Yalçın Bayer: Kesintisiz demokrasi sömürüsüz ekonomi

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Yeni binyıla giriyoruz. Savaşsız, sömürüsüz ve tekelci olmayan bir dünyayı özlüyoruz. Bizde ve her yerde bireyler toplumsallaşmalı, doğal yaşam ise insanileşmeli...

DGM'ler kaldırılmalı, adli kolluk oluşturulmalı, ağır ekonomik suçlar paraya çevrilmemeli, yargı ve basın-yayın özerkliği sağlanmalı.

TBMM komisyonlarında ilgili sivil toplum örgütlerine yasal düzenlemelere bağlayıcı olmayan 'çekince' hakkı getirilmeli.

Belediyelere iş hacminin yarısından fazlası o ilin mücavirinde bulunan kuruluşlardan vergi alabilme hakkı tanınmalı.

Partilerde, sendikalarda ön seçim, seçimlerde 'tercihli oy' geçerli kılınmalı.

Araştırmaya ve işyeri güvenliğine özen gösteren şirketler özendirilmeli. Tüketici haklarına önem verilmeli.

Asgari gelir ile iş arasındaki bağıntı sorgulanmalı.

Kooperatifçiliğin üretim ve tüketim boyutları bir arada geliştirilmeli.

Kadastro ve envanter çalışmalarının ışığında-kamusal-toprak reformu yapılmalı.

Çocuk iş gücü ayıbına son verilmeli.

Sosyal Hizmet ve Yardım programları geliştirilmeli.

Aileye destek programları uygulanmalı.

Her düzeydeki okullar birbiriyle, öğretim programları istihdamla ilişkilendirilmeli, avlu tipi sağlık tesisleri parasız birinci kademe hizmetlerle açımlanmalı; eğitime, sağlığa GSMH'den ayrılan pay ilk aşamada yarı yarıya artırılmalı.

TÜBİTAK'a bağlı Sosyal Bilimler ve Dış Strateji Kurumu kurulmalı.

Diyanet'te Alevi vatandaşlarımız, başkan yardımcılığı ile temsil edilmeli.

Savunma bütçesi, özel harcamalardan başlayarak disiplin altına alınmalı.

Ölüm cezası 'öldürülmeli', Kürtçe radyo-TV yayınları geliştirilebilmeli.

BM Güvenlik Konseyi'nde gelişmekte olan ülkelere 'oy hakkı' ve Ekonomik Güvenlik Konseyi kurulması savunulmalı.

Güney ülkelerinin borçları bir kereliğine 'Küresel maratoryum'a tabi tutulmalı.

Türkiye'de kurumlar ve toplum doğallaşmalı, dünya da Türkiye kadar bir uygarlığa kavuşmalı.

Bülend KIRMACI-ANKARA

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Siz denetiminizi yapamıyorsanız, hesapları kontrol edip, kendi hesabınızı doğru çıkarttırmıyorsanız, kendi kendinizi soyduruyorsunuz anlamına gelir.’’

(Sağlık Bakanı Osman Durmuş)

Enflasyonu

doktorlar da

düşürsün

2000 yılında enflasyonun düşürülmesi için bütün millet gayret içinde. Ben unutulan bir hususu dile getirmek istiyorum.

1.1.2000 tarihinden sonra doktor muayene, avukatlık ücreti, muhasebe ve lokanta tarifeleri gibi dernek ve meslek odaları tarafından yapılan artışlarda da % 25 bazı dikkate alınmalı. Yani bunların artışları da % 25'i geçmemesi gerekiyor. İlgili bakanlıkların enflasyonu düşünerek fazla artışa müsaade etmemeleri gerekir.

Ahmet ATAK-KÜTAHYA

Matematik gerçek

GEREK TV'lerin, gerekse gazetelerin 2000 yılı ile ilgili olarak yaptıkları bir yanlışlığa dikkat çekmek istiyorum.

Konu şu; 2000'e girerken, 21. yüzyıla ve yeni bir binyıla mı giriyoruz? Yoksa 20. yüzyılın ve birinci bin yılın son yılına mı giriyoruz? 21. yüzyıla ve ikinci bin yıla 2000'i 2001'e bağlayan gece girilmeyecek mi?

