Akordu bozuk aydın

Islak zemine bir gazete sermişler, üzerinde bir köpek yatıyor. Köpeğin bacakları arasından başım görünüyor. Köpeği uzaklaştırıp gazeteyi alıyorum. Benimle ilgili yazının başlığı ‘‘İnce'nin Koptuğu Yer’’.Hürriyet Pazar'daki yazılarımın yayınlandığı ‘‘Pazar Yazıları’’ adlı kitabımın eleştirisi.

*

Bu türden yazarlar, şairliğime, edebiyat kuramıyla ilgili kitaplarıma, deneme yazarlığıma, Türkçeye çevirdiğim kitaplara değindikten ve edebiyat bağlamında ne denli yararlı bir yazar olduğumu açıkladıktan sonra, gazete yazılarımla aydın kimliğime ters düştüğümü, dahası ona ihanet ettiğimi ileri sürerler.

Sorun, gazetede bir edebiyatçı gibi yazmamamdan kaynaklanıyor. Ama edebiyatçı kimliğimle nasıl edebiyat korosunun ahengini bozuyorsam, gazete yazılarımla da diken gibi battığımı biliyorum. Gazetede kendimi eğlendirmek için değil, fakat hoşgörü, milli irade, kamu vicdanı, ortak akıl, ortak vicdan gibi yanlış kavramları tedavülden kaldırmak, aklın kapalı kapılarını açmak için yazıyorum. Hoşgörü gibi názenin kavramların yerine hak ve adalet gibi hayati kavramları önermek için yazıyorum.

*

Edebiyat alanında yazdığım tartışma yazılarımı yakından izlemedikleri, kitaplarımı okumadıkları için gazete yazılarım şaşırtıyor onları ve hemen soyadımdan hareketle saldırıya geçiyorlar. Yazar olarak, kuşkusuz, akordu bozuk, uyumsuz bir aydınım. 1980 sonrasında ortaya çıkan fason modeline uymuyorum.

‘‘Fason’’ dediğim aydın kendini kanıtlamak ve bazı çevrelerin sempatisini kazanmak için ‘‘Türk’’ olan herşeyi küçümser; türban, İmam-Hatip Okulları, din ve vicdan özgürlüğü konularında İslámcı yorum ve fetvalara uygun konuşur ve yazar. Cumhuriyet'i yermek için ‘‘Laikçilik’’ ve ‘‘jakoben laiklik’’ deyimlerini kullanır. Kemalizmin on yıllık ömrünün kaldığını müjdeler... Ama ben fason aydın değilim!

*

Güney-Doğu sorununa yaklaşımım da fasonlarınki gibi değil, Kürt milliyetçiliğinin tezlerine uygun düşmüyor. Devlete ve güdümsüz aydınlara gözdağı vermek için Türkiye'ye getirtilen Noam Chomsky'nin zırvalarına akortlu aydınlar gibi alkış tutmadığım için milliyetçi olmakla suçlandım.

Milliyetperverlere sorarsanız, etnik milliyetçiliğin Türkiye gerçeklerine ters düştüğünü; ‘‘Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Türk dünyası’’nın bir yanılsama olduğunu; Türki cumhuriyetlerde Rusya'nın daha ağır çektiğini yazdığım için, bir dinozor-marksist olduğumu söyleyeceklerdir.

*

Kürt milliyetçileri ‘‘Kürtler kadar başına taş düşsün!’’ diye beddua ediyorlar ama ‘‘Anadilde eğitim’’ ile ‘‘Anadili öğrenmek hakkı’’ konusunda yapılan aşırı yorumların aldattığı Kürt kökenli vatandaşlar, iki kavram arasındaki anlam uçurumunu açıkladığım için bana dua ediyorlar. Avrupa Birliği, ilkokuldan üniversiteye Kürt dilinde eğitim yapılmasını değil, Kürtçenin sadece bir dil olarak özgürce öğretilmesini ve öğrenilmesini istiyor. Nitekim TBMM'den çıkan yasa Kürtçenin bir dil olarak özgürce öğrenilmesini ve öğretilmesini öngörüyor. Ve AB, Türkiye'nin bu konudaki tutumunu onaylıyor. Ben metnin doğru yorumu yapıyorum: Mevcut Anayasaya göre Türkçe dışında bir başka dilde öğretim yapılamayacağını söyleyerek insanları suçtan uzak tutmaya çalışıyorum. Her türlü karışıklık ve kargaşaya engel olmak için tanımların saptırılmasına karşı çıkıyorum. Yaptığım nesnel yorum benim bu konudaki özel görüşlerim değil. Gerçekdışı hayallerin, söylenen yalanların insanları kışkırtacağını bildiğim için gerçekleri ve doğruları yazarak ádil olmaya çalışıyorum. Karanlığa karanlık eklemiyorum, ona aydınlık aşılıyorum. İşte bu nedenle bağımsız, güdümsüz ve akortsuzum!
Yazarın Tüm Yazıları