Paylaş
Bir nü...
Karakalem bir kadın... Müthiş bir hüzünle uzanmış..
Karşısında uzun süre kalınca galerinin sahibi geliyor.
* Hoşgeldiniz. Nerelisiniz?
“Türkiye” dedikten sonra soruyorum:
* Bu resim ne kadar?
Bu defa galerici soruyor:
* Siz bu resmi alabilir misiniz?
Şaşırıyorum:
* Ne demek alabilir miyim? Nasıl yani...
“Yani” diyor galerici; biraz da utanarak;
“Siz Müslüman bir ülkesiniz de...”
Uğur’la bakışıyoruz... Aslında ne çok şey anlatabiliriz. Mustafa Kemal deriz. Demokrasi deriz. Laiklik deriz...
Boş verip susuyoruz... Terk eder gibi çıkıyoruz orayı... Yalnızca Uğur şöyle diyor:
“Bu muyuz biz yahu?”
İkinci yüz
Atlantik üzerindeyiz.
Yanımda dünyayı gezen bir Alman kadın oturuyor. Tokyo’dan Münih’e gelmiş, New York’a geçiyor. Orada üç gün kalacak. Sonra Singapur...
Uzun sohbetin en vurucu cümlesi şuydu:
“October Fastivali’ni yapamadık. Çünkü “Taliban alarmı” verildi... Müslümanlar neden böyle bir teröre sapıyorlar...
Ne çok sözüm vardı... İslam’ın nasıl bir “insan sevgisi” olduğunu, Yunus’u, Mevlânâ’yı, Mesnevi’yi, Hallaç’ı, dinin aslında bir insan kalbi olduğunu, İslam’ın çiçeğin açışında, suyun toprağa dokunuşunda olduğunu söyleyebilirdim...
“Yanılıyorsunuz” dedikten sonra sustum. İçimdeki fırtınayı Atlantik’e bıraktım...
Üçüncü yüz
Uçakta gazeteler dağıtıldı Bir manşet:
“Türkiye yüzünü Doğu’ya mı dönüyor...”
Bir başkasında yorum:
“Türkiye Batı’dan kopuyor mu?”
Nereden çıkıyor bunlar...
Aniden bir kampanya sanki...
Bu durum, İsrail’in medya üzerinden Türkiye’yi kuşatması olabilir mi?
Çünkü aniden başladı. Gerilen ilişkiler. Oysa daha düne kadar Türkiye’nin Ortadoğu’da oynadığı rol övülüyordu.
Rapordaki yüz
Egemen Bağış’ı aradım. AB’den sorumlu bir bakan olarak.
Dostça sordum. O da açıkça cevap verdi...
Bakın Avrupa Birliği’nin ilerleme raporunda Türkiye’nin Doğu-Batı arasındaki çizgisi nasıl anlatılıyor:
* Türkiye, Kürdistan bölgesel yönetimi de dahil olmak üzere, Irak makamlarıyla yakın resmi temaslarını korumuştur. Genel olarak ikili ilişkilerde iyileşme sürmüştür.
* Türkiye, Irak ile Suriye arasındaki gerilimlerin azaltılması çabalarında önemli bir rol oynamıştır.
* İran ile ilişkiler konusunda, Türkiye, sadece ikili düzeyde değil, aynı zamanda bölgesel istikrar açısından İran’ı bölgede önemli bir ortak olarak görmektedir. Türkiye, İran’ın nükleer programıyla ilgili AB tutumunu desteklemektedir.
* Türkiye Cumhurbaşkanı, İranlı muadili ile mart ayında Tahran’da yaptığı görüşmede, İran’ı bölgede yapıcı bir rol oynamaya ve nükleer anlaşmazlık konusunda uluslararası toplum tarafından önerilen fırsatları değerlendirmeye davet etmiştir.
* Türkiye, Ortadoğu barış sürecinde oynadığı yapıcı rolü sürdürmüştür. Aralık 2008’e kadar Türkiye, Ocak 2009’daki Gazze çatışmalarını takiben sona eren İsrail ile Suriye arasındaki dolaylı görüşmelerde arabuluculuk yapmıştır. Türkiye, arabuluculuk çabalarını sürdürme isteğini beyan etmiş, ancak taraflar görüşmelere yeniden başlamayı kabul etmemişlerdir.
* Gazze çatışmaları sırasında, Türkiye, İsrail’in askeri operasyonlarıyla ilgili endişelerini güçlü bir şekilde ifade etmiş ve bir ateşkese varılmasında aktif rol oynamıştır.
* Türkiye, diplomatik faaliyetler ve UNIFIL’e katılımı vasıtasıyla Lübnan’da istikrarın tesisine katkıda bulunmayı sürdürmektedir.
* Türkiye, Afganistan ve Pakistan’ı yakınlaştırmaya yönelik değerli çabalarını sürdürmüştür.
