Tanpınar'ın sönmüş kibritleri

HOCALARIN bazısı; ders verişleri, konuşmaları, yazıları, kitapları kadar, kişilikleriyle de öğrencileri etkiler.

En bildik örnek Ahmet Hamdi Tanpınar'dır.

Onun ‘‘Edebiyat Dersleri-Ders Notları’’nı (YKY) okurken, Edebiyat Fakültesi'nin Türkoloji Bölümü'ndeki derslerini hatırladım.

Abdullah Uçman'ın hazırladığı kitap, Gözde Sağnak, Ali F. Karamanlıoğlu (1932-1973) ve Mehmed Çavuşoğlu'nun (1935-1987) ders notlarından oluşuyor.

Tanpınar'ın derslerinde bulunduğum için, acaba bunlara ders diyebilir miyiz diye de düşünüyorum. Ben notları ‘‘bir kültür adamının söyleşileri’’ diye nitelendirmenin daha doğru olduğu kanısındayım.

Müzikten tiyatroya, edebiyatın her türüne uzanan bir sanatçının notları... İyi ki öyledir, edebiyat tarihinin ve dünün cenderesinden kurtulan bu dersler yorum zenginliği getirirdi.

Önceden hazırlanmış bir ders programıyla sınıfa gelmezdi Tanpınar. Bence, o gün zihnini meşgul eden bir kültürel meseleyi derse getirir, onun çeşitli yüzyıllardaki, türlerdeki serüvenine çıkarırdı öğrenciyi.

Kitabın arka kapağındaki karşılaştırmalı edebiyat yargısını biraz farklı değerlendiriyorum. Karşılaştırmayı, edebiyat metinlerinin ötesinde, Doğu ve Batı kültürünün içine yerleştiren bir estetin görüşleri. Tanpınar, belli bir yöntemin, bilimsel kalıpların adamı değildi.

Öğrencilerin çoğu, hocalarının bilgi birikimine, geçmişten bugüne Türk edebiyatını bir zevk edinmeyi çeşitli türlerin zenginleştirdiği kadrajın içine oturtmasına hayranlık duyarlar ama ders notuna geçirecek bir özetlemeyi yapamazlardı.

Sınıfa çoğunlukla elinde bir kitapla girer, o kitaptan yola çıkıp bir cümlenin, bir tespitin patikasından öğrencilerini geniş meydanlara götürürdü. Herkesin bu yolculuğa dayanması kolay değildi.

Sigarasını yaktıktan sonra, sönmüş kibritiyle de yeni kitabındaki önemli satırların altını çizerdi.

Sigara içmeyen öğrencilerinin çoğu bile, satırların altını sönmüş kibritle çizmeye başlamışlardı.

* * *

İYİ bir hoca; anlattığını tekrarlayan, papağan tipi öğrenciler yetiştirmez. Çünkü o insan, bir süre sonra tahammül edemeyeceği bir bilgi yankılanmasına dönüşür.

Tanpınar, bildiğiniz, araştırdığınız oranda, tür çeşitliliğine ilgi duyduğunuz oranda yararlanabileceğiniz bir hocaydı. Eğer sadece anlattığıyla yetinirseniz, belki de bir bilgi karmaşası içinde şaşırıp kalırdınız.

Ben bunu tiyatro dersinde yaşadım.

Elinde Henri Gouhier'nin ‘‘Thetra et l'existence’’ adlı kitabıyla sınıfa girdi ve anlatmaya başladı.

Kitabın bazı sayfalarından çeviriler yapıyor, yorumluyordu.

Ben ona bu konudaki İngilizce kaynakları sorduğumda iki kitap tavsiye etmişti: Francis Fergusson'un ‘‘The Idea of Theater’’ı ile Eric Bentley'in ‘‘The Playwright as Thinker’’ını. Ertesi gün Haşet'e gittim ve onları aldım. Sonra da değişik tiyatro kitapları okuma zevkini Tanpınar'ın ve bu kitapların sağladığını unutmadım.

Abdullah Uçman, ‘‘Kitap Üzerine Birkaç Söz’’de, Tanpınar'ın hocası Yahya Kemal üzerine bir yargısını almış, aradaki benzerliğe göndermede bulunmuş:

‘‘Bu ilk derste başından itibaren not almaya hazırlanmış, eli sarı káğıtlı kalın defterin üzerinde, başlayacağı noktayı bir türlü bulamadan bekleyen bir arkadaşımın hayretini hálá hatırlarım.

Burada anlatılanlardan yıllarca sonra, aşağı yukarı aynı şekilde, Tanpınar'ın öğrencisi olmuş birçok kişiden de aynı sözleri işittim.’’

* * *

DERS NOTLARI'nı bir de başka açıdan okuyun. Belli bir disipline, yönteme dayanmayan öğrenciler için zor, yaratıcılığı teşvik eden hocalık üzerine düşünün.
Yazarın Tüm Yazıları