Yakalayın yeşil ışığı!

FENERBAHÇE’nin Ankaragücü’nü 2-0 yendiği maçı koyu Fenerbahçeli bir arkadaşımla benim evde seyrettik.

Benden önce o fark etti Fener tribününden Ankaragüçlü futbolcuların yüzüne tutulan yeşil lazer ışığını.

Ben "Oha!" demekle yetindim, üstünde durmadım. Fakat Fenerli arkadaşım çok utandı, kızdı ve burada aktarmamın uygun olmayacağı yorumlarda bulundu.

Atilla Gökçe, Sky Türk’te bu hareketi yapanları "Geceleri sokaklarda gezip otombilleri manasız yere çizenlere veya boş binaların camlarını kıranlara" benzetti ve "Bildiğimiz manyak! Ruh hastalığı olarak uzmanlarca değerlendirilmeli. Manyak işte!" dedi, karşısında oturan Deniz Gökçe de aynen benim evde yaptığım gibi "Ne doğru konuştun abi!" dedi.

Rakibe lazer tutmanın akılla mantıkla açıklanacak yanı yok. Mister Bean ancak parodi olsun diye yapar. Yapanların sayısı da herhalde bir elin parmakları kadar bile değildir.

Fenerbahçelilerin yüzde 99,9’unun ayıpladığına emin olduğum bu hareketi yapanları bulmakla kimsenin uğraşacağını sanmıyorum.

Aslında CSI Miami ekibi gibi bir ekip açıyı, mesafeyi, ışığın dağılımını filan hesaplayıp iki dakikada çözer ya, her neyse. Aslında ceza için değil de, heyecan için yapılsa güzel olurdu... Emniyet mensubu meraklı bir okur anlayabileceğim şekilde açıklarsa ayrıca sevinirim. Elektronik posta kutusu görüşlerinize açıktır...

Fener’e uğurlu stat

FENERBAHÇE’nin CSKA Moskova ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi maçının FC Lokomotiv’in sahasında yapılacağını öğrendiğimde yüzüme bir gülümseme yayıldı ve "Uğurlu stat, orrayt!" dedim kendi kendime.

"Uğur" inancı da futbolun tuzu, biberi, keşkeği, kimyonu bir yerde; öyle değil mi?

Lokomotiv’in yanlış hatırlamıyorsam 32 bin kişilik stadına FC Lokomotiv-Galatasaray Şampiyonlar Ligi maçı için gitmiştim. 2’nci Fatih Terim döneminin umutlu başlangıç günleriydi. Galatasaray grup maçlarının ilk deplasmanında Sarr’ın filan da gol atmasıyla 3-1 galip gelmişti. Stadın mimarisinden ayrıca etkilenmiş "Kutu gibi ama süper!" demiştik.

Umarım stat Fener’e de uğurlu gelir. Stadın ölçüleri gibi garip bir bilgi işinize yarar mı bilmem fakat fazla bilgiden zarar gelmez: 104x68...

Maradona’yı taksiye bindiren kurt hocanın hazin hikayesi

LİG TV’de bu sezon yorumculuk yapan ve bence çok çok iyi bir performans gösteren Yılmaz Vural, bu hafta pazar gecesi bayrağı Maraton’dan devralan Stüdyo Futbol’da güzel bir anısını aktardı.

"Yıldız futbolcu-teknik direktör" çatışmasını konuşurken Ercan Taner’e efsane hocalardan Udo Lattek’e getirdi sözü.

Udo Lattek, Barcelona’nın hocası. Kadroda Maradona da var. Takım otobüsü maça hazır, herkes binmiş fakat otobüs hareket etmiyor. Udo Lattek kimi beklediklerini soruyor, "Maradona" cevabını alıyor.

Biraz daha bekleyip "Gidelim" diyor Lattek. Maradona maça taksiyle geliyor.

Hikayeyi bizzat Udo Lattek’ten dinleyen Yılmaz Vural "Sonra?.." diye soruyor.

Lattek "Sonra da beni gönderdiler" diyor. Bu anıdan nasıl bir kıssadan hisse çıkartacağınız size kalmış.

Benim anladığım "Alman hocalar disiplin konusunu, disiplinden ne anladığı pek belli olmayan yorumculardan öğrenmeyecek kadar ciddiye alan insanlar. Ve prensipler başarıdan bile önce gelebilir..."

Kaptan Hakan’a

SEVGİLİ Kaptan Hakan Şükür; Sana bu satırları bir Galatasaray taraftarı olarak yazıyorum. Kırılma, küsme, haklıyken haksız duruma düşme. Galatasaraylı’nın yüzü uzun aradan sonra gülmeye başlamışken, umut veren takıma saldırılmasına izin verme.

"Ben haklıyım, bunu da ben mi düşüneceğim" deme; Kaptan sensin, taraftar seni tanır. Taraftar bu işin tatlıya bağlanmasını istiyor, her şey iyi giderken huzursuzluğun takımı dağıtmasını istemiyor.

Büyük Kaptan böyle günde ortaya çıkar.

Krizi aş, takımı topla ve yoluna devam et.

Bu takımın dağılma sürecine girmesi halinde sen yıpratılacaksın.

Buna izin verme. Kaptan sana güveniyoruz.

Bizi mahcup etme.
Yazarın Tüm Yazıları