ABD ile ilişkilerde belirsizliğe doğru

(Washington İzlenimleri 2)

TÜRK-AMERİKAN Konseyi (ATC), önemli bir bölümü silah alanında faaliyet göstermek üzere Türkiye’de iş yapan büyük Amerikan firmalarının Türk muhataplarıyla birlikte oluşturdukları önemli bir kuruluş.

Haberin Devamı

ATC’nin bu yıl 11-14 Nisan tarihleri arasında Washington’da yapılacak olan olağan toplantısı geçenlerde iptal edildi. Gerekçesi, Türk hükümetinin “soykırım” tasarısının Kongre’de komiteden geçmesine tepki olarak Washington’a bakan ve üst düzey bürokrat ziyaretlerini iptal kararı alması ve bu çerçevede ATC toplantısının da Ankara’nın boykotuna uğraması.


Böylelikle özellikle Turgut Özal’lı günlerden bu yana Türk-ABD ilişkilerinde 30 yıla yakın bir süredir yerleşmiş olan önemli bir gelenek ilk kez bozulmuş oldu.

ERDOĞAN’DAN ABD’YE AMBARGO

ATC’nin toplantısı, son günlerde Ankara ile Washington arasında askıya alınan pek çok faaliyetten sadece biri. Washington’da zaten iki haftadır bir Türk büyükelçisi de yok. Merkeze çağrılan Namık Tan’ın ne zaman Washington’a döneceği bilinmiyor.

Haberin Devamı


Hükümetin aldığı karar çerçevesinde hiçbir bakan Washington’a ayak basmıyor. Ambargo sivil toplum kuruluşlarını da kapsıyor. Örneğin, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in geçen hafta yapması planlanan Washington ziyareti hükümetten gelen telefon üzerine iptal edildi.


Ayrıca, Amerikan tarafına da Ankara’ya üst düzey temsilci gönderilmemesi mesajı iletilmiş. Yani, ziyaretçi de kabul edilmiyor.


Ama en önemlisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın nisan ayı ortasında Washington’da Obama’nın liderliğinde yapılacak olan ve 40 kadar ülkenin liderinin çağrılı olduğu Nükleer Enerji Zirvesi’ne de -muhtemelen- katılmayacak olması. Başbakan Erdoğan, böylelikle Başkan Obama’nın davetini de kabul etmeyen bir lider görüntüsü çiziyor.


Özetlemek gerekirse Obama Yönetimi ile ilişkiler kelimenin tam anlamıyla buzdolabına konmuş bulunuyor.


Bu soğukluğun, çok değil geçen aralık ayı başında Obama ile Erdoğan’ın ilan ettikleri “Model Ortaklık” ilişkisine uygun bir durum olduğu söylenebilir mi? Bu tabloda model olarak nitelendirilebilecek ne var?

AMERİKA DA ISRARCI DEĞİL

Ankara’nın bu tutumunun Amerikan tarafında belirgin bir rahatsızlığa yol açtığı, özellikle Namık Tan’ın merkeze çağrılmasının Washington’ın canını sıktığı aşikâr.

Haberin Devamı


Ancak, bir panik havasına da rastlanmıyor Amerikan tarafında. Örneğin, Erdoğan’ın Nükleer Zirve toplantısına katılması için “Muhakkak gelmeli” şeklinde ısrarcı bir hava gözlenmiyor. Daha çok “Siz bilirsiniz” havası hâkim.

Amerikan Yönetimi çevrelerindeki genel kanı, tasarının genel kurula inmeyeceği yolunda sözlü güvence verilmiş olmasına karşılık, Erdoğan’ın tepkisini gereğinden fazla büyüttüğü yolunda.


Washington’da da kritik takvim 24 Nisan. Bütün gözler, Başkan Obama’nın 24 Nisan mesajında 1915 olayları için “soykırım” deyip demeyeceği sorusuna çevrilmiş durumda.


24 Nisan’da ne olacağı görülmeden Türk-ABD ilişkilerinde girilmiş olan bu belirsizliğin atlatılabilmesi güç gözüküyor.

Haberin Devamı

YENİ KRİZLER KAPIDA BEKLİYOR

Ancak sonrasında da başka krizlerin kapıda beklediği aşikâr. Örneğin, İran’a yaptırımlar konusunda BM Güvenlik Konseyi’nde yapılacak oylamasında Türkiye’nin ABD ile birlikte hareket etmeyeceği konusunda Washington’da şimdiden bir kabullenme halinin yerleştiği gözleniyor.


Bu noktada Erdoğan’ın belli ölçülerde popülist saiklerle de hareket ettiği yolundaki görüşlerin de müşterisi az değil Washington’da. Bir anlamda İsrail’e karşı sergilediği “meydan okuma” politikasının bir benzerini ABD’ye karşı sergilemiş oluyor Başbakan.


Obama’
nın Başkan olduktan sonra ilk Atlantikötesi ziyaretini Türkiye’ye yapmasının ve ardından kendisini Beyaz Saray’a davet etmesinin, Erdoğan’ın kendisine ABD karşısında belli ölçülerde bir vazgeçilmezlik atfetmesine yol açtığı anlaşılıyor. Erdoğan, bugün ABD’nin Türkiye’ye olan ihtiyacının, Türkiye’nin ABD’ye duyduğu ihtiyaçtan daha fazla olduğu düşüncesinden hareket ediyor. Ayrıca Türkiye’nin IMF’ye ihtiyaç duymadığı bir noktaya gelmesi, Erdoğan’ın Washington’a bakışında ABD desteğini ekonomik açıdan da önemsiz kılıyor.

Haberin Devamı

Sonuçta nisan ayı bir şekilde atlatıldıktan sonra Türk-ABD ilişkilerinin nasıl bir formata oturacağı bu aşamada belirsizlik gösteriyor. Galiba İsrail ile ilişkilerde olduğu gibi ABD ile de sorunlu, iniş çıkışlı bir ilişki yapısına hazır olmalıyız.

Yazarın Tüm Yazıları