Yaşamı uzatmıyor hakkımızı alıyoruz

Son iki haftada tam bir ‘Sağlıklı ve uzun yaşam fırtınası’ yaşadık. Basınımızın değerli yazarları, son yılların bu en gözde alanına ilişkin çok güzel yazılar yazdılar. Peki neden?

Çünkü 1960‘lı yıllarda emekli olan bir insanın emeklilik sonrası ortalama yaşam süreci en fazla 5-10 yıldı. Ama günümüzde bu süre 25-30 yıla çıktı. Bu süreci ‘sağlıklı ve kaliteli’ koşullarda tamamlayabilmek için sağlığını korumaya, güçlendirip geliştirmeye çalışıyor. Bu konuda yazılanları ilgiyle okuyup söylenenleri büyük bir merakla dinliyor.


SAĞLIKLI yaşam, daha da ötesi ‘Kaliteli Hayat’ bütün dünyada son yılların yükselen yıldızı. Time, Newsweek, Focus, Le Point gibi saygın haftalık dergilerin kapaklarını neredeyse ayda bir iki kez sağlıkla ilişkili konular işgal ediyor: Diyabet patlaması, obezite salgını, bellek kaybı sorunu, hipertansiyon, stres ve depresyonla ilişkili dergi kapakları hemen akla gelenler.

Bizde sadece son hafta içinde Sevgili Kürşat Başar Akşam’da, Reha Muhtar Sabah’ta, Dilek Önder Vatan’da güzel ve ilgi çekici yazılar yazdılar. Kürşat Başar ‘sağlıklı yaşama ve yaşlanma konusunda yazılanların yoğunluğuna duyduğu hayreti’ dile getirirken Reha Muhtar, bu hızlı değişimi ‘hayatın değişmesine, ölümün değil de yaşamın ses getirmesine’ bağladı. ‘Ne oldu bu erkeklere’ diye soran Dilek Önder ‘Ertuğrul Akbay’a alternatif’ olan ve ‘En iyi Afrodizyak (cinsel gücü arttırıcı) sarmısak ve kuru fasülyedir’ diyen Metin Akpınar’ın ‘bunları yedikten sonra bir kadınla birlikte olmasının güçlüğünden’ bahsediyordu.

NE, NEDEN OLUYOR?

Herkesin son yıllarda sağlıklı yaşama daha çok ilgi duyduğu doğru. Bunun pek çok nedeni olmalı. Ortalama yaşam süresinin uzaması, fakir veya zengin herkesin, yaşlı ve orta yaşlı biri olarak geçirdiği zaman süresinin artması ve neresinden bakarsanız bakın, eğitim ve refah düzeyinin az da olsa yükselmesi en önemlileri. 1960‘lı yıllarda emekli olan bir işçi veya memurun emeklilik sonrası ortalama yaşam süreci en fazla 5-10 yıldı. ‘Emekli olmak hayattan da tekaüt’ olmaktı! ‘Yaş yetmiş iş bitmiş’li o yıllar, şimdi çok geride kaldı.

2000’li yıllarla birlikte orta yaşlarda ve yaşlılıkta geçirien süreler uzadı. Yeni emekli bir işçi veya memur, ömrünün 25-30 yılını emekli olarak geçiriyor. Bu süreci ‘sağlıklı ve kaliteli hayat’ koşullarında tamamlayabilmek için sağlığını korumaya, güçlendirip geliştirmeye çalışıyor. Bu konuda yazılanları ilgiyle okuyup, söylenenleri büyük bir merakla dinliyor.

MENOPOZSONRASI

Yeni bin yılın kadını ömrünün en az 25 yılını menopozda geçireceğinin farkında. Daha uzun süren menopozlu bir yaşamın onu kalp ve damar hastalıkları, kolesterol ve kilo sorunları, osteoporoz, kemik kırılganlığı artışı, osteoartrit, yaşlılık romatizması gibi sorunlarla daha çok uğraştıracağının bilincinde. İşte bu nedenle ‘sağlık bilincini geliştirmeye’ çalışıyor.

