Türk hamamını dünyaya tanıtan ressam

Ingres’in bizimle olan ilgisine gelince, resimlerinden anlıyoruz ki, o yıllarda esen "oryantalizm" rüzgarına fena kaptırmış kendisini.

"Büyük Odalık" bir Batılı için Doğu’nun gizemli güzelliğini, zenginliğini, harem hayatının şehvetini yansıtan bir tablo. "Türk Hamamı" ise yaşlı ressamın son tablolarından biri. Hamamda kadın bedenlerinin birbirine karıştığı tablo, eleştirmenlere göre ideal güzelliği en iyi yansıtan sanat eserlerinden biri.

Yolunuz bugünlerde Paris’e düşerse, yollarda, metro istasyonlarında çarpıcı bir poster göreceksiniz.

Kadife yastıkların üzerine bir dirseğine dayanarak yan uzanmış çıplak bir kadın./images/100/0x0/55ea0cd1f018fbb8f8675af7

Tavuskuşu tüylerinden bir yelpaze, bilezikli elinden bacaklarına doğru sarkıyor.

Saçlarının ön kısmını açıkta bırakan broşlu, püsküllü, türbanvari bir şey takmış.

Yay gibi bedeninin üzerinde profili kusursuz.

Bakışları hülyalı.

Belli ki bu güzel modern zamanlara değil geçmiş zamanlara ait.

Poster, ünlü Fransız ressam Jean-Auguste Dominique Ingres’in 1814’te yapmış olduğu "Büyük Odalık" tablosu.

"Büyük Odalık" Paris’in her köşesinde...

Metroda bedava dağıtılan haftalık şehir dergisinde bile.

Sergiler öylesine bol ki, Paris’i ziyaret etmek için en güzel mevsim bu olsa gerek.

Orsay Müzesi’nde Fransız resminin iki devi Pissarro-Cezanne, Louvre’da Ingres, Arap Dünyası Enstitüsü’nde "Arap Bilimi’nin Altı Çağı" sergileri.

İki güne ancak ilk ikisini sığdırabildik.

Seine kıyılarındaki Arap Dünyası Enstitüsü’ndeki sergi, gazeteler tarafından "Avrupa ile İslam uçurumuna köprü" olarak tanımlanıyordu ama ne yazık ki görmeye vakit yoktu.

Louvre Müzesi’ndeki Ingres Sergisi’ne dönersek, 40 yıldan beri ilk kez ressamın 80’e yakın yağlı boya tablosuyla, 104 kara kalem çalışmasını bir araya getiriyor.

Döneminde "özgür", "tuhaf", "cesur" olarak tanımlanan Ingres’in portreleri ve çıplak kadınları çarpıcı.

ORYANTALİZM, O YILLARDA GÜÇLÜ

"Gözleri konuşturmalısınız" diyen ressam, 60 yıllık uzun kariyeri boyunca (87 yaşında ölmüş) dönemin ünlü isimlerinin tablolarını yapmış.

Napolyon Bonaparte’ın iki tablosu var sergide.

Biri henüz konsül iken, diğeri imparotorluk unvanını aldıktan sonra.

Birincisi tıfıl, henüz kendine tam güveni olmayan bir genç, diğeri ise dünyaları fethetmenin gururu yüzüne ve bedeninin neredeyse her uzvuna yapışmış biri.

Kariyerinin bir bölümünü İtalya’da geçiren Ingres, burada tanıştığı Listz, Paganini gibi ünlü müzisyenlerin de kara kalem portrelerini yapmış.

Ingres’in bizimle olan ilgisine gelince, resimlerinden anlıyoruz ki, o yıllarda esen "oryantalizm" rüzgarına fena kaptırmış kendisini.

"Büyük Odalık" bir Batılı için Doğu’nun gizemli güzelliğini, zenginliğini, harem hayatının şehvetini yansıtan bir tablo.

"Türk Hamamı" ise yaşlı ressamın son tablolarından biri.

Hamamda kadın bedenlerinin birbirine karıştığı tablo, eleştirmenlere göre ideal güzelliği en iyi yansıtan sanat eserlerinden biri.

"Türk Hamamı"nın ilginç bir de hikayesi var.

Tabloyu 1848 yılında sipariş eden kişi Prens Napolyon.

Ancak Ingres’in tablosu, prensin karısı Prenses Clothilde tarafından açık seçik bulunmuş.

Dolayısıyla "Türk Hamamı" Ingres’e geri yollanmış.

Tablonun parasını peşin almış olan Ingres, çifte gençlik yıllarında yapmış olduğu oto portresini göndermiş.

Kimbilir belki de utangaç Prenses Clothilde’den "Madem çıplak kadınları istemiyorsun karşına genç bir erkek tablosu as" diye intikam almak için.

PARİS’TE BİR OSMANLI PAŞASI

Tablo kendisine geri dönünce Ingres şeklini değiştirmiş ve dikdörtgen tabloyu yuvarlak bir şekle dönüştürmüş.

Daha da ilgi çekici hale gelen tablo, Paris’te yıllar sonra bir Osmanlı Paşası’nın dikkatini çekmiş.

Osmanlı Paşası kim derseniz?

Hani 10 yıl kadar önce Paris’te Orsay Müzesi’nde sergilendiğinde büyük gürültü kopartan "Dünyanın Kaynağı" ya da "Dünyanın Başladığı Yer" (L’Origine du Monde) tablosunu ressam Gustave Courbet’ye sipariş eden Osmanlı Büyükelçisi Halil Paşa.

Sereserpe yatmış bir kadının cinsel organını gösteren tablo günümüzde dahi Fransız resminin "en cüretkar" tablosu olarak gösterilir.

Esas adı Halil Şerif Paşa olan ve renkli yaşamı birçok kitaba konu olan Halil Paşa neticede zengin koleksiyonuna "Türk Hamamı"nı da dahil etmiş.

Sergiyi birlikte gezdiğim arkadaşım "Türk Hamamı"nın önünde durduğumuzda şu soruyu sormaktan kendini alamıyor:

"Ingres hamamı nasıl böylesine detaylarıyla tahayyül etmiş?"

Ressamla ilgili okuduklarım arasında Ingres’in İstanbul’a gelmiş olduğuna dair bir işaret yok.

Ancak Bonaparte’ın Mısır’ı fethetmesinden sonra büyülü Doğu ile ilgili hikayeler o kadar çok ki.

Sanırım Ingres’i bu konuda besleyenlerden biri de 18. yüzyılda iki yıl kaldığı İstanbul’da her yere girip çıkan ve anılarını kaleme alan Lady Montegu.

Louvre’daki sergide "Montegu Kardeşlerin" kara kalem portreleri vardı.

Büyük ihtimal Ingres’in yolu İtalya’da aileden biriyle kesişmişti.

Turizm mevsimi yaklaştıkça Türkiye tanıtımının bu yıl geçtiğimiz yıllara oranla "daha zayıf" olduğu iddiaları yaygın.

Ingres’in Louvre’daki sergisinin tanıtıma bir nebze katkısı olabileceğini düşünebileceğim şu "oryantalizm" meselesi olmasa.

Ama doğrusu abartılı bir Doğu havasındaki "Türk Hamamı"nda bir kadının ağzına lokumları tıkıştırdığını düşündükçe tanıtıma faydası mı olur, zararı mı karar veremedim.
Yazarın Tüm Yazıları