Yalçın Bayer: Sait Halim Paşa Yalısı'ndan daha çok duman çıkar

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

RAHMETLİ meslektaşımız Gülçin Telci'den Sait Halim Paşa Yalısı yangınından sonra duyduğumuz bir iddiayı, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'e anımsatmak istiyoruz:

‘‘Siz bir tabloyu tamir ettirmek için kolejden sınıf arkadaşınız olan ünlü dekoratör Rüya Mocan'a, ‘Sana bir tablo göndereceğim, tamir ettir. Senin Londra'da çevren var' demiş miydiniz? Bir dönemin ünlü siyasetçisi ve işadamı Şevket Mocan'ın kızı olan Rüya Mocan'a bu tabloyu gönderdiniz mi? Tamir edilip geri geldi mi?’’

Çünkü bu söylenti o yıllarda İstanbul sosyetesinde dillerde dolaşıyordu.

Gülçin Telci, acaba Çiller’e böyle bir soru yöneltmiş miydi?

Konunun aydınlanması açısından bunun yanıtını bulmak gerekiyor.

Yalı önce Turizm Bakanlığı'na bağlıydı, TURBAN'a geçti, daha sonra YPK kararıyla Başbakanlığa devredildi. 1995'te Çiller'in başbakanlığı döneminde de yandı.

1991 seçimlerinde Demirel'in özel korumalığını yapan Ömer Bilgin, bu yıllarda TURBAN'ın başına getirildi ve 1995 seçimlerinde Çiller tarafından Isparta'dan parlamentoya sokuldu.

Demirel, 1991'de başbakan olduktan sonra yalının bahçesinin M. Ali Ilıcak'a tahsis edildiğini unutmayalım. Ilıcak burada iki sezon gazinoculuk yaptı.

Neyse, asıl konu yangın ve değeri trilyonlarla ölçülemeyen tablolar...

Önemli olan bir husus, Ömer Bilgin'in genel müdürlüğü sırasında yalının 'onarım'ı yapılırken yanması. Nedense onarım için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan izin alınmamıştı.

30 tablo ile bazı eşyalar yangından önce Ankara'ya götürülmüş; bu tablolardan 2'si daha sonra ortadan kaybolmuştu.

Olay kamuoyuna yansıdıktan sonra Meclis'te Sait Halim Paşa Yalısı yangını ve TURBAN işletmeleri ile ilgili bir araştırma komisyonu kuruldu.

Konuyu ilk günden beri araştıran ve adeta dedektiflik yapan ANAP İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya da, komisyon başkanlığına getirildi.

Dumankaya ile konuşuyoruz.

‘‘Ben bu işe kellemi koydum. Ancak bir el hep itiyor, olay aydınlatılmak istenmiyor’’ diyor.

- Bir tablonun Londra'ya onarıma götürüldüğü iddiasını duydunuz mu?

- Eski bir milletvekili arkadaşımız böyle bir şey duymuş. Fakat bu konuda elimde bir belge yok. Biliyorsunuz yalıyı önce boşalttılar, sonra da yaktılar.

- Çiller dünkü açıklamasında, Başbakanlığa getirilen tabloların noksanlığından kendisinin ve kendisiyle çalışan kadronun sorumlu sayılamayacağını söylüyor.

ZOR SORULAR

- Tansu Hanım doğruyu söylemiyor. Ancak şu sorulara yanıt verilmesi lazım: Paha biçilmez bu eserler, bir şoföre nasıl teslim edilip Ankara'ya gönderilir? Bunların belli bir nem oranında taşınması gerekmiyor mu? Ayrıca, bir banka bile bir yere 10 milyar gönderirken koruma altında zırhlı araçla götürülürken, tabloların bir tek şoföre teslim edilmesi sorumsuzluk değil mi? Ankara'dan gelen aracın plakası neden değiştirildi? Taşıma ve boşaltma işi neden geceleri yapıldı? Bu tabloların Ankara'ya taşındıktan sonra Başbakanlık'tan önce bir yerde muhafaza edildiği, daha sonra da yangının olduğu biliniyor mu?

Dumankaya'nın soruları sürüyor:

- Yargı kararı sonucu ‘kırmızı bülten’le aranan yalı müdürü Haydar Mengü, az ilerdeki yalıda oturan Özer Çiller'in çok yakın adamı değil miydi? Kuşadası dahil Çiller'in özel işlerini yapmıyor muydu? Çiller'in yalısının boyama parasını TURBAN'dan vermemiş miydi? Haydar Mengü neden Fransa'ya kaçtı? Paris'teki büyükelçiliğimiz, kendisinin yakalanması için bir gayret gösterdi mi?

