Acı ama bugün Zeynep bebeğin doğum günü

HAKKÂRİ-Geçitli’deki o korkunç patlamada hayatını yitiren talihsiz kadının adı Şirin’di.

Henüz 23 yaşındaydı.

Hamit Kurt ile evliydi.

Güneydoğu’nun bütün o acımasız koşullarına rağmen mutlulardı.

Dünya tatlısı iki kızları vardı:

YARIM KALAN HAYATLAR 9
ONA GİDECEK



3.5 yaşındaki Sude Naz ve 12 aylık Zeynep.

*

Evet, evet...

Ondan, Zeynep bebekten bahsediyorum.

Günlerdir endişeyle hayatını takip ettiğimiz, bacakları alçıların içine hapsolmuş o küçük şeyden.

Gazetelerde 15 aylık olduğu yazıyor.

Doğru değil, 22.09.2009 doğumlu Zeynep.

Bugün onun doğum günü.

Siz bu satırları okurken o tam 1 yaşına giriyor.

Ama ne yazık ki, doğum günü çocuklarına yapılan coşkulu kutlama ona yapılamayacak.

O, yine hastane odasında olacak.

Başına gelenleri anlamayacak ve annesini sayıklayacak./images/100/0x0/55eb1252f018fbb8f8a92dfd

*

Hepimizi derinden yaralayan o facia nasıl mı gerçekleşiyor?

Şirin’in -yani Zeynep’in annesinin- kuzeni vefat ediyor.

27 yaşındaki hala oğlu.

Kalp.

Küt diye aniden gidiveriyor.

Hamit, karısı Şirin’i kaptığı gibi iki çocuğuyla köye gidiyor başsağlığına...

O bir süre sonra Hakkâri’ye geri dönüyor.

Şirin ve iki kız, iki gün daha kalıyor, orada akrabaların yanında...

İki gün sonra dönecekler.

Dönemiyorlar.

Çünkü o Allah’ın belası patlama oluyor.

Bütün bir aileyi yok eden patlama.

Dönüş yolunda.

Kaza filan değil, basbayağı cinayet.

Şirin, evine, eşine kavuşacakken Hakk’ın Rahmeti’ne kavuşuyor.

Onunla birlikte bütün bir aile de.

Ölümün iyisi var mı bilmiyorum.

Ama bu kadar kalleşçesi fena, çok fena...

*

Arabayı abisi kullanıyor, Şirin de yanında oturuyor.

Şirin’in kucağında da Zeynep.

Mayın, Şirin’in tam altında patlıyor, bedeni ikiye ayrılıyor.

Patlamanın şiddetinden kucağındaki Zeynep camdan dışarı fırlıyor.

Sude Naz, o sırada Volkswagen Transporter’ın (minibüs diye yazıldı) en arkasında, minderlerin üzerinde...

Bir anda bum!

Çocuklar hariç 9 kişi hayatını kaybediyor.

*

3.5 yaşındaki Sude Naz, patlamadan sonra kardeşini bulup yolun kenarına getiriyor.

Annesini arıyor, sonradan şöyle anlatıyor, “Annemi buldum, ağırdı ve kırmızıydı. Altı da yoktu...”

Bundan daha acı, daha fena, daha kahredici ne olabilir.

Mayını da nasıl bir kalleşlikse, rampa üzerindeki geniş bir viraja yerleştirmişler.

Ki araçlar yokuş çıkarken geniş virajda yavaşlar ya...

Yavaşlasın ve patlamada hayatta kalan kimse olmasın diye...

Amaçlarına ulaşıyorlar.

Bir sürü ocağı söndürüyorlar.

*

Ortalığı kan götürürken...

Bir arkadaşı baba Hamit’i arıyor...

“Sen iyi misin?” diyor.

Olan bitenden habersiz olan Hamit, “İyiyim ne oldu ki?” diyor, arkadaşı anlıyor ki, patlamayı henüz duymamış, dili varmıyor söylemeye.

Telefonu kapatıyor.

Birazdan içi koparcasına ağlayan kayınvalide arıyor.

“Gel, evimiz bahtımızı yıkıldı, yavrum gitti!” diye.

