YARGI REFORMU 5: Bütün yollar Avrupa’ya çıkar

BATI dünyasının Türkiye üzerinde en çok etkiye sahip olan kurumu hangisidir?

Haberin Devamı

Üçüncü yargı paketinin TBMM’den geçmesinden sonra bu soruya verilmesi gereken yanıt, Avrupa Konseyi ve onun tamamlayıcı bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’dir.

Bu paket çerçevesinde yapılan düzenlemelerin önemli bir bölümü, Avrupa Konseyi’nin bir önceki  İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg ile Konsey’in  Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland’ın 2011 yılında Türkiye’ye yaptıkları ziyaretlerin doğrudan sonuçları olarak görülebilir.

Hammarberg’ün gazeteci tutuklamaları üzerine başlayan geçen yılki ziyaretleri, Türkiye’de yargı alanındaki sistematik sorunlara dikkat çeken, mevzuatın yanı sıra yargı mensuplarının zihniyetini de ağır bir dille eleştiren iki ayrı rapor kaleme almasıyla sonuçlanmıştı.

AİHM İLE YENİ DİYALOG

Çözüme dönük süreci tetikleyen ise Jagland’ın katılımıyla geçen kasım ayında Ankara’da düzenlenen “AİHM’in Türkiye Kararları: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı çalıştay oldu.

Bu çalıştayı düzenleme düşüncesinin gerisinde başlıca iki mesele yatıyordu. Birincisi, Türkiye AİHM’de aldığı mahkumiyetlerde Avrupa birinciliğini kimseye kaptırmıyordu. İkincisi, hakkında yapılan ve giderek artan yeni şikayetler nedeniyle Türkiye’nin mahkeme üzerinde muazzam bir iş yükü yaratmasıydı.

Ankara çalıştayının önemi, Türkiye’nin ilk kez AİHM ile masaya oturup bu ihlal kararlarının  nasıl önleneceği konusunda bir diyaloğa girmesi oldu. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, toplantıda “ihlal kararlarına yol açan sorunlar tespit edilerek bunların ortadan kaldırılmasına dönük önerilerin geliştirileceğini ve bu çalışmaların bir tasarıya dönüştürülerek Meclis’e sevk edileceğini” açıkladı.

Haberin Devamı

AVRUPA HUKUKUNA YAKLAŞMA

Bu taahhüt Avrupa Konseyi ile sınırlı kalmadı, AB’ye ve AB hükümetlerine de tekrarlandı. Bu haliyle yargı reformu, Türkiye ile Batı dünyası arasındaki ilişkilerin ve aynı zamanda hükümetin inandırıcılığının da sınandığı bir mihenk taşına dönüştü geçen süre zarfında.

TBMM’de iniş çıkışlı bir yol izlemiş olsa da,  üçüncü yargı paketi Ergin’in 16 Kasım tarihinde Ankara’da Jagland’a verdiği sözden tam 7.5 sonra TBMM’den geçmiştir.

Çıkan reform paketinin stratejik boyutu, AİHM’nin Türkiye hakkında verdiği ihlal kararlarını önleyecek çerçeveler getirmiş olmasıdır. Bu yönüyle Türkiye ihlallerin tekrarını önlemek için Konsey’e sunduğu eylem planlarındaki vaatlerini yerine getirmiş oluyor.
Getirilen değişiklikler,  tutukluluk rejimi de dahil olmak üzere Türkiye’deki yasal çerçeveyi  Avrupa hukuk sistemine yakınlaştırıp yeniden formatlamıştır. Bütün mesele, mevzuattaki bu radikal değişikliğin uygulamada yargı mensuplarının zihniyetinde yeni bir formata geçişle tamamlanıp tamamlanmayacağı sorusudur.

Haberin Devamı

ERGİN VE REFORM ÇİZGİSİ

Bu sonucun alınmasında Adalet Bakanı Ergin’in oynadığı belirleyici rolün teslim edilmesi gerekiyor. Söz verdiği reformu hayata geçirebilmiş olması, Ergin’in Batı dünyası nezdindeki konumunu güçlendirecek, AB’nin önümüzdeki sonbaharda açıklayacağı yeni ilerleme raporunun tonunu etkileyecektir.

Ancak iş bu paketle bitmiş değil. AİHM kararlarına uygunluk sağlamak anlamında atılması gereken daha çok adım var. Bu nedenle TBMM’nin yeni yasama döneminin ekim başında açılmasıyla birlikte dördüncü yargı paketiyle kalınan yerden yola devam edilmesi gerekecektir.

Bu egzersizin bir diğer önemli sonucu, hükümetin Avrupa’dan bir kopmayı arzulamadığı yolunda kuvvetli bir irade sergilemiş olmasıdır. Ayrıca, AİHM’nin kendi yaptırım sistemine tabi olan ülkeler üzerindeki “yumuşak gücü”nün ne kadar etkili olduğunu göstermesi bu süreçten çıkartmamız gereken değerli bir sonuçtur.

Rahmetli Turgut Özal 1987 yılında AİHM’ye bireysel başvuru hakkını tanırken mahkemenin günün birinde Türkiye üzerinde böylesine bir etki kazanacağını öngörmüş müydü, bilmiyoruz. Ama bunu görmekten büyük mutluluk duyardı şüphesiz.

Haberin Devamı

CHP İZMİR MİLLETVEKİLİ RIZA TÜRMEN’İN AÇIKLAMASI: Üçüncü Yargı Paketi’nde tutuklama kararı veren yargıç ile davanın esasına bakacak yargıcın ayrılmasına ilişkin düzenlemeyle ilgili olarak Sedat Ergin’in 7 Temmuz tarihli köşesinde yayımlanan sözlerimin düzenlemeye “olumlu yaklaştığım” şeklinde yorumlanması doğru değildir. Katalog suçları muhafaza ederek tutuklama rejiminin temelinde değişiklik yapmayan bir düzenlemenin, siyasal iktidarın yargı üzerindeki müdahalesi ve denetimi göz önünde tutulduğunda olumlu bir sonuç vermesi olanaksızdır.

Yazarın Tüm Yazıları