BAYRAMIN iki özelliği vardır, sevinmek ve sevindirmek. Ertuğrul Özkök'ün ‘‘Telefon Kulübesinden Sarkan Ahize’’ yazısını (Hürriyet, Çarşamba, 4 Aralık 2002) okurken, yaptığı ilk çağrışım bayramın anlamıydı.
Sevinmeyi bekleyenleri, belki de sevinci hiç tatmamış olanları bayramda sevindirmek.
Küçük bir sokak çocuğu, battaniyesinin içinde bir köpecik besliyor, onunla birlikte bir telefon kabinesine giriyor ve yerde bulduğu jetonu telefona atıyor.
Son görüntüde, ikisi de birbirine sarılmış uyuyorlar, sarkan telefon ahizesinden Ülkü Giray'ın okuduğu masalın sesi geliyor.
Ülkü Giray'ın güzel sesinden, duru, doğru Türkçesinden masalları dinlemiştim. Gerçekten de masal dünyasının bütün tadını yansıtıyordu. İç ses de Demet Akbağ'ınmış.
İyi bir spiker ile usta oyuncunun sesi, elbette hepimizi etkiler.
Ertuğrul Özkök'ün hepimizi sevindirilmeyi bekleyenlere ilgi göstermeye çağıran yazısından bir bölümü yeniden okumanızı istedim:
‘‘O an anlarsınız ki, küçük sokak çocuğu, yerde bulduğu jeton ile bilmem kaçlı hatlardan birini arayıp masal dinlerken uyuyakalmıştır.
Bulduğu jeton ona, şimdi kim bilir nerelerde olan annesinin, büyükannesinin sıcak sesini taşımıştır.
Bir Kemalettin Tuğcu hikáyesi değil mi?..
Beni çok etkiledi.
Dinlerken gözüm yaşardı, seyrederken de.
Gerçekten yaratıcı bir senaryo ve mükemmel bir uygulama.
Filmi Çocuk Esirgeme Kurumu istemiş.
Amacı, 160 No'lu hattı arayarak sokak çocukları için yapılan çalışmalara katkı sağlamak.’’
Yıldız Kenter de yıllar önce, bir ilaç şirketinin önerisi üzerine masallar okumuş. Yılını, yerini anımsamıyor.
‘‘Gene de,’’ diyor, ‘‘anımsadığıma göre, bir şirket bunu hayır için yaptırmıştı. O telefondan dinlenildiğini doğrusu Ertuğrul Özkök'ün bugünkü yazısından öğrendim, böyle bir işe yaradığı için de mutlu oldum.’’
Ardından bir öneri getirdi:
‘‘La Fontaine Masalları'ndan, Nasreddin Hoca'dan çocuklar için bazı parçalar okuyalım.