Wake ari

Bu yazıyı, Peter Bjorn and John’dan ‘Nothing to Worry About’ dinlerken okursanız, daha fazla nüfuz eder.

Haberin Devamı

Wake ari, Japonca ‘as is’, yani ‘olduğu gibi’ demekmiş. Hayatımda ilk defa, bir dövmem olabilirmiş gibi geldi. Wake ari dövmem. Ama yok, o da kolumun bacağımın ‘olduğu gibi’liğini bozar diye düşündüm. Aklıma yazdım. Hatta içimdeki, hayatla ilgili arama motoruna,‘wake ari’ adını verdim. Kelimeler, gerçekten büyü. Ve bu kelime, onunla ilk karşılaşmamda, altındaki sebze resmiyle beraber, anne gibi geldi bana. Saçlarımdan okşayıp, beni her şeyle ilgili teselli etti. Hayatın, mütevazı bir pazarda geçtiğini fısıldadı bana.

Bu lafı ezber bilsek, soluk ve mükemmel olmayan şeylere karşı olan tahammülümüz genişler. Kendimizi tırmalamayı bırakabiliriz. Kişiliğimizi ve bedenimizi çekiştirip durmayız. Wake ari deriz, bizi eksik bulanlara. ‘Ben böyleyim, bu sepetteki turp kadar yamuk, bu havuç kadar kesik, bu limon kadar lekeliyim.’ Ben böyle bir şeyim işte. Ve kendimi son derece vitaminli hissediyorum.

İnsan ruhuna en kötü gelen bakteriler, hayattan, kendinden ve sevdiklerinden mükemmellik bekleme virüsü. Onları, görmek istediğimiz hale getirene kadar rahat etmemek. Ama o hâl gelmez ve kimse o hale de gelmez. Mesela, yine sepete dönelim... Buradaki turptan düzgün bir turp elde etmeye çalışalım. Başımıza gelecek şey, ona kendi rengi olmayan mor bir boya sürmek, düzleştirmek maksadıyla kırmak olur. Havucun kesiğini görmemek için, onu bayağı bir rendelememiz gerekir. Ki bu onu küçültecektir. Limonun lekesini almaya kalksak, orda o leke yerine koca bir beyaz oyuk kalır. Böyle küçücük bir sepette bunlar oluyorsa, düşünün ki hayatta neler olur bu çabalarla. Ne yaralar alınır, ne küçücük kalınır.

Değiştirme çabasının sonunda, elinde bıçak, hayali kırık bir sürü insan kalır. Ve sepettekiler de, mutlaka bir gün onu katil olmakla suçlar. E, bıçakta onun parmak izi yok mu?

Bütün bu suçlamalardan elini eteğini çekmenin en kolay yolu, bu sepete sevgiyle bakmak. Wake ari’nin dünyanın en güzel şeyi olduğunu anlamak. Kusurdaki, kusursuzluğa tapmak. Kandırmaya ve kanmaya çalışmamak... Sorun bir kendinize, mükemmel görünen sebzelerle pişirdiğimiz çorbayla, bunlarla pişen çorba arasında çok fark olabilir mi? İddia ediyorum, bunlarla daha lezzetli hayat.

Bu aksam, Babylon’da ‘lokal anestezi’deyim. İsterseniz gelip, kusurlarımı görebilirsiniz.

Yaşasın wake ari!

Yazarın Tüm Yazıları