Vize, PKK ve Milli Görüş üzerine

BAKIRKÖY Yunus Emre Kültür Merkezi’nde, Türk-Alman Dostluk Federasyonu’nun 10. yıl ödüllerinin dağıtım töreni vardı önceki akşam...

Haberin Devamı

Ödüller her yıl olduğu gibi bu yıl da ilginç isimlere verildi: Uğur Dündar medya, Avrupa Karate Şampiyonu ve bir Filistinli sporcu ile evli Ebru Shikh Ahmad spor, kabare sanatçısı Django Arsül (Uğur Bağışlayıcı) sanat, Alman turizm şirketi TUİ’nin Türkiye sorumlusu Hüseyin Baraner ekonomi ve Bavyera Başbakanlığı’ndan 7 ay önce ayrılan Günter Beckstein siyaset ödülü aldılar. Almanya’nın Ankara Büyükelçisi de bir yıl Türkiye’de bir yıl Almanya’da yapılan ödül törenine gelmişti. Türk ve Alman konuklar, samimi bir ortamda ilginç diyaloglara tanıklık ettiler.
SİYASETTE 22 YIL YETER
‘Almanları güldüren Türk’ olarak bilinen Django Arsül ödülünü alırken eski Başbakan Beckstein’e takılmadan edemedi:
“Bugün karşınızda Bavyeralı iki komedyen var. Ben sanatın komedyeniyim. Başbakan da siyasetin... Onun yaptığı zaten komedyenlikten başka bir şey değil.”
Günter Beckstein kürsüye çıkınca hemen cevabı yapıştırdı:
“Ben komedyen değilim ama çok defa siyasette komedyen durumuna düştüm.”
Tabii karşılıklı kahkahalar... Bizim Başbakan ile Cem Yılmaz arasında böyle bir diyalog geçebilir mi? İçişleri Bakanlığı sırasında Almanya’da ilk kez PKK’yı yasaklayan siyasetçi olarak bilinen Beckstein, ‘bir bilen’i olarak biliniyor; CSU’lu. 67 yaşında siyaseti bırakmış. Milliyet’ten Melih Aşık’la sohbetimiz sırasında “Siyasette 22 yıl yeter” dedi. (Bu yazıyı yazarken, Alman Cumhurbaşkanı Köhler’in, Afganistan’la ilgili söylediği sözlere ilişkin eleştiriler karşısında istifa etmesi aklımıza geldi.)
37 kez Türkiye’ye geldiğini anlatan Beckstein’e, Türkiye rejimini zedeleyen PKK ve Milli Görüş gibi iki unsurun ülkeye çok zarar verdiğini, Almanya’nın özgürlükler adına bunların farkına varamadığını sorduk. “Ne yazık ki, buna doğru demek zorundayım” dedi. PKK ile Milli Görüş organizasyonları arasında bir irtibat olmadığını ama ikisinin de ‘para toplama’ işi yaptığını söyledi. Dinliyoruz: “PKK parayı zorla topluyor; o şiddet uygulayan bir terör örgütü. Ancak Milli Görüş farklı. Çünkü inanç özgürlüğü adı altında faaliyetlerini sürdüren legal bir örgütlenme yapısında. Parayı ‘gönüllülük’ esasına dayanarak topluyor. Alman Anayasası Koruma Örgütü tarafından uzun yıllardır takip edilmesi ve gözetim altında tutulması gereken örgüt olarak kabul görüyordu. Çalışmalarda toplanan paraların farklı amaçlar için değerlendirildiği kanaati ortaya çıkınca derneğine baskın yapıldı, bazı belgelere el konuldu. Savcılarımızın derin soruşturması hâlâ sürüyor. İlk bilgilere göre çift rakamlı milyonlarca Euro yolsuzluk yapıldığı iddiası ciddi bir durumdur.”
TÜRKİYE NEDEN İMZA ATMIYOR
Bu arada Beckstein gibi Almanya Büyükelçisi Eckart Cuntz’e vize konusunu sorduk. Söyledikleri özetle şu noktada toplanıyor: “Türkiye’ye vizenin kaldırılmasını biz istiyoruz. AB ülkeleri de buna evet diyebilir. Ama Türkiye’nin, bizim suçlu olduğunu tespit ettiğimiz kişiyi iade ettiğimizde geri alacağına dair imza atması gerekir. Türkiye bu imzayı atmakta çekingen davranıyor.” Peki neden atmıyor deyince de “Nedenini kimse bilmiyor” karşılığını aldık. Almanya’nın, Avrupa Konseyi’nin aldığı vize konusundaki kararı uygulamamak için Türkiye’nin sınır güvenliğini bahane gösterdiğini de unutmamak gerekiyor. Türk-Alman Dostluk Derneği Başkanı Ali Kılıç, CHP’de siyaset yapmak üzere Türkiye’ye döndü.17 yıl boyunca ‘Türk-Alman Oscar’ları’nını tespit edip bunları bir yıl Türkiye’de bir yıl Almanya’da vermek Türki-
ye’nin tanıtımı açısından önemli olsa gerek... Ödül alanlar arasında eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ünlü İçişleri Bakanı Otto Schily ve F. Meclis Başkanı Prof. Rita Süssmuth da vardı. Kılıç, uzun zamandan sonra artık başkanlığı başka bir arkadaşına bırakacak.

