Kürtlerin en sessiz iktidar hamlesi

GEÇEN hafta sonundan bu yana Suriye’nin kuzey bölgesinde Türkiye sınırı boyundaki Kürt yerleşim merkezlerinde sürmekte olan yönetim değişikliğinin dinamikleri dün birbiri ardına gelen haberlerle biraz daha açıklık kazanmış bulunuyor.

Haberin Devamı

Suriye’deki en güçlü Kürt hareketi olan Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) lideriSalih Muhammed Müslim’in BBC’ye yaptığı açıklamaya bakılırsa, yönetim değişikliği Kürt grupların muhtelif yerleşim birimlerinde devlet dairelerine el koyması yoluyla gerçekleştirildi.

Müslim, Suriye’deki çatışmaların Kürt bölgesine sıçramaması için bu yola gittiklerini kaydederek, “Halk kalktı, oradaki rejimin kurum ve kuruluşlarını ‘biz kendi kendimizi yönetebiliriz, o güçteyiz’ diyerek dışarıya çıkardı” diye konuşuyor.

PYD lideri, bazı yerlerde “küçük çapta” çatışmalar çıktığını, karşılıklı olarak bazı kayıplar olduğunu, ancak sonuçta Beşar Esad’a bağlı grupların “kan dökülmeden boyun eğdiklerini” belirtiyor. Açıklamadan, sınırda Nusaybin’in hemen karşısında bulunan Kamışlı kentinde yönetimin -en azından dün akşam saatleri itibarıyla- henüz Kürtlere geçmemiş olduğunu anlıyoruz. Müslim, BBC’ye “Kamışlı’da kan dökülmesin diye bekliyoruz...” açıklamasını yapmış.

KÜRTLER EN UYGUN ZAMANI BEKLEDİ

Bu açıklamalardan, Suriye’nin kuzeyinde ülkenin diğer bölgelerinden kopmuş durumda olan Esad’a bağlı asker ve bürokrat kadroların Kürtlerle “çatışmama” seçeneğinde karar kıldığı anlaşılıyor. Kendi bekası için savaşmakta olan Beşar Esad’ın da kuzeyi Kürt gruplara bırakmayı, taktik amaçlarla (Türkiye’yi rahatsız etmek de dahil) bu aşamada kendi çıkarlarına daha uygun bulmuş olması gerekir.

Son tahlilde, Kuzey Suriye’de meydana gelen “iktidarın el değiştirmesi” olayının büyük ölçüde kan dökülmeden sessizce gerçekleşen, son derece kendine özgü bir yönetim değişikliği kategorisine girdiğini kabul etmemiz gerekiyor, son anda bir kriz patlak vermezse.

Kürt gruplar, bekleyerek, en uygun zamanı kollayarak, bu optimal anı yakaladıklarında yaptıkları belirleyici bir hamleyle kendilerini birden Suriye’nin geleceği üzerinde kilit bir oyuncu haline getirdiler.

PKK’DAKİLER BİZİM ÇOCUKLAR

Bu hamlenin altyapısını hazırlayan önemli bir adım kısa bir süre önce Kuzey Iraklı lider Mesut Barzani ile PYD lideri Salih Müslim arasında temmuz ayının ilk haftasında Erbil’de atılmıştı. Bu görüşmede PYD ile Suriye’deki Barzani’ye yakın Kürt gruplar (Suriye Kürt Ulusal Meclisi) arasında işbirliği için mutabakata varılmıştı.

Önceki gün Kamışlı’da Suriye’deki bütün Kürt gruplarını temsil eden “Kürt Yüksek  Heyeti”nin kuruluşunun ilan edilmiş olması bu mutabakatın bir uzantısını oluşturuyor.

Müslim, PKK karşısındaki konumunu nasıl  tanımlıyor? PYD lideri, Akşam’dan Helin Alp’e verdiği mülakatta şunları söylemiş:

PKK ile organik bir ilişkimiz yok. Ancak ideolojik ve felsefi yakınlığımızın olması da doğal. Çünkü PKK’nın içinde de bu bölge halkının çocukları var. Kontrolü ele geçirdiğimiz kentlerdeki PKK bayraklarını böyle izah edebilirim. Halkın arasında PKK’nın da Barzani’nin de sempatizanları olabilir. Buna engel olmayız, olmak da istemeyiz.”

Bu arada KCK/PKK Yürütme Konseyi Başkanlığı’nın da önceki gün Kandil’den yaptığı bir duyuru ile Suriye’deki gelişmelere tam destek verdiğini bu bağlamda hatırlatalım.

KÜRTLERİN YENİ STATÜSÜNE DOĞRU

Peki Müslim ne istiyor? BDP’nin geçen yıl 14 Temmuz’da yaptığı açıklama çerçevesinde Türk kamuoyuna çok tanıdık gelecek bir kavramla karşılık veriyor bu soruya Suriyeli Kürt lider: Demokratik Özerklik...

Müslim’in yaptığı açıklamalardan, Kürtlerin kazanımlarını Suriye’nin toprak bütünlüğü ve demokratik bir çerçeve içinde -“Kürt halkının anayasal çerçevede tanınması” talebi başta olmak üzere- maksimum düzeye çıkarmayı amaçlayan bir strateji izleyeceği anlaşılıyor.

Kürt lider, toprak bütünlüğüne vurgu yaparak Suriye’nin parçalanabileceğine ilişkin kaygıları da bertaraf etmeye çalışıyor uluslararası kamuoyu karşısında. Bütün mesele, önümüzdeki dönemde yeni Suriye şekillenirken Kürtlerin taleplerinin ülkede çoğunluğu oluşturan Arap unsurlar tarafından ne ölçüde olumlu karşılanacağı sorusunda beliriyor.

Burada kapı, müzakere yoluyla uzlaşı ve çatışma olmak üzere iki ayrı yola açılıyor. Her halükârda ilk aşamada Suriye’nin geleceğine dönük büyük bir pazarlığın yaşanacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Bu büyük pazarlık, Kuzey Irak’ta işlemekte olan süreçle iç içe geçerek Kürt kimliğinin 21’inci yüzyılda Ortadoğu’da elde edeceği yeni statüyü şekillendirecek olması bakımından Kürtlerin yaşadığı bütün bölge ülkelerini de yakından ilgilendiriyor.

Yazarın Tüm Yazıları