Araştırmalar, 2050 yılında toplam nüfusun nerdeyse yüzde 20-25’ini 60 yaş üzerindekilerin oluşturacağını gösteriyor. Sevgili Kürşat Başar’ın saptaması doğru. Türkiye’de ortalama yaşam süresi uzuyor. 1924 sayımında 48-50 yıl olan ortalama yaşam süremiz sürekli artıyor, kadınlarımız ortalama 72 yıl, erkeklerimiz 68 yıl yaşıyor. ‘Gazete okurlarının daha şimdi büyük bir kısmı yaşlı veya orta yaşlılardan’ oluşuyor.

ANTİ-AGİNG KAVRAMI

Bir konuya açıklık getirmenin tam sırasıdır. ‘Anti-aging’ yanlış seçilmiş ama nedense çok tutmuş bir kavramdır. Ne ‘yaşlanmamak, yaşlanmayı durdurmak’ne de ‘geriye yaşlanmak, biyolojik saati tersine çalıştırmak’ mümkündür. Biz insan ömründe bir uzamadan bahsetmek yerine ‘hak edilen ömrü’ elde etmekten bahsediyoruz. İnsan ömrünün aslında ‘120 yıllık bir yaşam için‘ planlanıp kurgulandığını düşünüyoruz.

Modern tıbbın ve toplumsal refahın başardığı şey, ‘yaşam hakkı’nın mümkün olduğunca geri alınmasıdır. Bulaşıcı hastalıkları aşılarla, sülfamid ve antibiyotiklerle kontrol altına alarak 8-10 yılı, kolesterol ve hipertansiyon savaşını bir ölçüde de olsa kazanarak 10-12 yılı, kanserle yaptığı başarılı mücadele ile de bir o kadar süreyi yaşamımıza yeniden kazandıran modern tıpdır.

Yaşlanma süresinde karşılaşılan pek çok sorun birbiri ardına çözülecek. Yeter ki siz kendinize iyi bakın, olanaklarınız ölçüsünde doğru beslenmeye çalışın. Omega-3’lerden faydalanabilmek için somon yerine hamsi de yiyebilir, bitkisel Omega-3 yağ asitlerini cevizden, likopeni domatesten, karpuzdan, E-vitaminini fındıktan, ayçiçeği çekirdeğinden, köy ekmeğinden, Omega-6 yağ asitlerini zeytin veya ayçiçeği yağından temin edebilir, kalsiyum için yoğurda, demir için yeşil aypraklı sebzelere yüklenebilirsiniz. Sigarayı hemen bırakıp alkolü iyice azaltabilirsiniz.

HERKESE GÖRE SAĞLIKLI VE UZUN YAŞAM ‘TARİFİ’

Daha az öfkelenip hiddetlenen, her şeyi daha az dert edinen, azla da yetinip inanç dünyasını zenginleştiren biri olabilirsiniz. Uykunuza biraz daha özen gösterebilir, televizyonun düğmesini biraz daha erken çevirebilirsiniz. Egzersiz yapmak için mutlaka pahalı ayakkabılar, eşofmanlar, kondisyon aletleri almanız, spor-fıtness merkezlerine üye olmanız da gerekmez. Her gün bir kaç bin adım fazla atabilir, fırsat buldukça yürüyebilirsiniz. Daha çok hoşgörebilir, bol bol övebilir, çılgınca sevebilirsiniz. Daha çok dalga geçer, eğlenir dinlenebilirsiniz. Severken vitesi boşa almayı, ayaklarınızı frenden kaldırmayı deneyebilirsiniz. Üstelik bütün bunlar bedavadır. Herhangi bir ücret ödemeniz gerekmez.

Sağlıklı ve kaliteli bir hayat için zengin olmak şart değil. Bir ölçü kararlılık, bir tutam farkındalık, bir parmak samimiyet bile yetiyor. Daha fazlasını istiyorsanız bir çay kaşığı iyi niyet, bir tatlı kaşığı huzur, bir yemek kaşığı sağlık bilinci eklemeniz gerekiyor.

DÜZELTME

Osman Müftüoğlu’nun 17 Şubat tarihli yazısında ‘Bunları Unutmayın’ bölümünde HDL kolesterol değerlerine ilişkin bilgilerde bir eksiklik söz konusudur.

Doğrusu ‘HDL kolesterolün 35 mg’dan daha az olan düzeyleri koroner kalp hastalığı için bir risk faktörüdür’ şeklinde olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları