymış!
- Hem de nasıl! Diğer şehirlerde de oran aynı. Defalarca yetkilileri uyardık ama elden bir şey gelmiyor.
Kim o yetkililer?
- Tarım Bakanlığı, bazı yerlerde de Orman Bakanlığı ve Devlet Su İşleri. Biz İstanbul Veteriner Hekimler Odası olarak Tarım Bakanlığı’na bağlıyız.
Ama ortada muazzam bir denetimsizlik söz konusu...
- Öyle. Bir sürü sebebi var: Bir kere yeteri kadar denetim elemanı yok. Bakanlığa bağlı elemanların 3 bin 500 noktayı denetlemesi mümkün değil. Çünkü aynı zamanda başka alanda da denetleme yapıyorlar. Mesela hayvansal gıda alanında. Bir de sanırım bu pet shop meselesine fazla önem de vermiyorlar. Sucukları denetlemek daha önemli geliyor. Bu kadar işin arasında pet shop’lara sıra gelmiyor. “Nasıl olsa kedi, köpektir. Ölseler ne olur!” diye bakıyorlar. Bir de çok büyük bir rant var. Mesele bu aslında: Para. O yüzden de bu bozuk sistem, yıllardır devam ediyor.
Anlatın, nasıl bir sistem bu?
- İnanılmaz bir kaçak hayvan girişi söz konusu Türkiye’ye. Herkes biliyor ama kimse bir şey yapmıyor.
Nasıl giriyorlar?
- Trenle, kamyonla, otobüsle... Valizlerde. Özellikle de Rusya üzerinden. Neden tespit edilemediğini anlamak mümkün değil.
Desenize insan ve uyuşturucu kaçakçılığı kadar yaygın bir kaçakçılık türü bu da...
- Maalesef. Böyle konuştuğum için beni vuracaklar ama aynen öyle. Çok büyük oyunlar, çok büyük paralar dönüyor bu işte. Çok da kolay bir tespit yolu var. Gidin bir petshop’a, “Bu hayvanlar hangi ülkeden geliyor? Bize evrakları gösterir misiniz?” deyin. Gösteremezler. Yok çünkü.

Haberin Devamı

KÖLE TİCARETİ GİBİ

Haberin Devamı

Valizler içinde getirildiklerini söylediniz, zor olmuyor mu?/images/100/0x0/55ea6045f018fbb8f87be9ff
- Ah hiç sormayın! Hayvanlara eziyet ediyorlar. Sesleri çıkmasın, kontrolde yakalanmasınlar diye hepsine uyuşturucu veriyorlar. Bir kısmı yolda telef oluyor. Ancak kalanlar, yine bavullarda, petshop’lara götürülüyor. Pet shop sahibi “Şu ikisi güzel alayım, diğerlerini istemem” diyor. Köle ticareti gibi... Çok büyük bir sektör. Özellikle eski Doğu Bloku ülkelerinde, Bulgaristan’da, Macaristan’da, Baltık ülkelerinde bu işi yapan çok aile var. Bu zavallı hayvanlar, Türkiye’de var olmayan bazı hastalıkları da getiriyorlar.
Bunları Tarım Bakanlığı’na anlatmıyor musunuz?
 - Anlatmaz olur muyuz? Binlerce kez.
Nedir peki sorun?
- Bakın, birkaç yıl önce bakanlığa yazdım: “2006-2008 arasında ithal edilmiş hayvan sayısını bana bildirir misiniz?” diye. Gelen cevap çok ilginçti: “Sözünü ettiğiniz sürede, ülkemize kedi ya da köpek ithal edilmemiştir!”  Bu inanılmaz bir şey. Peki o dönemde pet shop’larda satılan kedi-köpekler nereden geliyor? Uzaydan mı! Resmi olarak girmediğini, o belgeyle Bakanlık da itiraf ediyor...
Peki hepsinin elinde bir sağlık karnesi var. O nasıl oluyor!
- Hepsi uydurma. Kılıfına uyduruyorlar.
Veteriner Hekimler Odası Başkanlığı olarak pet shop’ları denetleme şansınız yok mu?
- Yeni yönetmeliğe göre dolaylı olarak var. Artık orada çalışan meslektaşımızın yaptığı işi, sağlık ve hijyen açısından denetleyebiliyoruz. Bundan böyle pet shop’larla çalışan veteriner hekimlerin, petshop’lara hizmet veren bağımsız hekimler olması gerekiyor.
Ama o veteriner, o pet shop’tan maaş alıyorsa, nasıl bağımsız kalacak? İster istemez birtakım şeylere göz yumar...
- İşte artık öyle olamayacak! Orada kaçak hayvan varsa ya da başka birtakım usulsüzlükler yaşanıyorsa, iki aylıktan küçük hayvan satılıyorsa, bunu ihbar etmesi gerekecek. Yoksa veterinerin de başı belaya girecek.
Hayvanın anne altında ne kadar kalması gerekiyor?
- Minimum iki ay. Satış yerine iki aydan önce getirilemez. Geldikten hemen sonra kayıtlarının yapılması ve aşılarına başlaması lazım, üç aydan önce de satamazsın.