Ansiklopedileri karıştırdım, edindiğim bilgiler 2000 yılının da 20. yüzyıla dahil olduğu şeklinde... Aksi halde yüzyıllık deste 99 adet kalıyor. İlkokulda desteleri okurken de, bize 10'luk destenin 1'den başlayıp 10'da tamamlandığı öğretilmişti. Sıfır bir sayı olmadığı için desteye dahil değildir. İkinci 10'luk deste de 11'den başlayıp 20'de tamamlanır. Sıfır diye bir yıl da yoktur. Bu kadar basit bir matematik gerçeği dikkate almadan, 10 gün sonra yeni bir yüzyıla veya yeni milenyuma giriyoruz demek ne derece doğru?

Kimse bunun farkında değil mi? Yanlış, bilerek mi yapılıyor, yoksa ben mi yanılıyorum. Bu konuda bizleri kim aydınlatacak?

Olcay ALTUĞ-İZMİR

Kim bunlar?

ANKARA'dan Kemal K. Erdemgil anlatıyor: M. Ali Kışlalı geçen yıl ağustos ayındaki bir yazısının başlığı şöyleydi:

‘‘İsimsiz kahramanlar mı

İsimsiz çapulcular mı?’’

Rahmetli Kışlalı görev bilinciyle hareket eden sessiz kahramanları şöyle anlatıyordu:

‘‘Uyuşturucu ticaretiyle, karaparayla, mafyayla hiçbir ilgisi olmayanlar... Ortaya çıkıp da bunları ben yaptım demeyi görev bilinciyle bağdaştırmayan gerçek kahramanlar...’’

Okurumuz bunları neden mi anımsatıyor; önceki gün özel timcilerin yargılandıkları Susurluk duruşmasından çıkarken TV ekranlarından gördüklerinden...

‘‘Yahu ne hale geldik; her cezaevine giren kahraman oluyor’’ diyor.

Bu kafayla gidersek bizi AB'ye almayacaklar.

Rektör'den açıklama

‘‘REKTÖRE yanıt’’ (25.12.1999) yazısına Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Osman Çakır şu yanıtı gönderdi:

‘‘İki öğretim üyesinin kavgası olayında adli ve idari soruşturmalar aynı gün açılmış ve halen sürmektedir. Yazıda 'Taraflardan birini dinleyerek basına saldırının sorumlusunun Doç. Karpuz olduğunu söylediğim' belirtiliyor. Bu iddia yine uydurma ve kuyruklu bir yalandır. İddia sahiplerini ispata çağırıyorum. Asıl olay hakkında inceleme yapmadan, tarafları dinlemeden, soruşturma ve yargı kararlarını beklemeden çeşitli toplantılarda basına yönetimimizi suçlayan beyanlarda bulunan ADD Şube Başkanı Sayın Ata Giritli taraflı davranmaktadır. Kendisini doğruları araştırmaya, şahsıma atfen söylediklerini düzeltmeye davet ediyorum. Üniversitemizde yapılan bütün işlemler yasa ve yönetmelikler çerçevesinde sürdürülen tamamen idari denetime, yargı denetimlerine açık olan ve hesabını her zaman vereceğimiz işlemlerdir.’’

Bizim anlayamadığımız Sayın Rektör'e sivil toplum örgütlerinin neden karşı olduğu... Bunu bir de Cumhuriyet'ten Deniz Som'dan öğrenmek isteriz.

ANAMUR'dan bir not: ‘‘Gazipaşa-Alanya gibi ilçelerimizde üretim alanları hızla genişleyerek yöremiz insanının istihdamı genişleyecek, ayrıca refah seviyesi yükselecektir. Dekan başına 6 bin kg ile dünya ortalamasının üzerinde muz üreten yerli üreticilerimiz Türkiye tüketimini karşılayacak üretim potansiyelini gerçekleştireceklerdir. Ülkemizde muz, ağırlıklı olarak ekim-mart döneminde piyasaya çıkmaktadır. Bu dönemde tüketiciye yeterli gelen üretimimizi desteklemek, yerli üreticiyi korumak ve güçlendirmek için ithalat kısıtlanmalıdır. Yapılan bu uygulama yerli muz ve çikita muz arasındaki fiyatı da dengeleyecek, ithal muz bugünkü fiyatın altında tüketiciye ulaşmak zorunda kalacaktır. Muz üretiminin desteklenmesi ve korunması açısından Tarım Reformu kapsamına alınmasının da faydalı olacağı kanaatindeyiz.’’

Yazarın Tüm Yazıları