Haberin Devamı

Diyarbakır’ın en büyük ‘fabrikası’

Haberin Devamı

SİZE bugün Türkcell/Globallbilgi ekibinin Diyarbakır gezisini anlatacaktık. Ama yerimiz elvermedi. Diyarbakır çağrı merkezinde çalışanların hikâyelerini... Mehmet Halil Pirinç’in geçmişini... Genel Müdür Süreyya Ciliv, bu sektörün nasıl büyüyeceğini anlatırken “Diyarbakır’da 12.3 milyon dolara mal ettiğimiz merkez, Diyarbakır’ın en büyük ‘fabrikası’ oldu” deyince şaşırdık... Anlatacağız bunları...

Devletlerin blokaj uygulama hakkı var

BAKAN Ahmet Davutoğlu gibi, birçok emekli büyükelçi ve uzman “Uluslararası sularda, bir devlet bir başka devletin gemisine müdahale edemez” iddiasında bulunuyor. Biz de, bu fikrin doğru olmadığını iddia ediyoruz. Bu hususta 3 örnek verelim:
- Küba olayları sırasında ABD, adaya 200 mil mesafede, ABD’ye bin (1.000) mil mesafede bir hat çekmiş ve bu hattı Rus gemileri geçerse batıracağını söylemişti. Rus gemileri 5 mil kala durup geri döndüler.
- Halen Somali açıklarında, Somali sahillerine 40-120 mil mesafede korsan motorları durduruluyor, aranıyor ve batırılıyor.
- ABD, kokain kaçakçılığına mani olmak için, Meksika Körfezi’nde “bırak uluslararası suları, Kolombiya karasularında” bile gemileri durdurup arıyor.
- Bu konuda tatbikat şu şekilde özetlenebilir: “Eğer ülkemiz için bir tehdit teşkil ediyorsa, biz o gemileri iddiamızı ispat edebilecek makul mesafede durdurup ararız.” Buradaki iddia “Onların bize tehdit teşkil etmesinden ziyade, hedefin biz olduğumuz şüphesidir.” İsrail, bu konuda haklıdır ancak yapış şekli özellikle bizi ve dünyayı rahatsız edecek boyuttaydı. Şöyle ki, kural olarak, İsrail’in ilk yapması gereken, “gemilere kendini gösterip müdahale etmeye hazır olduğunu bildirmesidir.”
Sonra sırası ile: (a) Gemilerin önüne ateş edilir ve hız kesmeleri veya rotalarının değiştirilmesi sağlanır. (b) Gemi yol kesmezse, ateşe devam edilmez, kendi gemisi ile gelip bordalanır ve gemiye yön değiştirtilir. İsrail’in oradaki gemileri, tüm bunları kolaylıkla yapabilecek donanımda ve güçtedir.
Bu arada İsrail ilgili diğer devletlere, özellikle Türkiye ile derhal diplomatik temaslara geçip “geminin bayrağını taşıdığı ülke tarafından, gemi kaptanına emir verdirtip yolunu değiştirmesi sağlanmaya çalışılır.”
Bir yandan da uluslararası diplomasi devreye sokulur.  Eğer, her şeye rağmen netice elde edilemez ise işte o zaman gemiye çıkılır da, ateş edilir de... Ama, bu işler yapılmadan baskına kalkmak doğru değildir. Asıl mesele şudur: Güçlü devlet gereğini yapardı; bırakın Aşhod Limanı’na çekmeyi geminin 5 mil yakınına gelmeye bile cesaret edemezdi!
Hakan HANLI
Uluslararası Hukuk uzmanı

Yazarın Tüm Yazıları