Türkiye, başkanlık sistemi ile yönetilmeli

Önceki gün İskenderiye yolunda, Cumhurbaşkanı Demirel'e şu kritik soruyu sorduk: Askerde tedirginlik kalktı mı?Demirel, ‘‘Evet’’ veya ‘‘Hayır’’ demiyor. Sadece şunu söylüyor:‘‘Sükûnet var.’’Arkasından devam ediyor:‘‘Kamuoyu rahatlamıştır. Ama bu, dikkat isteyen bir rahatlamadır. İrtica tehlikesi emareleri olursa, bu rahatsızlığa döner. Hep aynı şeyi söylüyorum. Cumhuriyetin temel ilkeleri etrafında toplu olmak. Bunlara yönelik bir tehdit olursa, devletin sadece güvenlik güçleri değil, üniversitesi, basını, sivil kurumları da rahatsızlık duyar.’’Hemen arkasından son derece önemli bir uyarı:‘‘Bunları bir siyasi parti olarak göstermeye kimsenin hakkı yoktur.’’Demirel'in sözlerinin anlamı açık. Refahyol'a gösterilen tepkiyi, ‘‘asker dayatması’’ olarak değerlendirmeyin, askeri bir ‘‘siyasi parti’’ gibi göstermekten kaçının diyor.BAŞKANLIK SİSTEMİİkinci sorumuz, başkanlık sistemi ile ilgili. Bu konuda Demirel ne düşünüyor?Cümleye ilginç bir saptama ile başlıyor:‘‘65 milyonluk Türkiye daha iyi yönetilmelidir. Bu, kim yönetecek meselesinden çok, sistem meselesidir.’’Saptamasını şu cümlelerle somut hale getiriyor:‘‘Ben, 4 sene 3 aydır Çankaya'da oturuyorum. Bu süre içinde tam 6 tane hükümet onayladım. Bu durum, ister istemez Meclis hükümetini tartışılır hale getirmiştir. Seçim oluyor, ama bu Meclis, hükümet çıkaramıyorsa, zorluk ortaya çıkıyor. Bu, Türkiye'yi bir arayışa götürüyor. Yarı başkanlık, başkanlık sistemi. Onu da şartlar ortaya çıkardı. Ne oluyor? Meclis'in seçtiği hükümetten, başkanın seçtiği hükümete geçiyorsun.’’Soruyoruz. ‘‘Siz başkanlık sisteminden yana mısınız?’’Demirel'in buna cevabı da şu oluyor:‘‘ Şu veya bu tartışmasına girmek istemiyorum. Ama cumhurbaşkanını halkın seçmesinden yana mısınız diye sorarsanız, ‘Evet yanayım' cevabını veririm.’’Peki, bu konuyu Meclis’in gündemine getirecek mi?‘‘Hayır. Bunun için siyasi kulise girmem gerekir. Daha bir süre siyasi kulise girmeyi istemiyorum. Sadece fikirlerimi söyleyeceğim.’’Bu cümlede, ‘‘Daha bir süre’’ ifadesi dikkatimizi çekiyor. Bu, ‘‘Bir süre sonra siyasete döneceğim’’ anlamına mı geliyor?Demirel, bu soruya da ‘‘Hemen gazeteciliğe dönüyorsunuz’’ diyerek esprili bir cevap veriyor.7 YIL UZUNAncak konuşmasının sonunda ilginç bir saptama daha yapıyor: ‘‘Cumhurbaşkanlığı için 7 sene çok uzun süre. 5 sene iyidir.’’Demirel'in değindiği son nokta da dokunulmazlık meselesi oluyor. Cumhurbaşkanı bu konuda şunları söylüyor:‘‘Dokunulmazlık olayı mutlaka halledilmelidir. Dokunulmazlık sadece Meclis kürsüsü ile sınırlı olmalıdır. Parlamentoyu itibarsız hale getiren ne varsa düzeltilmelidir.’’Demirel'in İskenderiye yolunda söylediği bu sözler, Türkiye'de Özal'dan sonra kapanan