Haberin Devamı

50-60 EURO’YA ALIYORLAR BİNLERCE EURO’YA SATIYORLAR

Petshop rezaletiyle ilgili bir sürü e-mail geldi. Pek çok insan bizimle aynı acıyı yaşamış. Hatta bazılarına, belli süreli garantiler bile verilmiş, “Şu kadar zaman içinde ölürse yenisini alabilirsiniz” diye...
- Ne yazık ki böyle mafyavari yapılanmalar da söz konusu. Bir canlıya garanti vermek ne demek? Böyle şey olur mu? “Söylediğimiz veterinerin dışında bir veterinere götürürseniz garantimiz geçerli değil” nasıl bir laf! Bu tür şeyler söylüyorlar insanlara. Yasal değil bunlar. Ama hayvanseverler kanıyor.
İyi de bunun ucu veterinerlere de dokunmuyor mu? Bazıları o pet shop’çularla anlaşmalı çalışıyor.
Pet shop’çular ne kadar işgüzarsa, bazı veterinerler de o kadar işgüzar değil mi?
- Bakın, her meslekte olduğu gibi, bizimkinde de hata yapanlar olmuştur. Özellikle de şimdiye kadar. Ama şimdi yeni yönetmelik çıktı. Artık yapamazlar. Üstelik bunu yapsa yapsa, kaçak çalışan veteriner hekimler yapıyordur. Çok fazla sayıda olduklarını sanmıyorum.
Veteriner hekim olmayanlar nasıl klinik sahibi oluyorlar?
- Evet öyle sorular yaşandı, eskiden daha çoktu. Ama artık azaldı.
Peki ilaç satılmasına ne diyeceksiniz?
- Ne diyebilirim? Kaçak satıyor. Bakanlık yetkilileri diyor ki, “Hocam niye öyle diyorsunuz? Denetleme yapmıyor muyuz?” Ben de diyorum ki, “Size en yakın pet shop’a gidin. Pire damlası, parazit ilaçları isteyin. Bakalım ne olacak? Tezgah altından hepsini verecekler.”
Bu ilaç meselesini denetleme işi de mi Tarım Bakanlığı’na ait?
- Tabii, yine Tarım Bakınlığı, Tarım İl Müdürlüğü...
Herkesin ağzında aynı laf: “Denetim olmalı” Ama gerçek hayatta tık yok...
- Haklısınız. Bu denetimi ciddiye almak gerekiyor. Bunun için de, otoritenin, sivil toplum örgütlerinin ve hayvanseverlerin bilinçli bir şekilde bu konunun üzerine gitmesi şart. Pek çok hayvan sahibi, pet shop’ta kedisini, köpeğini tedavi ettirebileceğini zannediyor. Bir hafta önce bir hayvan sahibi aradı, “Kedim rahatsızlandı. Eve en yakın pet shop’a götürdüm, ameliyat ettiler, öldü” dedi. “Hanımefendi” dedim, “Çocuğunuz hastalandığında, onu bebek maması satan bir dükkana mı götürüyorsunuz tedavi edilsin diye?” “Yoo!” dedi, “Ama yaptığınız aynen bu” dedim “Bir veteriner kliniğine götürseydiniz ya...”
Bir de fiyat meselesi var...
- Evet o bavullardan çıkan hayvanları 50-60 Euro’ya alıyor, binlerce Euro’ya satıyorlar. O zaman da bu ticareti yapanların gözü dönüyor!
İnsanlar fiyatı ne kadar yüksek olursa, o kadar cins bir köpek aldıklarını düşünüyorlar değil mi?
- Aynen öyle. Aynı hayvanın yavrularından biri pet shop’ta satılsın diğeri barınakta olsun, aşıları da yapılmış olsun. Köpek almak isteyen birine gösterin, bedava olmasına rağmen barınaktakinin yüzüne bile bakmayacaktır, binlerce dolar ödeyip pet shop’takini tercih edecektir! Böyle bir zihniyet var maalesef. Oysa barınaklarda da bir sürü cins hayvan var. Zaten bu cins hastalığını da anlayamıyorum. Melez köpekler değişik ırkların, farklı özelliklerini aldığından daha güçlü olabiliyorlar. Üstelik daha sadık ve dostaneler...