Dumankaya, bilinen birçok konunun ciddi şekilde araştırılması, örneğin isimleri kendisinde bulunan bir koruma polisi ile onarım mühendisinin güvenceli şekilde ifadelerinin alınması gerektiğini, TURBAN dosyasının yeniden açılmasını, Ömer Bilgin'in müteahhit Mesut Rahman'dan aldığı sahte faturaların yeniden incelenmesini istiyor.

Ve iddialı olarak şöyle diyor:

‘‘Yalının kimler tarafından yakıldığı ortaya çıkartıldığında bazı kişiler sokaklarda gezemeyecektir.’’

Dumankaya'nın 'Turban Dosyası' kitabında yalı yangını ve TURBAN'daki soygun olayları belgeleriyle ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.

Okuyan'a sorduk

vali yanıtladı

YALOVA Valisi Nihat Özgül, Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan'a sorduğumuz soruyu yanıtlıyor: ‘‘Vatandaşlarımızın psikolojik, sosyal ve ekonomik tahribatını ortadan kaldırmaya gayret gösterirken, yapılan haklı-haksız eleştirileri asla göz ardı etmedik. Her zaman olumlu şekilde değerlendirdik. Hele ki eleştirildik diye eleştirenin ekmeğiyle oynamak, işinden etmek gibi bir niyet söz konusu olamaz. Bizim kimseye işinden çıkarılması hususunda bir baskı veya telkinimiz olamaz.’’

Oysa biz, Siyaset Meydanı'nda, valiyi nazik bir şekilde eleştiren sanatçı Gül Ersoy'un, Sezenler Gazinosu sahibine baskı yapılarak neden işinden edildiğini, aynı yolda eleştiriler yapanların da danışmanınca tehdit edildiğini Okuyan'a sormuştuk... Ve vesile ile kendisine bir bilgi notu daha... Sovyet Devrimi'ne hayranlığından dolayı soyadını 'Ekim' olarak değiştiren kardeşiniz Arif Bey'in, Etibank depremzede kampında tek başına kaldığını, Bahçeşehir Belediyesi'nin Yalova'da yaptırdığı prefabrik konutlarından birinin de üzerine kayıtlı olduğunu biliyor musunuz? Belki bunu da Vali Bey yanıtlar.

Haksızlık

VAKIF Gureba Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Rıza Kutaniş, İstanbul Milletvekili Perihan Yılmaz'ın değerlenrirmelerine üzüldüğünü belirterek, ‘‘Hastanemiz çağdaş ve modern sağlık hizmeti veriyor. Restore edilen bir binaya da 'harabe halinde' demek haksızlıktır.’’ dedi.

Kutaniş'in yanıtı şöyle:

‘‘Hastanenin gerek fiziki, gerekse ekonomik durumunda herhangi bir problem yoktur. Yazıda belirtilen harabe görüntüsü ifadesi gerçek dışıdır. Hastanenin bugün için işletme ve hizmet sorunu yoktur. Herhangi bir evrakı bulunmayan bir hastanın ücretsiz olarak tedavi olabildiği tek hastanedir.

İstanbul Üniversitesi ile beraber çalışma arzusunu her zaman ortaya koyduk. Üniversitelerimizin tıp alanında ulaştığı bilgi birikimi ve teknolojisini, Vakıf Gureba ile paylaşabilir. Bunun için Gureba'ya sahip olmak gerekmez. Hastanemiz, yetkili amirlerinin tercihi ve kararıyla herhangi bir kuruma devredilebilir. Personelin bu karara bir itirazı olamaz. Ancak kamuoyunu yanıltarak, haketmediğimiz suçlamalarla konunun gündeme getirilmesini kabul etmiyoruz.’’

OKULLAR açılırken, MEB yardımcı hizmet ve genel idare hizmetlilerinden bir grup bize diyor ki: ‘‘Bizler de, eğitim ordusunun neferleriyiz. Okullar açılıyor. Her yıl öğretmenlerimize eğitime hazırlık tazminatı veriliyor, bizi kimse aklına getirmiyor. Geçen yıl 50 milyon liraydı bu tazminat, bu yıl henüz belli değil. Gerçi önemli bir para değil ama birlikte hizmet yaptığımız öğretmenlerle aramızda ayrımcılık yapılması bir haksızlık değil mi?’’

Yazarın Tüm Yazıları