başkanlık tartışmalarını yeniden alevlendirmeye aday görünüyor.Sohbet buradan, eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, Demirel hakkında söylediklerine geliyor. Evren, arkadaşımız İsmet Solak'a, ‘‘Allah, Demirel'i başımızdan eksik etmesin’’ demişti.EVREN'E JESTDemirel, bu sözleri şöyle değerlendiriyor:‘‘İnsanlar geçmişte yaşayamaz. Kamu hizmetinde olanların şahsi hislerini kamu işlerine karıştırmaması lazım. Geçmişte olan hadiseleri bugün ortadan kaldırmak da mümkün değil. Ben geleceğe bakarım.’’Demirel de iki hafta önce Cavit Çağlar'ın Bursa'da yaptırdığı Yeşilşehir Konutları'nın temel atma töreninde Evren'e güzel bir jest yapmıştı.Çağlar'dan Evren'in adını da söylemesini istemişti. Bu jesti de şöyle anlatıyor:‘‘Protokolde en yüksek makamın ismi söylenir. Cavit Bey'in temel atma töreninde en yüksek makam bendim. O nedenle benim adımı söyledi. Zaten bunu daha önce Evren'e de söylemiş. Ama Evren, bu ülkede 7 yıl cumhurbaşkanlığı yapmış. Halkın oyu ile de oraya gelmiş. Ben o nedenle Evren'in adının da söylenmesini istedim.’’Bu arada geçmiş yıllarda kendi başından geçen bir olayı anlatıyor:‘‘Protokol insanı küçültmez. 1966 yılında ben başbakanken, her hafta bir iki yere İsmet Paşa ile birlikte davet edilirdik. Ben gündüzleri Meclis'te onun aleyhine konuşurdum. O koskoca İsmet Paşa. Bir yere gidince, kapıda yol gösterir, önden onun geçmesini isterdim. Ama o her defasında, ‘Siz başbakansınız, önden siz geçeceksiniz' derdi.’’İHVAN-I MÜSLİMİNDemirel, Mısır Devlet Başkanı Mübarek’in Türkiye'yi ziyareti sırasında yaşanan bir olayı hatırlatıyor:‘‘Başkan Mübarek, Türkiye'ye geldiğinde Hoca ile görüştü. Hoca, ‘İhvan-ı Müslimin ne durumda' diye sormuş. İhvan-ı Müslimin, Müslüman Kardeşler örgütünün ismi. Yani Mısır'ın başındaki en büyük terör örgütü. Mübarek, bunu duyunca hiddetlenmiş ve ‘Stay away from them. They are criminals' (Onlardan uzak durun. Onlar cani.) demiş.’’‘‘Görüşmede bu konu açılır mı’’ diye soruyorum. Demirel, ‘‘Ben kendisine hiç İhvan-ı Müslimin'i sormadım ki’’ diyor.Arkasından ekliyor: ‘‘Türkiye, terörden çok çekmiş bir ülkedir.’’Bu sözler her şeyi gayet iyi anlatıyor. Cumhurbaşkanı, ‘‘Biz terörün ne demek olduğunu bildiğimiz için, Müslüman Kardeşler'in de ne olduğunu biliriz’’ demeye getiriyor.Demirel, son olarak İran'la ilişkilere geliyor. İran Dışişleri Bakanı, iki ülke arasında büyükelçilerin atanması gerektiğini söylemişti.Demirel de, benzer görüşte. Şunları söylüyor:‘‘Dış ilişkilerde küslük olmaz. Bizi üzen şeyler oldu, ama sanıyorum ki, karşılıklı münasebetleri gözden geçirmemiz lazım. O yüzden Hatemi'ye bir mektup gönderdim. Gerçi mektupta yeniden ilişki kuralım falan demedim. Ama bir yolunun bulunması lazım.’’
Yazarın Tüm Yazıları