Tuz kısıtlaması kalp hastalığı riskini azaltır mı

Hastalarımızın muayenesi tamamlanıp, reçeteleri hazırlandığında son bölüm "yeme-içme faslı"dır.

Öyle veya böyle her iki hastadan biri mutlaka hastalığı ile ilgili bir besin kısıtlaması yapıp yapmayacağını merak eder. Biz doktorlar yiyip içtiklerinize yasaklar koymayı pek severiz. Hocalarımız bu konuda daha acımasızlardı, şimdi biz daha insaflıyız.

Beslenme biliminde ulaşılan gelişmeler, beslenme-sağlık ve beslenme-hastalık konusunda elde edilen bilimsel veriler, "doğru bildiğimiz yanlışların, yanlış bildiğimiz doğruların" bir hayli fazla olduğunu gösteriyor. Bunun ilk işaretleri "yumurta-sağlık" ilişkisinde görüldü. Yumurtaya yakında eski itibarını iade etmek zorunda kalacağız. (Bu konuyu gelecek hafta sayfamızda okuyabilirsiniz.) Son zamanlarda tuz ile ilgili yayınlanan çalışmalar da tuz kısıtlamasının sağlığa yararı olup olmadığını sorgulayarak yeni bir çığır açacağa benziyor.

TANSİYON HASTASI İSENİZ TUZU KISITLAYIN

Ortalama tuz alımını azaltmanın sağlığı iyileştirmeyi kolaylaştırdığı fikri hekimler arasında yaygın bir görüştür. Bununla birlikte bu fikri uygulamak hergün biraz daha güçleşiyor. Çünkü gıdalara giderek daha fazla koruyucu amaçlı sodyum ilave ediliyor. Kalp-damar hastalıkları uzmanları bir günde yaklaşık 3500 mg sodyumdan fazlasının tüketilmemesini, günde 1,5 gram civarında tuz yenmesini tavsiye ediyor.

KALP HASTASI İSENİZ DOKTORUNUZU DİNLEYİN

Bir grup doktora göre beslenme yoluyla alınan tuzu azaltmak, kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümleri bir hayli düşürüyor. Bunun nedeni fazla tuzlu beslenme ile hipertansiyon arasında kurulan ilişkidir. Kan basıncını düşürmek kalp-damar sağlığına yararlı olduğundan, tuzu azaltmanın da -kan basıncını düşürerek- sağlığa katkıda bulunduğu düşünülüyor. Bununla birlikte son yıllarda yapılan bazı çalışmalar yoğun ve can sıkıcı bir tuz kısıtlamasının sağlığı iyileştirmediği yönünde. Bu uzmanlara göre tuz kısıtlamasının sağlık yararını kanıtlayacak kontrollü yeni çalışmalara ihtiyaç var. Tuz kısıtlaması fikrini destekleyen uzmanlar ise özellikle fazla kilolu erkeklerde tuza bağlı sağlık risklerinin arttığını gösteren bulgulara dayanıyor. Bununla birlikte, yetişkinlerde tuz kısıtlamasının, kalp-damar sağlığı ve bununla ilişkili hastalıkların sıklığı üzerindeki etkisini belirsiz, en azından kuşkulu olduğunu gösteriyor.

Öyle görülüyor ki her hastada tuz kısıtlamasına gitmek fikrinin üzerinde bir kez daha düşünmek gerekiyor. Yani "ezberi bozmak" bu alanda da gerekebilecek gibi görülüyor. Bizim önerimiz, bilimsel çalışmalar tümüyle sonuçlanmadan yine de tuzu sınırlı bir beslenme planını sürdürmeye çalışmanızdır.

Kolesterol ilaçları saç dökmüyor

Kolesterol seviyelerini düzenleyen statin grubu ilaçların saç dökülmesine yol açabileceğini ileri süren bazı gözlemler olsa da kanıtlanmış herhangi bir bilimsel bulgu yok. Bu ilaçların bilinen en önemli yan etkileri, karaciğer ve kaslarda meydana getirdikleri zararlanmalar. Bu yan etkilere rastlanma olasılığı yüzde 2’yi geçmiyor. Kolesterol ilaçlarının cinsel gücü azalttığı, reflü yaptığı gibi şikayetlerin de bilimsel bir temelinin olmadığı belirtiliyor.