Hamit ve abisi Yalçın Kurt olay yerine gidiyor.

Yalçın Kurt, “Korkunç bir manzaraydı. İnsan parçaları topladık ortalıktan, hangi organ kime ait bilemeden. Yaşadığım şoku tarif edebilmem mümkün değil.

Bütün bir aile yok oldu. Sude Naz şokta. Zeynep süt emiyordu daha, ‘Anne’ diyor başka bir şey demiyor, biliyorsunuz hâlâ hastanede. Kardeşim de kendinde değil, onun vasisi de artık benim. ‘Evdeki her şeyi dolaplara varıncaya kadar atın bana Şirin’i hatırlatan hiçbir şey kalmasın, bu acıya dayanamıyorum’ diyor. Ağlayacak halimiz bile kalmadı, içimiz kurudu artık...”

*

Çok çok gururlu Kurt ailesi.

Bir sürü insan aramış, sağ olsun bir sürü teşkilat, grup, vakıf...

Yardımı kabul etmemişler.

“Biz kendi yağımızda kavruluruz” demişler.

Amca Yalçın Kurt’un da iki çocuğu var biri 3.5, biri 6 yaşında, Zeynep ve Sude Naz’a bundan sonra o ve eşi bakacak.

“Kardeşim iyi değil” diyor, “Bizimkilerle birlikte büyürler artık...”

Hava ambulansını yönlendirip, damar cerrahisi bölümü olduğu için, Zeynep’in Van yerine Malatya’ya getirilmesini sağlayan da o. Onun çabaları olmasa
Zeynep’in ayakları şimdiye kadar çoktan kesilmiş olacaktı.

Malatya’da yapılan müdahaleler sonucu her gün daha iyiye gittiği söyleniyor.

Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Ünsal Özgen’e, “Sağlık masraflarını kim karşılıyor?” diye sordum.

“Devlet” dedi, “18 yaşının altındaki bütün çocukları devlet karşılıyor. Başbakanımız da babaya ayrıca destek olmak istiyor...”

*

Bu kadar detaylı öğrenmek istememin sebebi...

Yarım Kalan hayatlar 9.

TAV’ın CEO’su Sani Şener’le röportaj yaptım geçenlerde.

Cuma-cumartesi yayınlanacak.

Oradan gelen 20 bin lirayı Zeynep’e nasıl aktarabilirim diye düşünürken, aklıma Zeynep adına bir hesap açtırmak geldi, 18 yaşından sonra kullanabilmesi için.

Kimse dokunamayacak.

18 olduğunda ise ne isterse yapar.

Yasal olarak böyle bir şey mümkün mü diye araştırdım, evet babanın veya amcanın onayı alınırsa mümkünmüş.

Ben önce bunu hastanenin başhekimine danıştım, “Çok gururlular ama bunu kabul edebilirler çünkü siz babaya değil Zeynep’e veriyorsunuz. Belki de o çocuğun istikbali olur bu para...” dedi, “Amca ve babaya danışıp size geri döneyim...”

*

Aradılar.

Amca ile uzun uzun konuştum, yukarıda okuduğunuz hikâyenin ayrıntılarını kendisinden öğrendim.

Amca “Tamam” dedi, “Ne ben ne kardeşim kendimiz için para kabul edemeyiz. Amcayım, baba yarısıyım, elbette bakacağım. Ama siz bu parayı Zeynep’in geleceğine yatırıyorsunuz. Onun yerine ben karar veremem, onun kısmetine de engel olamam, yatırın, uygundur, 18 yaşına gelince, parayla ne isterse onu yapar...”

Durum böyle...

TAV’a ve Sani Şener’e teşekkürler.

Kocaman teşekkürler.

Fakat şimdi bir 20 bin daha Sude Naz’a bulmam gerekiyor.

Bir sonraki Yarım Kalan Hayatlar da onun için olsun.

O zaman iki kardeşin konumu eşit olur.

“Ben de iki kardeşe destek olmak isterim” diyen varsa, lütfen bana ulaşsın.

Küçük Zeynep’in de doğum günü kutlu olsun.

İnşallah bundan sonra başka acılar yaşamaz...
Yazarın Tüm Yazıları