İşte çevre politikalarındaki halimiz

İkisinden de ses çıkmadı. Çünkü işin gerisinde ‘ayıp’lar vardı.
Olay, köşemizde yazılınca durumun ne kadar vahim gelişmelere yol açacağı ortaya çıktı. Durumun arkasında ‘çapanoğlu’ vardı. Belediye Meclisi hemen toplanarak bu tesise izin vermeme kararı aldı. (Oraya dozer-kepçe getirilip hafriyat işleri başlayıncaya kadar hiç farkında olmayan belediye, basın yazınca paniklemişti...)
Bu arada Belediye Meclisi “Bu tesisin Çorlu’yu zehirleyip (duman, koku, atık) zehirlemeyeceğinin tespitini” bilimsel olarak incelemek üzere 3’ü CHP’li 2’si AKP’li 5 üyeden oluşan bir komisyona bıraktı.
Vatandaş bir anda uyandı; STÖ’leri ayaklandı. Prof. Dr. Tamer Dodurka başkanlığındaki Çorlu Kent Platformu hafta sonu toplantı. “Zehirli katı atık tesislerini sorgulamak hakkımızdır. Çünkü temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak istiyoruz” dedi Dodurka... İTÜ Çevre Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. İlhan Talınlı “Günaydın sevgili Çorlulular!” diye konuşmasına başladı ve şöyle devam etti:
‘BANA ÇEVRE LAZIM DEĞİL’ ANLAYIŞI EGEMEN OLDU
“Bir bilim adamı olarak ülkemin çıkarlarını hem yurtiçinde ve hem de yurtdışında savunuyorum. Ben aynı zamanda Çanakkale, Biga ve Artvin’in de  fahri hemşerisiyim. Bu topraklarda yapılmak istenenlere karşı olduğumuz için tabii ben münafıkım. Geldiğiniz için siz de demek münafıksınız!
Şimdi esas Çorlu’da yapılmak istenen bu zehirli atık bertaraf tesisleri kuracak olan firma ile benim işim olmaz. Çevre politikaları tüm bireylerin ortak  politikasıdır. ‘Yani çevreyi umursamam, bana çevre lazım değil’ diyen insanın çevre politikası olamaz. Ama ne yazık ki benim ülkemin ciddi bir çevre politikası hâlâ tam olarak yoktur.”

ÇED şartı kaldırıldı halk göz ardı edildi

KATI atık uzmanı Prof. Dr. İlhan Talınlı, konuşmasında “Esas mesele şudur” diyerek esas tehlikeyi şöyle anlattı:
“Tehlikeli atık çöp değil, katı atık değil; kentsel çöp, katı atık, tehlikeli atık tamamen başkadır. Yani atık çamuru, gazlaştırma, çamur kurutma, yakma, tehlikeli endüstriyel atıklar, tıbbi atıklar, atık yağlar ve listede diğerlerine göz attım. Bunlar kanser, kanserojen, patlayıcı, parlayıcı, reaktif, motojenik tam bir karmaşa ve Çorlu’ya kuş uçuşu 1.5 km mesafeye böyle tesis kurulmasına hangi kafa ve hangi makam ve mevki sahibi onay veriyor? O ÇED bilimsel değildir. (Firmanın ÇED’i) Gerçekler ortada yok. Dört dörtlük bir bilimsel ÇED değil. Bazı önemli konular geçiştirilmiş doğrular söylenmemiş yani.
Tehlikeli atıklar taşınarak değil, üretildikleri yerde o üreten kişinin, kişilerin sorumluluğunda arıtılırken, gömülürken, yakılırken kompozlanırlar. O yöneticiler sorumlu olur.
Tehlikeyi Trakyalılar, belediye, yetkililer duysun istiyorum.
Düşünün bu yapılmak istenen tesislere atık çamurlar geldi, tıbbi atıklar geldi, endüstriyel atıklar  geldi. Suyunu arıtacaksın sonra bu suları  kapsüle edeceksin bunlar içinde maddi büyük rakamlara ulaşan prosesler kuracaksın. Her ayrı atık için sizde bu tesiste ayrı ayrı prosesler kuracak mısınız?
Bu tehlikeli katı atık bertaraf tesisleri şehrin dibine değil. Kentlere çok uzak yani Allah’ın unuttuğu yerlere kurulur. Etrafları dev duvar ve tel örgülerle çevrilir. Giriş-çıkış ciddi kontrole alınır. Çevre mühendisleri özel eğitim verdirilmiş uzman ve çalışanlar burada görev yapar.
Ama benim tarif ettiğim tehlikeli katık atık bertaraf tesisi hâlâ kurulmadı ve kurulamadı. Benim bahsettiğim tesisler dünyadaki birçok ülkede örnek olacak konumda mevcut ama şehrin dibinde değiller tabii...
Bu tesisin ciddi bir projesi yok.
Bu ülkede ne yazıktır ki Çevre Bakanlığı nükleer santral kurulsun diye ÇED’i kaldırdı. Çevre yasasında nükleeri çıkardılar. Çok özel maksatlı kaldırıldı. Halk göz ardı edildi.
Çorlu’yu Türkiye’de zehirli atık merkezi yapmayın ve yaptırmayın. Çorlu ve Trakya Ergene Nehri kirliliğinden rahatsız şimdi, bu kez Çorlu’nun dibine zehirli atık bertaraf tesisi kurmak; halka ve kente zarar verir.”

