Üniversiteli porno

Bilgi Üniversitesi’nin Fotoğraf/Video Bölümü’nde okuyan bir öğrenci, bitirme tezi olarak porno film çekmiş. Üstelik okulun Santral İstanbul’daki kampüsünde. Bu ilginç haberin tüm ayrıntıları, bu ayki Tempo Dergisi’nde var.

Işıl Cinmen porno filmi çeken öğrenciyle ve filmde oynamayı kabul eden kız öğrenciyle konuşmuş. Güzel haber, kesinlikle okumalısınız...
Peki neden porno film çekmiş öğrenci? Tezinin “temeli” neymiş?
Çıkış noktasını şöyle anlatıyor: “Sınırların nereye dayanacağını merak ettim. Hem beni, hem ekibi, hem hocaları, hem üniversiteyi hem de özgürlüğün limitlerini zorlayacak olanın porno olduğuna karar verdim.”
Açıkçası filmi çekenin, oynamayı kabul eden kız öğrencinin ve üniversitenin tavrını/cesaretini takdir ettim.
Ama filmi değerlendiren hocaların röportaj vermekten kaçınmasını pek takdir edemedim.
Keşke onlar da cesur olup porno filme neden D notunu verdiklerini ve “akademik özgürlük” konusunda yaşanan bu benzersiz deneyimin onlara ne hissettirdiğini açıklasalardı...

Okulda film çekmek

Bilgi’deki olayı okuyunca haliyle aklıma geldi. Sinema bölümlerinde okumuş olanlar illa ki bir kısa film çekmişlerdir.
Ya Bilgi’de olduğu gibi “bitirme tezi” adı altında ya da bir dersin final ödevi olarak filan... Amaç pratik yapmak, işin içine girmek, vesaire. Gayet de zevklidir aslında. Ama evet, kısa filmin konusundan tut da o konuyu nasıl aktaracağına kadar tamamen özgür olman lazım.
Eğer hoca “şu konuda çekin” derse, olay çok sıkıcı ve sıradan bir hâl alıyor, orası kesin.
Ankara İletişim’in Sinema-TV bölümünde okurken ben de bir film çekmiştim.
O zaman “içerik”te bizi özgür bırakmışlardı (ama hiçbirimizin aklına porno çekmek gelmedi, tüh!). Ne alakaysa, “reekarnasyon”u anlatan bir şey çekmiştim arkadaşlarla.
Hayli fantastik (hatta yer yer saçma) ve tabii anlaşılması güç bir kısa metraj olmuştu.
Acaba sinema bölümlerinde okuyanlar (devlet ya da özel, fark etmez) kısalarını çekerken içerikte ne kadar özgürler?
Bilgi’deki “akademik özgürlük” her yerde var mı?
Sinema öğrencilerinden mail bekliyorum.

Yılbaşı gecesinin ardından

Nişantaşı’na doğru giden tüm yollar kilitti. O yüzden o civara çıkmayı gözüm yemedi.

Ama yeni yıla çeyrek kala Akaretler tarafındaydım. Bir de ne görelim, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, “mutlu yıllar” yazan bir otobüsün üzerine çıkmış, sokak sokak dolaşıp halkı selamlıyor ve “iyi seneler” diliyor.
Bizim de önümüzden geçti. Sarıgül’ün fotoğrafını çektim, twitter’a yükledim ve yorum yaptım. Hooop, anında twitter’daki “MSarıgul” hesabı yazdığım şeyi retweet edip kendi takipçilerine yaydı.
Kısacası Sarıgül yılbaşı gecesi hem sokakta hem de sosyal medyada hayli aktifti!

Yeni yılın ilk saatlerinde ise bir ev partisine uğradım. İç mimar Mehmet Yücebaşoğlu’nun evindeki partide tüm cool ünlüler vardı: Saadet Işıl Aksoy, Ahu Yağtu, Serkan Altunorak, Athena grubu, Ezgi Mola, Özgür Masur, Umut Kurt, Deniz Marşan... Bir ara parti öyle kalabalıktı ki, meğer davet edilmeyenler de araya sızmış. Sonradan ortaya çıktı. İnsanların davet edilmediği yere gitme pişkinliği de inanılmaz hani...

Gece yarısı eve döndüğümde TRT 1’deki eski yılbaşı görüntülerine takıldım. 70’lerden başladılar, 90’lara kadar geldiler, nostaljikti/komikti/bazen de kabus...
Mesela 90’lar çekimlerinde meşhur “patchwork” kazağıyla Çelik’i izlemek.
Yazarın Tüm Yazıları