Son zamanlarda yapılan yeni çalışmalarla da desteklenen iyi haberler ise şunlar: Bu ilaçlar sadece kolesterol seviyesini azaltmıyor, aynı zamanda katarakt oluşumunu geciktiriyor, bellek sorunlarını yavaşlatıyor veya önlüyor, kemik yoğunluğunu güçlendiriyor. Saç döken ilaçlar yok mu? Var! Kortizon içeren ilaçlar, kanser kemoterapisinde kullanılan ilaçlar, bazı tansiyon ve pıhtılaşmayı önleme ilaçları, retinoidler, bazı mantar ve virüs ilaçları, bazı depresyon ilaçları saçlarınızı dökebilir.


Mide ülseri hastaları Ramazan ayında nasıl beslenmeli

Ülser rahatsızlığını tetikleyen uzun aralıklarla ve aşırı yemek yeme sıkıntısının en çok tekrarladığı dönemlerden biri Ramazan ayıdır. Bu nedenle ülser hastalarının doktorlarına danışarak, oruç tutup tutmama kararını vermeleri son derece önemlidir. Eğer siz de ülserinize rağmen oruç tutmaya karar verdiyseniz, aşağıdaki önerilerden yararlanabilirsiniz:

n Eğer oruç tutacaksanız, sahuru atlamayın. Bir ülser hastası için sahura kalkmadan tutulan bir oruçtan daha kötü bir davranış olamaz.

n Sahurda ve iftarda kola, gazoz, limon gibi asitli yiyecek ve içecekler tüketmekten kaçının.

n İftarda ve sahurda uzun süre aç kalmaya bağlı artacak olan aşırı besin alımından kaçının. Sağlıklı insanlarda bile bu miktarda yoğun besini sindirmekte zorlanan mide, bu tip hastalarda alarm durumuna geçer. Yeme hızınızı da artırmayın.

nYemeniz gereken besinleri yaklaşık 15- 20 dakikalık aralıklarla, zamana yayarak tüketin.

(Devam edecek...)

Kanser vakaları artıyor

Uzmanlar yanlış beslenerek, bilinçsiz güneşlenerek, yetersiz dinlenerek, gereksiz yere strese girip üzülerek, endişeyi, korkuyu, kötümserliği, hayatımızın bir parçası haline getirerek, sigara ve alkol tüketerek kanser hücrelerine davetiye çıkardığımızı, son yıllarda gözüken kanserli hasta sayısındaki artışta çevresel kirlenme kadar kişisel yanlışların da önemli rol oynadığını belirtiyorlar. Doğru düşünün, beslenin, hareket edin, güneşlenin, uyuyun ve stresinizi daha iyi yönetin. Kansere karşı en önemli koruma programınıza yukarıdaki doğru alışkanlıkları mutlaka dahil edin. ealtinel@yasasinhayat.org

Fazla kilo almadan doğurabilir miyim

Manken ve ses sanatçıları gibi tanınmış hanımların sıkı beslenme programı uygulayarak ciddi bir kilo sorunu yaşamadan hamileliklerini tamamlayabilmeleri, hamileliğin kilo almadan da sürdürülebileceği görüşünü yaygınlaştırdı. Bu konu oldukça karmaşık bir konu ama biz de bildiklerimizi aktarabiliriz. Gebelik süresinde alınan kiloların bir kısmı bebek ve eklerinden (3-4 kilo), bir kısmı da ortalama her ay alınan bir kilodan (hamilelik süresince 9-10 kilodan) kaynaklanır. Eğer gebelikte aşırı kilo almak istemiyorsanız, gebeliğe başlarken fazla kilolarınızdan kurtulmaya yani gebelik öncesi dönemde doğru bir hazırlık yapmaya çalışmalısınız. Beslenme uzmanlarının desteğini alarak bebeğiniz ve sizin için gerekli olan besinleri alabileceğiniz ama lüzumsuz kalorilerden uzak durabileceğiniz bir beslenme hakkında eğitilmelisiniz. Fakat her koşulda gebelik döneminin hiçbir zaman diyet yapılan, fazla kilolarla savaş haline getirilmemesi gerektiğini de unutmamalısınız. Yoksa hem kendi sağlığınızı hem de doğacak bebeğinizin sağlığını risk altına sokarsınız. taltan@yasasinhayat.org

Sonbaharda göz nezlesine dikkat

Göz nezlesi veya "konjunktivit" göz kapağınızın içini ve göz kürenizin bir kısmını kaplayan zarın iltihaplanmasıdır. Gözünüzün içine bir şey kaçtığı hissi yaratan göz nezlesine bakteriler, virüsler bazen de alerjik durumlar neden olabiliyor. Özellikle sabahları gözlerin çapaklanması, göz beyazının pembe-kırmızı bir renge bürünmesi, gözlerde sulanma ve kaşıntı hissi olması bu hastalığın tipik belirtileridir.

