Derin Türkiye'nin ruhu

BU yazımın amacı şu. Artık ciddi bir şekilde ‘‘aydın muhasebesi’’ yapma zamanı geldi.

Daha doğrusu, ‘‘aydın’’ kisvesi altında, bir tür manevi zorbalık yapanların muhasebesini.

Haftalardır, Amerikalı aydınların ve sanatçıların savaşa karşı çıkışlarını izliyorum.

Bütün dünyanın tanıdığı sanatçıların çoğu Başkan Bush'a hakarete varan eleştiriler yapıyor.

HAKLILAR

Haklılar.

Çünkü bu dünyada savaşa karşı çıkma mücadelesini vermesi gereken iki halk var.

Biri Amerikalılar, öteki Iraklılar.

Amerika'da bu gösteriler yapılabiliyor, ama Irak'ta bırakın yapmayı, ‘‘akıllardan bile geçmesi’’ mümkün değil.

Çünkü çok iyi biliyorlar ki, hayatları, o toplumu 20 yıldır savaştan savaşa sürüklemiş bir diktatörün iki dudağının arasında.

Bu halkların ve aydınlarının savaşa karşı çıkmaları çok anlamlı.

Çünkü savaşa bu iki ülkenin liderleri karar verecek.

Dolayısıyla ancak onlar caydırabilirler.

Amerikalı olsam ben de aynı şeyi yapardım.

Dedim ya, Irak'tan hiçbir umut yok. Yine Amerika'ya dönüyorum.

Bu ülkede aydınlar, sanatçılar haftalardır, aylardır savaşa karşı gösteri yapıyorlar, ama 200 bin Amerikan delikanlısı daha şimdiden Kuveyt'te.

50 bin Amerikalı delikanlı her an gitmeye hazır.

Binlerce Amerikalı delikanlı, haftalardır denizde gemilerde bekliyor.

Hiçbiri gıkını çıkarmıyor.

Hiçbiri ‘‘Memleketimden 10 bin kilometre ötede benim işim ne’’ demiyor.

Oysa fert başına geliri 30 bin dolar olan bir ülkede onların kaybedeceği çok şey var.

Bunlar belki New York'un değil, ama ‘‘derin Amerika’’nın çocukları.

Gerektiğinde savaşmasını biliyorlar.

Bu çocuklara okullarda ‘‘savaşı sev’’ dersi vermiyorlar. Tam aksine, bütün bir Amerikan nesli, ‘‘Mash’’ filmi ve 1970'lerin ‘‘Savaşma seviş’’ sloganlarıyla büyüdü.

BÜYÜK GÜÇ

Büyük güç işte böyle bir ruhtan doğuyor.

Gerektiğinde gık demeden savaşmasını bilen bir ruhtan.

Amerika böyle Amerika oluyor.

Bizim ülkemiz de böyle değil mi...

Şu son 15 yılda yaşadıklarımıza bir bakın.

Bir ülke ki tarihinin en büyük var olma savaşlarından birini verdi.

Bu ülkenin kasabalarından her gün şehit cenazeleri kalktı.

Ama aynı kasabalardan akşamları davulla, zurnayla, halaylarla askere delikanlılar gönderildi.

MUHASEBE ZAMANI

Bazıları o ruhu hiç anlamadılar, ya da anlayıp küçümsediler.

Ama işte o ruh bu ülkeye, 20'nci yüzyılın en büyük gerilla savaşlarından birini kazanma imkánını sağladı.

Koskoca imparatorluklar, bunun beşte biri kadar gerilla hareketleri karşısında çaresiz kalıp paramparça olurken, Türkiye bu savaşın askeri cephesinde muzaffer oldu.

Ama bizdeki sözde aydın afrasına tafrasına bakın.

Haftalardır bu ülkenin insanlarını ‘‘savaşa giriyormuşuz’’ demagojisiyle kandırmaya çalışıyorlar.

Sanki bu savaşa biz karar verecekmişiz gibi, yalan dolan üzerine kurulu bir ideolojik propaganda savaşı veriyorlar. İnsanları resmen aldatıyorlar.

Dibimizde yangın başlamış, onlar bizlere ‘‘kapımızı, penceremizi kapatıp evimize çekilelim’’ telkini yapıyorlar.

Amerikan gerçeği bütün dünyaya şunu gösterdi.

Aydın, iktidarlara karşı durabilir. Fikrini söyleyebilir. Gösterisini yapabilir.

Ama hepsi bu...

O aydının da bir oy hakkı var, gık demeden savaşa giden gencin de.

Ne o aydın; oyunun, sesinin binle, yüzle, on binle, milyonla çarpılmasını talep edebiliyor, ne de ‘‘derin Amerika’’nın genci buna itibar ediyor.

Evet herkesin bir oy hakkı var.

Amplifikatörü daha büyük diye, hiçbir aydın ötekiler üzerinde manevi terör kurmaya, hakaret etmeye, karşı görüşü bastırmaya cüret etmiyor.

Bizim sözde aydınımız ne yazık ki, henüz bu demokratik şuura ve ruha gelemedi.

Osmanlı'dan beri sahip olduğu imtiyazlı hakkı korumak için akla hayale gelmedik yollara başvuruyor.

Sindirmeye çalışıyor.

Ama bu defa terör etkili olamayacak.

HERKESİN TEK OYU

Dedim ya, o sözde aydının da bir oyu var, akşamları çocuğunu, kardeşini, arkadaşını halayla askere gönderen insanların da...

Ülkemizi gerçek savaştan koruyacak ruh da işte bu ‘‘derin Türkiye’’nin ruhudur.
Yazarın Tüm Yazıları