Cumhuriyet bir kültürdür

CUMHURİYET Bayramı kutlamaları ile ilgili olarak “çıkış” yapabilen az sayıdaki sivil toplum Örgütlerinden biri de Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) idi.

Haberin Devamı

Genel Başkanı Tamer Levent anlamlı bir açıklama yaparak, 1998’de Cumhuriyet’in 75. yılında TOBAV’ın Kızılay Meydanı’nda 600 bin kişinin katıldığı sivil kutlama gerçekleştirildiğini hatırlatarak bakın ne diyor:

“Bu kutlamanın amacı tarihsel olarak, teorik ve pratik gelişmelerin ışığında, Türkiye gerçeğinde, öncelikle Cumhuriyet kültürüne resmi kutlamalar yerine, sivillerin sahip çıkmasını sağlamak, ortak bir kültür olduğunun, sivil resmini, belgesini oluşturmaktı! Bundan geriye değil, daha ileriye adımlar atılmasında sivilleşme, evrenselleşme ve bağımsızlık adına bir araya gelinebileceğini kanıtlamaktı! TOBAV, ülkemizde tüm ilerici güçlerin bu ortak değer noktalarında, asgari müştereklerde hemfikir olacağı, bu değerlerden, siyaseten geriye adım atılmasına izin vermeyeceği bir dayanışma içerisinde olunmasını gerçekçi bir tutum olarak benimsiyor. Bu noktadan sonra daha ileri düzeyde hakların gerçekleştirilmesi, siyasetlerinde ise benzeri kitleselliklere ulaşarak, sanatın yaşama biçimi haline getirilmesinin kültür olarak benimsenmesinin gerekli olduğunu savunmaktadır.

‘Cumhuriyetin temeli kültürdür’ cümlesi millici bir cümle değildir! Aksine evrensel değerlere açık olunmasının gerekliliğini işaret eden bir cümledir! Ancak bizde ‘kültür’ kelimesinin hâlâ sadece ‘milli’ olduğunu iddia edenler, bilimsel düşünceden uzak yaklaşımlarını mahalli bir anlayışla sürdürmekte inat etmektedirler. Bu anlayışın karşısında olması gerekenler ise bu mahalli anlayışın ‘kültür’ tanımını, tanım kabul edip, kültür kavramına uzak durmaktadırlar. Böylece ülkemizde bir çok sorunun çözümünde ‘anahtar’ olabilecek olan kültür kavramı, siyaset yapanların öncelikli konusu olamadan, ülkemizde bir kültürel erozyon yaşanmaktadır.

Vakfımız, Cumhuriyetimizin 89. yılında bu önemli konuya dikkat çekmeyi sorumluluk olarak görmektedir.”

Haberin Devamı

İkinci Cumhuriyet dönemi esas şimdi başlıyor

- ATATÜRK, cumhuriyetimizin ilanının 101 pare top atışı ile duyurulması ve kutlanılmasını istemişti. Öyle de yapıldı. Bugün o top atışlarının yerini Mustafa Kemal’in her yaştaki genci onurla haykırıyor ve Birinci Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşayacağının son belgesini onu yıktığını ve yıkacağını sanan iç-dış odaklara sunuyor.

Sesleri duyuyor musunuz? Duysanız iyi olur!
Yılmaz ERGÜL

Haberin Devamı

İktidar sivillerden neden korkuyor

- EVET, ‘Cumhuriyet kültürü’ne ‘siviller’ sahip çıktı.

İktidar neden kızıyor, niye tedirgin oluyor?

Baskı yapıyor.

Çok gündeme getirdiği askeri vesayetin yerini sivil toplum alırsa, meydanlara halk çıkıyorsa bundan tedirginlik niyedir?

Çünkü söylenen gerekçelerin içi boştur.

Tedirginlik bu yüzdendir.

Açlık grevleri bir ülkenin utancıdır

1980-84’lerde yaşananları üç yıldır araştırmakta olan Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu, bir açıklama yaparak sürmekte olan cezaevindeki ölüm oruçlarının bir an önce sona erdirilmesi çağrısında bulundu.

Bu dönemin bir “utanç sayfası” olduğu belirtilen açıklamada, Başbakan ve birçok arkadaşının Diyarbakır’da yaşananların ‘akıl sınırları’nı zorladığını belirttikleri
kaydedildikten sonra “Tüm cezaevleri ölümle değil, hukukla anılır olmaktan çıkarılmalıdır” denildi.

- Bu çalışmada edindiğimiz bilgiler ışığında, bugün Türkiye’de 700 tutuklunun sürdürdüğü ve ölüm orucuna dönüşmüş olan süresiz/dönüşümsüz açlık grevlerinin ölümle sonuçlanmasının ülke için büyük bir felaket anlamına geleceğini düşünüyoruz.

- Bilindiği üzere kötü muamele, Kürtçe üzerindeki baskılar ve savunma hakkının kısıtlanması Diyarbakır Cezaevi’ndeki ölüm oruçlarının başlamasına sebep olmuş ve ölüm orucu sonucunda birçok tutuklu hayatını kaybetmiştir. Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceden ölenlerin sayısı ölüm orucunda ölenlerin sayısından çok daha fazladır.

- Süresiz/dönüşümsüz açlık grevlerinin son bulması ve ölümlerin olmaması için insanların en doğal demokratik hakkı olan anadilde eğitim ve anadilde savunma hakkının tanınması ve barışın tesisinde en büyük rolü alacağı Türkiye’deki çok çeşitli kesimler tarafından ifade edilen Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin bir an evvel kaldırılması gerekmektedir.

Haberin Devamı

Komisyonda kimler var

- BERRAK Karahoda, Celal Başlangıç, Celalettin Can, Esen Aslandoğan, Feyyaz Yaman, Av. Fikret İlkiz, Prof. Dr. Gencay Gürsoy, Hasan Erkul, Mehmet Güç, Av. Mebuse Tekay, Doç. Dr. Murat Paker, Dr. Mustafa Sütlaş, Yard. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, Prof. Dr. Nihal Saban, Nimet Tanrıkulu, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Doç. Dr. Ozan Erözden.

GÜNÜN SÖZÜ

“Türk milleti başında önderiyle cumhuriyeti kuramasaydı, bu bayramı kutlamayanların, ne kurbanı ne de Kurban bayramları olurdu. Nankörlüğün haddi vardır, ama aptallığın asla!...”  (H.H.)

Yazarın Tüm Yazıları