Burada bilmeniz gereken olan nokta, sonbaharın bağışıklık sisteminizi düşürüp, bakteriyel veya viral konjunktivite yakalanma riskinizi artırmasıdır. Eğer siz de yukarıdaki belirtilerden yakınıyorsanız mutlaka göz doktorunuzla görüşün. Doktorunuz göz nezlenizin neden oluştuğunu inceleyecek, bakteriyel olanlara anti-bakteriyel göz damlaları, viral olanlara belirtileri hafifletmeye yönelik bir tedavi uygulayacaktır.

Aklınızda olsun

İftarlık seçimler: İftarınızı daha çok kahvaltılık besinlerle açarak ana yemeğe geçmeden önce yarım saat zaman bırakın. Bu şekilde öğünde birdenbire hızlı ve fazla yemekten kaçınabilirisiniz.

Kan şekeri dalgalanmalarına izin vermeyin: Yemek yemeye başlarken seçtiğiniz yiyecekler kan şekerinizi aniden yükseltip, düşürerek baş ağrısı ve benzeri sorunlara neden olabilir. Bu durumdan sakınmak için kan şekerinizi dengeleyen ve sizi tok tutacak glisemik indeksi düşük besinlere (yoğurt, ayran, peynir ile ekmek grubu ve sebze grubu yiyeceklerin kombinasyonu) öncelik verin.

Çeşitlilik, yeterlilik ve denge: Her gruptan besinin ( süt-yoğurt grubu, et grubu, ekmek grubu, sebze ve meyve grubu, yağ grubu) mutlaka öğününüzde bulunmasını sağlayın. Tabağınızı dörde bölerek her yiyecek grubundan seçimler yapabilirsiniz.

Tehlikeli yiyeceklere dikkat! Kızartmalar, aşırı yağlı yiyecekler, tuzlu, salamura besinler, şeker, katı yağ, tereyağ gibi hayvansal yağlar ve hazır-donmuş- besinlerden bu ay süresince de uzak durmaya çalışın. Bu tür yiyeceklerin tüketimi Ramazan ayı sonunda reflü, gastrit gibi sindirim sistemi hastalıklarına ve yağlanmış bir vücuda neden olabilir.

Mutlaka sahura kalkınız: Sağlıklı beslenmenin temellerinden biri olan "öğün atlamama" kuralı bu dönemde de geçerli. Sahurda besin tüketiminiz kadar sıvı tüketiminize de özen göstermeyi unutmayın.

Sporcular için oruç

Yoğun antrenmanları olan sporcularda, oruç tutmayla beraber uzun süreli açlık sonucu oluşabilecek kan şekerinin düşmesi, halsizlik, dikkat dağınıklığı ve performans kaybı gibi durumlar görülebilir. Yoğun aktiviteye sahip sporcuların oruç tutmaması gerekiyor olsa da bazı sporcular tutmak istiyor olabilirler. Oruç tutmak isteyen sporcuların kendilerine özel, Ramazan ayına, beslenme alışkanlıklarına, vücudunun ihtiyacına varsa sağlık problemlerine uygun beslenme programına ihtiyaçları olacaktır. Spor yapmayan bir insana göre daha fazla enerjiye ihtiyacı olan sporcuların iftarla beraber ve sonrasında bu ihtiyacını karşılaması daha zor olabilir. Yetersiz enerji ve dengesiz beslenme ile bir ayı geçirmesi performansı etkileyerek, sporcunun başarısı üzerinde etkili hale gelir.

Hafif antrenmanları olan sporcular veya her gün antrenmanı olmayan sporcular, yine öğünlerin miktar ve içeriği konusunda uzmandan yardım alarak oruç tutabilirler ve en iyi şekilde Ramazan ayını geçirebilirler.
Yazarın Tüm Yazıları