Yaralı kuşlar diyarıyız

BU memleket güney doğusu ile ilgili sorunlarını nasıl halledecek? “Bize göre” deyip görüşlerimizi belirtelim.

Özellikle ülkenin batısında bu konuya ilişkin bazı çok katı tutumları gözlüyoruz.
Bakınız, bu ülkenin adı Türkiye’dir. İnsanlar, bölgesinin dışa kapalı Kürtleri hariç, bu coğrafyada Türkçe konuşur. İlber Ortaylı’nın tanımıyla “anne ve babası Türkçe konuşan İnsan Türk’tür”. Ancak bu hali abartmamak gerekir. Kendimize etnisik bir aidiyetten hareketle Türklük atfetmemiz, zorlamadır.
Bu topraklarda 36 ayrı etnisiteden insan yaşar. Ortak özellik, küsuratlar hariç, Müslüman oluşumuzdur. İnsanlarımızın bir kısmı hep buralıdır. Ege’de “Müslüman olmuş Rum’a Türk derler” diye bir deyiş vardır. Diğer önemli bir kısmı da dışarlıklıdır. Kırım’dan, Çerkezya’dan, Balkanlar’dan gelmişlerdir. Bu kesimler kendi anavatanlarını bırakmak zorunda kalmışlardır. Bu topraklar, onları ayrı dil, kültür, tarihlerine rağmen kabul etmiştir. O yüzden minnettardırlar ve derinlerde yaşadıkları bu eksiklenme sebebiyle ülkenin sorun yaratmayan yurtdaşları olmuşlardır. Resmi ideoloji onlara “Türklük” çıtasını teklif etmiş, onlarda giderek gönüllü asimilasyonun tarafı haline gelmişlerdir.
Peki, zamanının ikna edici gerekçeleri bugün geçerli midir? 21’inci yüzyıl Türkiye’sinde bu insanlar, hala “kendini aşırı ölçüde belli etmeme” baskısıyla mı yaşamalıdır. Herkes kendisi olsa tüm toplum zenginleşmez mi?
Böylesi bir “insani iade’nin” emareleri yok değildir, ancak zayıftır.
Güneydoğu insanı, farklı olarak zaten hep kendi coğrafyasında yaşamıştır. Tıpkı göçmenlerimiz gibi ayrı dili, kültürü vardır. O sebeple resmi ideoloji’ye karşı çıkışın ön saflarıdırlar.
Kendileri de “yaralı kuş” olan “Türk”ler kürt kökenli insanların taleplerine neden bu denli katı yaklaşıyorlar. Zehirli dillerimiz istikametinden nasıl bu kadar emin olabiliyor.
Hangi insani gerekçe birbirimizi öldürmemizi izah ediyor, haklı kılıyor. Faturayı yanlış yerlere kesme ihtimalimiz neden bir an bile aklımıza gelmiyor.
Bir türlü kavuşturulamadığımız makul ve sakin ruh iklimi, hiç şüphesiz bu ülkenin bölünmesinin oybirliği ile oluşacak engelidir.
Bırakın insanlar kendilerini yaşasınlar. Karşı çıkanlar kayıp yıllarını telafi etmeye çalışsınlar, çalınan kimliklerini aramaya koyulsunlar. Paylaşılmayan nedir? Türkiye toprakları ortak paydamızdır. Türkiyelilik, “insan” üst kimliğinde uzlaşmak, farklılıklarını korumak, birbirine amade kılmak, buradan hareketle ortak ülküler yaratmaktır.
Zorlama “birliktelik”, saygılı ve mutlu “beraberliğin” şansını yok ediyor. Bu anlamıyla Kürtler belki de hepimize bastırılmış gerçeklerimize dönüş idrakini hatırlatıyor.
Biraz özgüven, biraz empati, biraz mağdur dayanışması demokrasi paydasında bu ülke bütünlüğünün en önemli güvencesidir. Bunu görmek bu kadar mı zordur.
Yazarın Tüm Yazıları