Yalçın Bayer: Dışı izlemeden Hizbullah'ı çözemeyiz






Yalçın BAYER
Haberin Devamı

HİZBULLAH'ın dünü, bugünü ve yarını üzerine bir çalışma yapan gazeteci Ruşen Çakır, ‘‘Siyaset Meydanı’’nda ilginç değerlendirmeler yaptı.

Çakır, ‘‘Devlet gerektiğinde Hizbullah'ı kullandı; Hizbullah da devleti... Herkes az verip çok almaya çalıştı. Ama sonuçta bunun dökümünü yapabilmek de biz gazetecilere kaldı’’ dedi. Biz de kendisine sorduk:

Ne gibi?

- İslami hareketlere dünya bağlamında benzerlikleri, farklılıkları nedir diye bakmak gerekiyor. Dünyada olan bitenleri anlamadan Türkiye'yi anlamanın olanağı yok. Mısır örneğini, Luksor baskınını bilmeden Hizbullah'ı kavrayamayız. Bin Ladin, Yemen'de gemi bombaladı; örneğin İskenderun'a gelseydi, hedef orası olurdu. Olay artık uluslararası ötesi bir terör...

Hizbullah'ı biraz açar mısınız?

- PKK gidince siyasi boşluk doğdu. Bu boşluğu kim ne derecede doldurdu, onu sormak lazım. Devlet mi, HADEP mi? Yoksa buna Hizbullah mı talip oldu? Bir de şu senaryo var: Örgütte liderlik sorunu yaşanıyordu, bu olayı kanatlardan biri yaptı. O zaman öteki kanat da buna cevap verecektir ve iç çatışma çıkacaktır. Bu iyi senaryodur. Öteki senaryo örgütte liderlik sorunu bitti ve bu eylem yapıldı. O zaman iş çok ciddidir.

OLAY ÇOK CİDDİ

Olayın üstlenilmemesi...

- Kayıt kuyut yok, belki bu saatten sonra olabilir mi, bilemiyorum.

Bir yıl önce lider Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesi.

- İntikam kesin... Saldırıda kalabalık olmaları, öfkeyi gösteriyor. Gönüllü de yapmış olabilirler.

Yeni lider var mı?

- Almanya'da olduğu söylemen İsa Aksoy'dan sözediliyor. Ama lider o kadar önemli değil.

Son gelişmelere bakarsak.

- Olay çok ciddi ve bayağı da sürecek gibi gözüküyor. Genel olarak değerlendirmek gerekir. Diyarbakır halkının devlete toplumsal bir desteği var. Ancak bu desteği karşılamak lazım, yoksa vahim sonuçlara varabilir.

FP'li Ömer Vehbi Hatipoğlu ile eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, açık bir şekilde Hizbullah'ın 'alt düzeyde' kullanılmış olabileceğini söylediler programda.

- Devlet politikası olarak değil tabii... Mehmet Ağar gibi eski bir bürokrat ve bakanın alt düzeydeki bu 'sıcak ilişkisi' söylemesi çok önemli ve tarihi bir sözdür. Hatipoğlu'nun, alt düzeyde İslamcılar'ın PKK ile savaşta Hizbullah'a yaklaştığını kapalı şekilde söylemesi de, günah çıkartılıyor diye anılabilir. Bütün ilgili tarafların bu konuda daha açık sözlü olmaları gerektiğini düşünüyorum. Hizbullah bitmiş olsaydı bu kapanırdı ama konuşmak zorundadırlar.

Günah işlemişiz!

ÇORLUSPOR ile ilgili ‘‘Müthiş Türk (Hüseyin Çoban) Çorluspor'u 1. Lig'e Çıkaracak’’ (25.01.2001) başlıklı yazımız üzerine kulüp başkanı, emekli banka müdürü Rauf Tektaş yazılı olarak şu açıklamayı yaptı:

‘‘Kasımda yönetime geldiğimizde borç 25 milyardı. Ancak incelediğimizde çok daha fazlaydı. Futbolculara, SSK'ya, vergi dairesine borç vardı. Takım grupta son sıradaydı; kulüp ümitsizlikten kapanacak durumdaydı. Teknik direktör aldık, birçok futbolcu transfer ettik. Hüseyin Çoban kurtarıcı gibi geldi; formalarımız İngiltere'den gelecekti. Bugüne kadar 250 milyara yaklaşan ödemeler yaptım. Bu ödemeler için ne bir senet, ne de çek verdik. Kendisine şükranlarımızı sunuyoruz.

Hüseyin Çoban'ın bize vereceği ek 250 milyar liranın, bu maksatsız (çünkü maksadı anlayamadık) karalamalar neticesi durması halinde bu arkadaşlarımızın ve takımımızın ne durumlara düşeceği hususunu takdirlerinize bırakıyorum.’’

