İslami kesimin hergele çocuğu

GEÇEN salı günü Sait Halim Paşa Yalısı’nda Güneri Cıvaoğlu’nun televizyon programı için çekim yapıyorduk.

İkinci davetli de Ajda Pekkan’dı.

Güneri Bey, programda, gençlik yıllarımda çıkardığımız dergilerden söz etti.

Eşlerimizin bileziklerini, yüzüklerini satarak nasıl dergi çıkardığımızı anlattı.

Ben yazı yazmaya dergilerde başladım.

Yazı, Oluşum, Yürüyüş, Arayış ve sonunda Gösteri Dergisi.

Hürriyet’le ilişkimi de Gösteri Dergisi kurdu.

O yüzden dergileri çok yakından takip ederim.

Hálá, yaratıcı dehanın oralarda filizlenmeye başladığına, farklılığın o mahallelerde yakalanabileceğine inanırım.

* * *

2002 yılında "Gerçek Hayat" dergisini de böyle keşfettim.

İslami kesimin önemli bir haftalık haber dergisiydi...

Bağımsız ve bağlantısızdı.

Hem AKP’yi eleştiriyor, hem de Saadet’e karşı mesafe koyuyordu.

Cemaatlere, tarikatlara da aldırış etmiyordu.

O kesimi bilenlerden aldığım bilgilere göre, kıt imkánlarla çıkan bu dergi, özellikle İslamcı gençler arasında çok okunuyordu...

Sonra dergi satıldı.

Bugün hálá çıkıyor ama eski havasından uzak.

Dergiyi, Saadet Partisi’ne yakın bir sermayenin satın aldığını işittim.

* * *

Ahmet Arsan ismini de o dergide keşfettim.

Çok dikkatimi çekmiş, hatta hayret etmiştim.

Dergide haftada bir, "camianın ağabeyleri"ni, yani dokunulmazları, içeriden ama keskin bir dille iğneliyordu..

Özellikle hem o dönem camiadan ekmek yiyen, hem de camiaya "çocuk muamelesi" yapan liberal aydınlara hücum ediyordu.

Üstelik eğlenceli bir dille bayağı da ti’ye alıyordu.

Bu yazılar çok hoşuma gidiyordu.

Hatta onun yazılarından birini Hürriyet’te haber yapmıştım.

"İslamcı derginin yazarından Engin Noyan portresi / Bir şov adamından fıkıh alimi çıkarmak" başlığıyla yayınlanmıştı..

Bir süre sonra "Kim bu Ahmet Arsan?" soruları soruldu.

Sonraları öğrendim ki, o dönemde dergiye tehditler yağmış, iş "reklamları keseriz"e kadar gitmiş.

Hatta Abdullah Gül’ün, "Bu Ahmet Arsan kim" diye sorduğunu, gerçek kimliğini öğrenmek amacıyla yoğun çaba sarf ettiğini söylemişlerdi.

Sonra bu yazılar kesildi ve ben de dergiye ilgimi kestim.

* * *

Geçenlerde Ahmet Hakan’la akşam yemeği yerken aklıma geldi ve içimdeki şüpheyi sordum:

"Ahmet, şimdi yazdıklarına bakınca, aklıma şu soru geliyor. O yazıları Ahmet Arsan takma adıyla sen mi yazıyordun" dedim.

Hayır o yazmıyormuş.

Ama Ahmet Arsan’ı tanıyordu.

İşte orada aklıma geldi.

"Biz Hürriyet Pazar’da yeni bir dönemi açıyoruz. Ahmet Arsan’ı bulsak ve o sayfanın daha modernini yapsak nasıl olur?"

Gerçekten de İslami kesimde neler oluyor, o kesimin moda olan, demode hale gelen şeyleri nelerdir, kimler yükseliyor, kimler gözden düşüyor, neler okuyor, neler dinliyorlar öğrenmek herhalde eğlenceli olurdu.

Ahmet Arsan’ı bulduk.

Köşesinde oturuyordu.

Takma isimle başka işler yapıyordu.

Teklif ettik, kabul etti.

* * *

Ben köşenin adını "Öteki Mahalle" koyalım dedim.

Hürriyet Pazar’daki entelektüel ve liberal arkadaşlar, "Olmaz ötekileştiririz" dediler.

Ben de, "O zaman Bizim Mahalle diyelim" dedim.

Onu kabul ettiler.

Hürriyet Pazar’da yarından itibaren İslami kesimin en haylaz, en hergele çocuklarından birini okumaya başlayacaksınız.

Gerçi ona artık çocuk demek doğru mu bilmem, çünkü delikanlılıktan çıkalı herhalde üç beş yıl oldu.

Eminim benim gibi siz de onu seveceksiniz.
Yazarın Tüm Yazıları