Neden internet sınırlaması

CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu “internet sınırlamasında yeni gelişmeler” üzerine şu açıklamayı yaptı:
“DÜNYA Siber-Sansüre Karşı Çıkma Günü olan 12 Mart’a ülkemiz yine olumsuz gelişmelerle girmiştir:
- Merkezi Paris’te olan, haberleşme özgürlüğünü savunan Sınır Tanımayan Haberciler Örgütü’nün (Reporters Sans Frontières) 12 Mart günü yayımladığı raporda Türkiye, İran gibi ülkelerin yer aldığı ‘internet düşmanı ülkeler’in bir üstündeki ‘denetim altındaki ülkeler’ listesinde yer alıyor.
- Aynı örgütün yayımladığı ‘Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre, Türkiye 2010 yılında 178 ülke içerisinde 138. sırada yer alıyor. Ülkemizin yeri 2002-2008 yılları arasında 98 ile 105. sıralar arasında değişiyordu. 2009’da bir kırılma yaşayarak 102. sıradan 122. sıraya düşmüştük.
- 11 Mart Cuma günü de AİHM, Türkiye’den internet sansürü nedeniyle yapılan iki başvuruyu görüşmeyi kabul etti. Değişimden yana olduğunu iddia eden AKP hükümeti, çağımızın sembolü haline gelmiş olan internette ortaya çıkan sorunlara uygar çözüm geliştirmek yerine, çağdışı yasaklara başvurma ısrarını sürdürüyor.”

Biliyor musunuz

 İSTANBUL İl Genel Meclisi üyesi CHP’li Gökhan Gümüşdağ ve arkadaşlarının, hükümetin tasarrufu ile S. Zaim Üniversitesi kurulmak üzere İlim Yayma Cemiyeti’ne tahsis edilen tarihi Halkalı Ziraat Mektebi’nin müzeye çevrilerek korunması, muhtemel bir depremde okul arazisinin sığınak olarak kullanılması, ayrıca Florya’daki Atatürk Köşkü’nün onarılması önerilerinin AKP’lilerin oylarıyla reddedildiğini...
 İSTANBUL Şehir Üniversitesi Altunizade Yerleşkesi’nde yarın 15.00’te ünlü düşünür, Tahran doğumlu, George Washington Üniversitesi’nden Prof. Dr. Seyyid Hüseyin Nasr’ın ‘Bilgi, Medeniyet ve Üniversite’ konulu bir konferans vereceğini...