Yine pembe gözlüklerimi takıyorum

BUNDAN yıllar önce, ben Hürriyet'in Ankara temsilcisi iken rahmetli Özal, ‘‘Gidip Galleria'yı gördün mü’’ diye sormuştu.

Henüz görmemiştim.

Bunu duyunca hayretle ve biraz da kızgınlıkla, ‘‘Bak, sen gazetecisin. Üstelik geleceğe açık bir insansın. Nasıl olur da böyle bir şeyi kaçırırsın’’ demişti.

1915'İN TARİŞ'İ

Bir hafta sonra gidip görmüştüm.

Gerçekten o tarihlerde Türkiye'nin görüntüsünü iki adım ileri götüren bir yatırımdı.

O günden beri Türkiye'nin yeniliklerini yakından takip etmeye çalışıyorum.

Ne yalan söyleyeyim, bu ülkenin gri ve ağır havası bir süredir benim ruhumu da etkisi altına almıştı.

Birtakım abuk sabuk eleştiriler beni de etkilemişti.

Ama bugün pembe gözlüklerimi yeniden takıyorum.

Son günlerde rastladığım iki güzel olaydan söz edeceğim.

Önceki hafta İzmir'de ‘‘Kordon Pier’’i gezerken, TARİŞ'in açtığı mağazaya girdim.

Zaten o vitrini, içerdeki o düzenlemeyi gördükten sonra ilgisiz kalmam mümkün değildi.

TARİŞ ve TURYAĞ, İzmir'den hatırladığım ekonomik semboller arasındadır.

İzmir'in kurtuluş günlerinde düzenlenen resmi geçitlerde yer alan kamyonların üzerinden atılan, küçücük ayı veya tavşan şeklindeki TURYAĞ sabunlarının kokusunu hálá hatırlarım.

TARİŞ'in kuruluş tarihi 21 Ağustos 1915.

Yani Cumhuriyet'ten bile önce.

TARİŞ iki yıldan beri inanılmaz bir zihniyet devrimi yaşıyor.

Sanki sihirli bir el bu kuruma dokundu ve onu Cumhuriyet'in milli ekonomi dünyasından çıkarıp, Batılı kapitalizmin en mükemmel pazarlama dünyasına soktu.

AMBALAJ DEVRİMİ

İlk devrimi, zeytinyağının ticari değerini yeniden keşfederek yaşadı.

Bunu bir ambalajlama ve pazarlama devrimi izledi.

Zeytinyağı şişelerine İtalya ve İspanya'yı aratmayacak bir çağdaş estetik getirdi.

Şimdi de mağaza zincirlerine yöneliyor.

Konak Pier'deki mağazanın kapısından adımımı attığımda aklıma ilk gelen şey, iki yıl önce Paris'te Saint Germain de Pres semtinde gördüğüm zeytinyağı butiği oldu.

Hiç abartmıyorum.

Konak Pier'deki TARİŞ mağazası ondan daha güzeldi.

ERKEKLER ARTMIŞ

Sadece zeytinyağı ürünleri değil, aynı zamanda kuru incir ve üzüme de müthiş bir ambalaj estetiği getirmişler.

Ama en önemlisi de Pier gibi bir alışveriş merkezinde butik açma kararları.

TARİŞ'i bu yeni zihniyete taşıyan insanları bütün içtenliğimle kutluyorum.

Sözünü edeceğim ikinci mağaza, Paşabahçe'nin Maslak'taki yeni mağazası.

Önce eşim sözünü etti.

Sonra da yazı işleri toplantısında arkadaşlar.

Önceki sabah erkenden gidip bu mağazayı da gezdim.

Daha kapıdan girerken kendimi büyük bir Amerikan alışveriş merkezinin mağazalarında hissettim.

Mağazanın genç müdürü, tam anlamıyla Batılı manada bir ‘‘manager’’.

Raf sistemleri, sergilenen ürünlerin estetiği gerçekten etkileyiciydi.

Fiyatlar makul düzeyde.

Mağazanın yöneticisiyle epey sohbet ettik.

Paşabahçe perakende pazarlamasında bu yeni konsepte geçtikten sonra, daha az gelirli bölgelerdeki mağazalarından da talepler gelmeye başlamış.

O bölgelerdeki müşterileri de bu kalitede mağazalar istiyorlarmış.

Yöneticinin verdiği bir başka ilginç bilgi de şuydu:

Bu yeni mağaza anlayışına geçtikten sonra erkek müşteri sayılarında belirgin bir artış olmuş.

Paşabahçe, Türkiye'nin gerçekten uluslararası klasta şirketlerinden biri.

Bu mağazayı gördükten sonra başarının tesadüfi olmadığını anlıyorsunuz.

ÇAĞDAŞ SİNERJİ

Ben hep şunu savundum: Alışveriş sadece ekonomik bir davranış değildir.

Aynı zamanda sosyal bir davranış biçimidir.

Ve bu davranışa estetik getiren her zihniyet, ekonomi ile sosyal ve kültürel hayatın müthiş sinerjisini yakalar.

Çağdaş işletmecilik de işte budur.
Yazarın Tüm Yazıları