Yalçın Bayer: Bu da eğitimdeki 'tatlı vurgun'

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

GÖNDERDİĞİ e-mail'de ‘‘Sayın Bayer, 657'ye tabi memur olduğum için lütfen adımı açıklamayın’’ diye başlayan Edirne'den bir öğretmen Milli Eğitim camiasındaki tatlı vurgunu anlatmış. Adına tatlı soygun diyen bu okurumuzun yazdıklarını okuyalım:

‘‘Ben bir öğretmenim, sınıf öğretmeni. 10 yılı aşkın bir süreden beri içinde bulunduğum Milli Eğitim'imiz, her ne kadar milli ise de, haksızlıklar, yanlışlıklar ve adaletsiz keyfi uygulamalarla dolu.

İşte size iki örnek:

- Seminere, kursa katılırsınız ama sizin özlük haklarınız olan yolluk, yevmiye, harcırah verilmez. Üzerine yatılır, unutulur, unutturulur. Yani kısaca alamazsınız.

- Maaşınızı yapmakla yükümlü olan il ya da ilçe milli eğitim müdürlüğü bu işi okullara yıkar ve sizi bir mutemetle baş başa bırakarak tatlı soyguna zemin hazırlar. Nasıl mı?

Tüm yasalar, yönetmelikler, genelgeler maaşımızın ilçe milli eğitim müdürlüğü tarafından yapılacağını belirtirken, ita amiri ilçe milli eğitim müdürü, tahakkuk memuru şube müdürü ve mutemet de bir memur olması gerekirken durum yanlış uygulamayla şöyle:

1- İta amiri, ilçe milli eğitim müdürü

2- Tahakkuk memuru, okul müdürü

3- Mutemet, okul müdürünün bulduğu bir okul çalışanı ya da öğretmenlerin isteyerek-istemeyerek atadığı milli eğitim çalışanı.

Tatlı soygun işte bu noktada başlıyor. Maaşımız hiçbir kesinti yapılmadan hesabımıza yatması gerekirken, 2 milyon lirayı geçen miktarda kesinti (mutemetlik ücreti adı altında) yapılmaktadır. Bu kesintinin hiçbir yasal dayanağı yoktur.

300 öğretmenli bir ilçede mutemet tatlı bir para kazanıyor. Bir de büyük il ve ilçeleri düşünün.

Aslında bizlerin bordroyu görüp imza atarak maaşımızı almamız gerekiyor, ama nedense hiçbir zaman bodromuzu göremiyoruz. Zaten çoğu arkadaş da ya duyarsızlığından, ya da 2 milyonum nerede demeye utandığından bunun hesabını sormuyor. Kendi okulunda çalışan memura veya hizmetliye kendini sömürtüyor.

Kısacası, bu tatlı soygun düzeni böyle gelmiş böyle gidiyor.

Yoruluyorum

YURDUMUZUN gazetecilerinin, en azından büyük çoğunluğunun, doğruyu aramaları, tarih önünde sorumluluklarını unutmamaları, insan hakları gibi evrensel değerleri korumaları, önlerine konulan bültenlerle yetinmemeleri ve şüpheciliklerini yitirmemeleri gerekmiyor mu?

Sizler başka şeyleri de görmelisiniz.

Ülkemizde işçiye-memura yüzde kaç zam yapılacağı, kimin himaye edileceği, nelerin üretilip nelerin üretilmeyeceği, ne kadar vergi alınacağı ve nasıl harcanacağı, toplumun malı olan kurumların satılıp satılmayacağı, ne zaman satılacağı ve benzer birçok şey, yabancı ülkeler veya onların oluşturduğu kurumlar tarafından belirleniyor, dikte ettiriliyor.

Neredesiniz vatansever gazetecilerimiz.

Bunları yazarken ne kadar sıkıldıysam, gazetelerinizi okurken, TV'lerinizi seyrederken de o derece sıkılıyor ve yoruluyorum. Çünkü gerçek haberi, sizin satır aralarınızdan ve saklamaya çalıştığınız köşe bucaklardan bulmak gerçekten yorucu. Keşke gazeteleriniz 1 milyon lira olsa da 'gazete' olsa.

Unutmayın, gazetecilerin de bir gün objektif değerlendirmeye, doğru haber almaya, gerçek bir demokrasiye ve insan haklarına ihtiyacı olacak.

Ömer MURAT-İSTANBUL

SSK'lının 'özel'de hiç itibarı yok

SİGORTA emeklisi olarak SSK Okmeydanı Hastanesi'ne kalp kontrolü için gittim. Muayene eden doktor 'efor' çektirmem gerektiğinden özel Türkiye Diyanet Vakfı'nın 29 Mayıs Hastanesi'ne sevk etti.

En erken 17.1.2001'de randevu verildiğini söylediler. Yetkililere ‘‘Acaba ben özel ve ücretli hasta olsaydım yine bu kadar uzun süre bekletilir miydim’’ diye sorduğumda ‘‘Hayır’’ dediler.

Bu hastaneler SSK sevklerinden para kazanmıyor mu?

Düşünüyorum hangisine üzüleyim diye; SSK Okmeydanı'ndan uzun bir bekleyişten sonra sevk edildiğime mi, özel hastaneye gitmek için harcadığım taksi parasına mı?

Özel hastaneler madem ki paralı-parasız hasta ayrımı yapıyor, neden SSK'lar, Devlet Hastaneleri'ne sevk etmiyor? Hadi 'özel'e sevk ettiniz, neden denetlemiyorsunuz?

Ben bir emekli olarak devlet hastanelerinde günlerce sıra beklemeye razıyım. Yeter ki çalışanlardan kesilen onca para başka yerlere pompalanmasın.

Zafer Murat ÇETİNTAŞ / İSTANBUL

Uçurumu görün

BAYINDIRLIK ve İskán Bakanlığı'nın çeşitli birimlerinde görev yapan ve hizmet süreleri 20-25 yıl arasında değişen 1. dereceden maaş alan inşaat, makine, elektrik mühendisi ve mimarlar adına Sercenk Üstün ve arkadaşları yazıyor:

‘‘300-330 milyon maaş alıyoruz. Ancak bizimle birlikte çalışan ve bize daktilo, müstahdem, sürveyan ve büro elemanı olarak yardımcı olan S/S statüsündeki -proje ve kontrollük hizmetlerinde hiçbir sorumlulukları bulunmayan, bedenen çalışmayan- arkadaşlarımızın eline 750-800 milyon lira geçmektedir. Ayrıca memurlar, harcamalarla ilgili olarak vergi beyanına esas bildirim vereceklerdir. Bunun için bakanlığımız kayıtlarından aldığımız vergi iadesine esas matrahları dikkatinize sunuyoruz: Takdir sizlerin, uçurumu görün.

- Memur (en üst kademe): 1 milyar 275 milyon.

- İşçi (S/S) genel uygulama: 8 milyar 500 milyon.

Mesaj

TÜRKİYE'ye normal gönderdiğim mektuplar yerine ulaşmıyor. Biraz şişkin olunca herhalde içerisinde para var diye açıyorlar. Ama mektupları iadeli olarak gönderdiğim zaman yerine ulaşıyor. Sizden ricam, lütfen köşenizde yazın. İlgililer duysun, belki buna bir çare bulurlar. Neden onca para verip her mektubu iadeli gönderelim.

Asuman GÜNDÜZ-FRANKFURT

GÜNÜN SORUSU

Yere tükürmenin cezası var.Sanata ve bilime tükürmenin cezası kaç milyon?

(Süleyman EKİM-AFYON)

Yazarın Tüm Yazıları