Haberin Devamı

Petshop tuzağına düşmemek için neler yapmalı?

1-Önce içine girdiğiniz dükkanın ruhsatı var mı yok mu, ona bakın. Kiminle dans ettiğinizi anlayın!
2-Seçtiğiniz hayvanın kayıtlarına, seceresine bakın. Kaçak getirilmişse hemen oradan uzayın!
3-Seçim size kalmış, alabilirsiniz ama bu bir risk, şanslı azınlıktan olabilirsiniz, olmayabilirsiniz de.
4-Diyelim ki aldınız, üç aydan büyük olmasına dikkat edin. Ve hemen bir veterinere muayene ettirin. Verilen bilgiler doğru mu, aşıları tamam mı, herhangi bir hastalığı var mı baktırın.
5-Dükkandan ayrılmadan anlaşmalı veterineri sorun. Mümkünse tanışın. Hiçbir şeklide “Garantisi var” laflarına aldanmayın. Hiç kimse, bir canlıya garanti veremez! Kimsenin sizi yönlendirmesine, kandırmasına de izin vermeyin.

Haberin Devamı

Devlet üretim çiftliklerini teşvik etsin

Türkiye’de henüz bildiğim ideal üretim çiftliği yok. Hükümet, bu konuya zaman ve para ayırmalı,  üreticileri teşvik etmeli.

HAYVAN MEZARLARI ARTMALI

Artık bütün belediyelerin havyan mezarlığı yapması lazım. İnsanlar böyle bir hizmet bekliyor. Tuzla’da var, daha fazlası gerekiyor. Yakmak da bir çare. Kimileri, petleri hayatını kaybedince, yurtdışına gönderiyor yaktırıp küllerini saklıyor.
Ama Türkiye’de bunu yaptırabileceğimiz
bir yer yok.

KEDİLERİMİZ KÖPEKLERİMİZ PASAPORTLU OLACAK

Bu kadar kötü şeyin içinde, bir de iyi bir gelişme var: Pasaport uygulamasına geçiliyor. Yönetmelik hazırlandı, yakında yayınlanacak. Her hayvanın, AB standartlarında bir pasaportu ve mikroçipi olacak. O mikroçip takıldığı için, o hayvanın kime ait olduğu belli olacak. Eğer bu sistem gerçekten gelirse, ülkedeki hayvan sayısını da bileceğiz. Evlerde kaç tane (sokaklardakiler de çiplenirse) sokaklarda kaç tane? Pasaportun gelmesi iyi bir gelişme.

YENİ HAYVAN YASASINA DAİR

Yıllardır sokak hayvanlarıyla ilgili mücadele şu: Belediyeler ihale açar. Bu ihaleleri bazı şirketler kazanır, bünyelerine bir-iki veteriner hekim alırlar, hayvanlara kısırlaştırma uygulanır. Biz yıllardır diyoruz ki: “İstanbul’da 430 tane hayvan hastanesi, klinik ve poliklinik var. Gelin bir proje yapalım. 5-10 senede, bu verdiğiniz paranın yüzde birine, İstanbul sokaklarındaki bütün hayvanları kısırlaştırırız. Kabul etmiyorlar. Neden mi? Çünkü ortada bir rant var. Birileri bunun bitmesini istemiyor diye düşünüyorum. Halbuki kısırlaştırılsa, bu sokak hayvanları artmayacak. Belediyelerle bu hizmeti paylaşabiliriz. Onlar yakalama kısmını halleder, kliniklere götürür, biz de kısırlaştırırız, bakımlarını yaparız, sonra tekrar aldıkları yere bırakırlar. Bu projeyi birçok kere sunduk. Hep reddedildi. Büyükşehir’e tekrar sunmayı düşünüyoruz.