Rauf Tektaş ile daha sonra telefonla görüştük.

Hüseyin Çoban için, geçmişte İngiliz basınında yeralmış banka dolandırıcılığı iddiaları var. 1995'te 'Aktüel' Dergisi'nde 'Asrın Dolandırıcılığı Direkten Döndü' başlıklı Adnan Gerger'in haberinde, Vakıflar Bankası'nın dolandırılma girişimi ve yabancılarla olan kara para ilişkileri anlatılıyor. Hatta o zaman bu kişilerin, devlet bakanları Aykon Doğan ve Necmettin Cevheri ile görüştükleri yer alıyor.

YA KÜSERSE

- Kendisini 40 yıldır tanırım. İddialar safsatadan başka bir şey değildir. Bu karalamalara asla inanmıyorum. Bu adamın böyle şeylerle alakası yok. Öyle olursa Türkiye'ye, İngiltere'ye nasıl geliyor gidiyor diye sormak lazım. Çorlu gelişiyor, metropol olmaya aday; kültür şehri olsun istiyoruz. Hüseyin Bey bu nedenle Trakya'dan bir takımın 1. Lig'de yer almasını istiyor. Karşılıksız yardım yapıyor. Kendisinden aldığımız paralarla Çorluspor'u da borçlandırmıyoruz.

'Müthiş Türk' diye bilinen bu kişi, bu parayı nereden kazanmış.

- Küçükken Muratlı'dan ayrıldı, mühendislik okudu, Libya'da inşaat işleri yaptı. 30 yıldır İngiltere ile bağlantısı var. Yurtdışında finans işleriyle uğraşıyor. Türkiye'den tek kuruş kazanmamıştır. Her şeyi Çorlu için yapıyoruz. Bizim bütün hesaplarımız açıktır. Ancak siz bizim elimizden tutmuyorsunuz. Hüseyin Bey şimdi bize ‘‘Hakkını helal et, benden artık para yok’’ deyip küserse ne yapacağız?

Biz ne kadar büyük günah işlemişiz de haberimiz yok.

Aynı soru: Maçın hakemi nasıldı?

Medyada bir çağrım var: Ülkemizde giderek yaygınlaşan holiganizme istemeden de olsa katkıda bulunulmasın. Artık alıştık; muhabirlerin maç sonunda sporculara, teknik adamlara, yöneticilere, gazetecilere, kısaca önlerine kim çıkarsa çıksın sordukları ilk soru ‘‘Maçın hakemini nasıl buldunuz?’’ oluyor. Kaybedilen puanların suçunu hakemlere yükleye yükleye toplum olarak geldiğimiz en son nokta şudur: ‘‘Benim takımımı kimse yenemez. Eğer rakipler bizden puan alırlarsa bunun tek suçlusu hakemlerdir.’’

Türk seyircisini bu kadar aptal yerine koymayın. Taktik ve motivasyonu bilmeyen antrenörler, basiretsiz yöneticiler, gevezelikleri artık kanıksanan başkanlar, maç içinde çirkin davranışta bulunup kart yiyen oyuncular, ağzından küfür eksik olmayan taraftarlar ve hafta boyunca ortamı gerginleştiren yazarlar; hepsinin ağzında 'hakem kötü'...

Her tartışma hakemle başlayıp hakemle biterse toplumsal barışı nasıl sağlayabiliriz?

Zekai TOPÇUOĞLU-ANKARA

Vezneye git

1.5 yıldır bir internet sitesinde çalışan M.K. adlı genç bir kız, ‘‘Bir müessese, işten nasıl çıkarır?’’ diye sorduktan sonra başına gelenleri anlatıyor: ‘‘İlk önce şefimiz, bizi kapatmışlar, yarın işe gelinmeyecek, dedi. Neden diye sorduk; bilmediğini söyledi. Ertesi gün tabii işe gitmedik. Ne alacağız, ne vereceğiz, bilemiyoruz. Bize de bir şey söylenmiyor.

Ama ben Türk filmlerinde, kızına áşık olan işçiyi atan patronun bile, 'Vezneye git, hesabını kes' dediğini görüyorum. Bize bunu bile yapmadılar.’’

Sitem

Allah Allah bir yanlışlık olmalı, diye düşünüyorum. Çevik Kuvvetimiz, yürümüyor. Önemli bir emniyet müdürü ve beş polisimiz katledildi, ses yok.

'Solcular' vurunca yürüyün, Hizbul-vahşet vurunca ııhhh!.

Ne dersiniz?

İlhan PARÇALI-İSTANBUL

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Türkiye'de irtica; dinci, ırkçı, çıkarcı ve siyasetçi olmak üzere dört grupta toplanıyor.’’

(Gazi Ü. Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu)

Yazarın Tüm Yazıları