Albayım bana söyleyin: "Niye?"

DÜN, hükümete yakın 5 gazetede ilginç bir haber vardı.Jandarma Kriminal Laboratuvarı’ndan sonra, Emniyet İstanbul Bölge Kriminal Laboratuvarı da, malum belgenin altındaki imzanın Albay Dursun Çiçek’in imzasına benzediği kanaatine varmış.

Ancak haberin daha ilginç yanı şuydu.

Albay Çiçek, Genelkurmay’da verdiği ifadenin altına farklı bir imza atmış.

* * *

Bu haber hükümete yakın beş gazetede yer alırken, aynı cenahtan Yeni Şafak Gazetesi’nde yoktu.

Hadi bizde niye yok anladım, ama Yeni Şafak’ta niye yok diye merak ettim.

Yeni Şafak
bu olayda, öteki gazetelere göre biraz daha mesafeli duruyor, acaba bundan mı diye düşünmedim değil.

Bize gelince, dün sabah ve birinci sayfa toplantısında bunu tartıştık.

İstihbarat’taki arkadaşlarımız, "Bu haberleri bize vermiyorlar" dediler.

Bense genel yayın yönetmeni olarak böyle bir gerekçeyi hiçbir zaman kabullenemiyorum.

Bakış açım, her zaman olduğu gibi "gazetecilik refleksimiz ve kabiliyetimizdeki eksiklik" olarak değerlendirmek olur.

Peki bu haber bize gelseydi kullanır mıydık?

Kesinlikle kullanırdık.

Yani bu haberin eksikliğini, niyetimize değil eksikliğimize bağlamak daha doğru olur.

* * *

Doğrudur, Ergenekon davasının başından beri olaya hep büyük bir temkinle yaklaşıyoruz.

Çünkü bu dönemde, Türk basın tarihinin en büyük dezenformasyon olaylarına tanık olduk.

Ama yine bu olayda, çok büyük gazetecilik örneklerini de gördük.

Büyük gazetecilikle embedded gazetecilik birbirine karışınca, iş zorlaşıyor.

Doğru ile sokuşturma haberi ayırmak o kadar kolay olmuyor.

O nedenle, ben de olayın sonucunu merakla bekliyorum

Ama dün gördüğüm belge kafamı yine karıştırdı.

Albay Çiçek, verdiği son ifadede niye farklı bir imza kullandı?

Bu tavır insanın kafasında, "Acaba korktuğu bir şey mi var" sorusunu ister istemez uyandırıyor.

Dün bu sorunun cevabını almak için epey uğraştık.

Genelkurmay’ın kapıları duvardı ve hiçbir ses gelmedi.

Ankara’daki arkadaşlarımız, Albay Çiçek’in kısa bir süre tatile gönderildiği, ama dün itibarıyla yine görevinin başına döndüğü istihbaratını aldılar.

Kendisine ulaşıp, bu sorunun cevabını almayı gerçekten çok isterdim.

Cevabı bugün başka bir gazetede çıkarsa çok imrenir, hatta kıskanır, ama öğrenmekten dolayı da çok mutlu olurdum.

* * *

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, benimle yaptığı sohbette, "Albay’a sordular, böyle bir şey yapmadığını söyledi" dedi.

Merak ediyorum, bu ifadenin altına niye farklı imza attığını da sordular mı?

Fotokopi üzerinde sahtekárlık yapmak çok kolay.

Baksanıza, Zahid Akman Alman makamların verdiği belgeyi rahatlıkla tahrif etmiş ve Türk adaletini de kandırarak, bize tekzip kararı çıkartmayı başarmış.

Yani, aslı bulunmadığı takdirde, fotokopi üzerinden yapılacak her değerlendirmenin sonuçları, kamuoyunun bir bölümünde "Gördün mü bak, yapmış" duygusu yaratırken, öteki bölümü "Gördün mü bak, aslını bulamadılar" diye düşünecek.

İfadenin altındaki farklı imzaya gelince, onu açıklamak bu kadar kolay olmayacak.

O nedenle Genelkurmay, yaptığı soruşturmayı mutlaka kamuoyu ile paylaşmalıdır.

Bana gelen bilgilere göre, Başbuğ işi gerçekten sıkı tutuyormuş.

Yani iş nereye kadar giderse gitsin havası hákimmiş.

Albay’ın son 10 yıllık geçmiş ilişkilerine kadar iniliyormuş.

Emekli generallerle ilişkileri bile inceleniyormuş.

Böyle de yapılmalı.

Çünkü ordu içinde, böylesine pespaye ve vahim bir plan hazırlayacak zihniyette ve tıynette adamlar varsa, mutlaka temizlenmeli.

Ama Ergenekon, vahim suçlarla, vahim insan hakları ihlallerinin kucak kucağa olduğu bir evreye girdi.

O nedenle hepimizin çok dikkatli davranmasında yarar var.
Yazarın Tüm Yazıları