OKURLARDAN... OKURLARDAN..../images/100/0x0/55ea6045f018fbb8f87bea01

İnsanlık ayıbı

Birkaç ay evvel, dokuz yaşındaki oğlumun uzun ısrarına dayanamayıp bir ‘pet shop’tan yavru ‘beagle’ aldım. Ne yazık ki her konuda günlerce araştırma yapan ben, bu konuda hiçbirini yapmadan, büyük paralar ödeyerek bu alışverişi gerçekleştirdim. Satıcı alladı, pulladı 10 dakikada tüm gereksinimleriyle beraber köpeği kucağımıza tutuşturdu. Bilemeden pis bir ticaretin parçası olduk. Bu hayvancağızlar çiftliklerde çok kötü koşullarda yetiştirilip valizlerde naklediyormuş. Neredeyse hepsi ölüyormuş sonradan. Bizimki de hastalandı ama ölümün kıyısından döndü. Şanslı azınlıktanız. Pet shop’lardan hayvan almayı düşünen varsa kesinlikle vazgeçsin, oralar insanlık ayıbı. Ve bu ticarete mutlaka engel olunsun!
(Arzu K. M.)
- Arzu Hanım bütün yüreğimle size katılıyorum. Umarım bu uyarılarımız bir işe yarar, dinlediğimiz acıklı öyküler azalır.

Neden bütün sevdiklerimi alıyorsun

Dünkü yazınızı gözyaşları içinde okudum. Eşim 37 yaşında aniden vefat edince, 9 ve 12 yaşındaki oğlumla yalnız kalıverdik. Psikoloğumuzun tavsiyesiyle, pet shop’tan yavru bir köpek aldık. Başta her şey iyiydi, 10. günde aniden titremeye ve kusmaya başladı. Ben pet shop veterinerine telefon açarken, köpeğin yanındaki oğullarımın çığlıklarına koştum. Köpeğimiz ölmüştü. Küçük oğlum, ölen köpeğimizin başında diz çökmüş, ellerini yukarıya kaldırmış ağlayarak, “Allah’ım neden bütün sevdiklerimizi elimizden alıyorsun?” diye resmen ağıt yakıyordu. Büyük oğlum da, ellerini yüzüne kapatmış hıçkırarak ağlıyordu. Yaşadığımız üzüntüyü anlatamam. Çok uzun süre aldı toparlanmamız... (Lale G.)
- Başınız sağolsun. Gerçekten acılı günler geçirmişsiniz. Sizinle benzer acıları yaşayan o kadar çok insan
var ki...

2 aylık Golden

Küçücük bir golden yavrusu. İki aylık. Vuruldum. Caddebostan’daki petshop’tan aldım. Ona o kadar aşık oldum ki, sormam gereken hiçbir şeyi sormadım. Ama ne yazık ki mutluluğumuz, iki gün sürdü: Dobi bir sabah kusmaya başladı, halsizleşti. Veterinere götürdüm. Gençlik hastalığıymış. Yavrucak, beş gün içinde eriyip bitti, sonra da uyutmak zorunda kaldık. Ne kadar acı çektiğimi anlatamam. Ömrümden ömür gitti. Oysa tüm aşılarının ve parazit tedavisinin yapıldığı söylenmişti. Hiçbiri yokmuş. Hayvan, parazit kaynıyormuş, bu da varolan hastalığını ağırlaştırmış. Aldığım yere telefon açtım, “Yeni yavru verelim” dediler. Canlıların, onların gözünde ne kadar değersiz olduklarını düşünün! Tabii ki almadım, hakkımı da helal etmedim. Onları şikayet ettim. Bir şey elde edebildim mi? Hayır. Peki ders aldım mı? Evet bir daha bir pet shop’tan asla köpek almam (Hande.)
- Al benden de o kadar Hande! Yaşadıklarına çok üzüldüm.

Zürih’te pet shop yok

Zürih’te yaşıyorum. İsviçre’de pet shop diye bir şey yok. ‘Hayvanevleri’ var. ‘Hayvanevleri’nde bilinçli, diplomalı veterinerler çalışıyor. Hiçbir zaman hasta hayvan alamazsınız oradan. Sokak hayvanları da yok İsviçre’de. Ama İsviçreliler Türkler kadar neşeli ve eğlenceli olamasa da,
hayvanseverler. İstanbul’a
geldiğimde pet shop’lara bakamıyorum bile. Türkiye’ye her gelişimde üzülüp dönüyorum. (Melis T.)
- Sokaklarında hayvan olmayan bir ülke bana nedense ruhsuz geliyor. Hoşuma gidiyor, kedilerin köpeklerin yerlerde yatıp güneşlenmeleri, paspaslarda uyumaları. Huzur veriyor. Ama tabii ki aşıları yapılmalı. Pet shop’lara bundan sonra ben de bakamayacağım, aklıma hep Jimmy Boy gelecek.

Yazarın Tüm Yazıları