Belgedeki yüz
Evet AB’nin Türkiye raporu böyle diyor.
Ben Türkiye’nin Ortadoğu’da barış trafiğinin büyük bölümünü yakından izledim.
Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ve Müsteşar Feridun Sinirlioğlu ile bölgenin “diplomasi labirentlerini” birlikte gezdim...
Türkiye sınırlarında “sıfır problem” için bir politika geliştiriyor.
Bunu yaparken “dondurulmuş sorunları” ısıtıyor. Ve elbette sancılı oluyor.
Ve Ortadoğu’da Batı’nın “barış hattı”nı kurmaya çalışıyor.
Belki de Ortadoğu’yu Batı’ya anlatmaya çalışıyor.
Ama bunu yaparken çatlamalar oluyor. İsrail işte böyle bir çatlamadır.
Bana öyle geliyor ki, pompalanmaya çalışılan, “Türkiye Batı’dan kopuyor” baskısı bir “kuşatma politikası”nın ürünü.
Öyle olmasa bu raporu okuduktan sonra hep birlikte sorabiliriz:
Hangi Türkiye... Ya da Türkiye’nin kaç yüzü var?
Belge olan rapordaki Türkiye’dir. Bu nedenle inanılması gereken yüz de odur.
İKİNCİ YAZI Yapma kardeşim DİYARBAKIRSPOR Başkanı “Galatasaray maçına çıkmayacağız” dedi. Bu yüzden bütün kalbimle sana sesleniyorum.
Bu söz bu memleket için ne ağır ve ne acı bir sonuçtur.
Bursa Stadı’nda Diyarbakırspor’u “PKK dışarı” diye yuhlayan kardeşim…
Şimdi Gaziantep maçında Diyarbakırsporlu kardeşlerime hakaret eden kardeşim…
Bunu yapma!!!
Diyarbakır’da Demir Otel’in köşesinde Rojin’in kasetini satan kardeşim de Galatasaraylı’ydı
Üç ay önce konuşmuştuk.
O Rojin’in kasetini satarken üzerinde Galatasaray forması vardı.
Peki bu durumda ne yapacağız?
İşte bu sorunun cevabı için diyorum ki;
İzmirli, Erzincanlı, Edirneli hemşerim…
Sen Diyarbakır’a böyle yaparsan aslında ne yapmış olursun biliyor musun?
Bu memleketi kurtaran Başkumandan Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının torunlarına da hakaret etmiş oluyorsun.
Yani bu millete hakaret ediyorsun.
Çünkü o kumandan ki Çanakkale’de ve Sakarya’da ölmeyi emrederken Diyarbakır’ı, Aydın’ı Edirne’yi, Kars’ı ayırmadı.
Onlar birlikte savaştılar, birlikte öldüler.
Eğer sen bizi sahada böyle ayırırsan hepimizin acısı bir şehit anasının acısıyla aynı olur.
İşte bu yüzden diyorum ki;
Yapma kardeşim!
Bizi bölme kardeşim.
Ben Diyarbakırspor’u da izliyorum Galatasarayı da.
Rojin’i de dinliyorum Teomanı da.
Bizim bu rengimizi silme kardeşim.
Kremaya bulanan uygarlık yolu
İSVİÇRE Havayolları 29 Ekim günü Türkiye’ye yaptığı bütün seferlerde uzun bir anonsla yolcuların Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor... Çok güzel bir jest... Hasan ÖRNEKOĞLU / DHA
Aynı şeyi Türk Hava yolları da yaptı mı bilmiyorum.
Ama bir fotoğraf var ki, beni çileden çıkarttı... İstanbul’daki Cumhuriyet resepsiyonunda “pastadan Atatürk” çıkarttılar...
İnanamadım...
Bu nasıl bir “put kafasıdır”? Atatürkçülük yapacaklar diye Atatürk’ü bu hale sokanlar için inanamadım...
Yazık...
O müthiş devrimciyi, o aydınlık macerayı, o uygarlık yolunu nasıl kremaya buladılar? Hem de devlet töreniyle... Umarım İstanbul Valisi Muammer Güler’in bir cevabı vardır...
Çünkü Samsun Valisi’yken 19 Mayıs için müthiş bir canlandırma yapan da o validir...
Ben şimdi 19 Mayıs gibi aydınlık bir günü Samsun’a müze olarak hediye eden Vali Güler’in bu konuda bir açıklama yapmasını bekliyorum. Bu arada, 29-30 Ekim gecesi ve sonrasında Atatürk’ten, kurtuluş savaşından ve cumhuriyetin ilk günlerinden görüntüleri otelinin tepesinden bütün İstanbul’a yansıtan The Marmara Oteli yönetimini de kutluyorum. Keşke bu tür ekranları olan bütün kurumlar da bunu yapsaydı. Atatürk’ü ve Cumhuriyeti böyle yansıtsaydı...
Paylaş