Tunç Soyer ne söylüyor?

Haberin Devamı

Ana Muhalefet Partimizde “dosya verme” süresi bitti. Siyaset tarihimizi, gazete arşivlerine bile göz atmadan yorumladığı için, İzmir’i kalesi zanneden bu güzide topluluğa, hayırlı uğurlu olsun bütün dosyalar... “Sosyal medya”nın varlığı, bazıları için “baş belası” kimliğini koruyor olsa bile, “gören gözler” için artık “ıskalanamaz bir havai fişek”tir bu iletişim kanalı. Meselâ dersek...

Büyükşehir Belediye Başkanlığı aday adaylığı için kulislerde adı sıkça geçen Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in resmi sitesinden yaptığı açıklama, 3 saat içinde 898 kez retweetlenmiş (Yani 898 kişi, başkaları da görsün diye mesajı tekrar göndermiş...) Tunç Soyer’in gündemde zirve yaptığı saat, aynı gün 20.00 suları... Kendisinin, -adaylığa ilişkin dosya telaşı olmadığı yönündeki- açıklaması 307 retweet almış. İstatistikler, aynı saatlerde Aziz Kocaoğlu’nun 108, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın ise 50 retweet aldığını söylüyor. Demem o ki, iletişim teknolojileri, (Sevgili Reşat Kutucular’dan öğrendiğim ismiyle) “yeni normal”e uygun bir sosyal tasarım gücüyle zenginleşip büyüyor ve gücünü yadsıyanları yakıp kavuracağı kesin...

Haberin Devamı

Tunç Soyer’in, “Bugüne kadar Seferihisar’ı Seferihisarlılarla birlikte bir dünya kenti yaptık. İzmir’de CHP’li bir Başkan varken, aday adayı olmayı kendime yakıştıramadım. Görev verilirse, İzmir’in bütün Türkiye’nin gurur duyacağı bir kente dönüşmesi için nöbeti devralmaya hazırım” şeklinde kaleme alınmış açıklamasını, farklı gözlüklerle, farklı şekilde okumak olası. “Benim Gözlüğüm”den şöyle görünüyor; Birincisi, “ne söylendiğinden çok nasıl söylendiği”ni önemsiyorum. Bana göre, “unutulmuş –ya da hiç yaşanmamış- bir siyasi terbiye”nin dışavurumudur. İkincisi, bu cümleler, açık bir “sessiz güç” deklarasyonudur.

Sokaktaki sıradan seçmen, “bu inceliğin ne kadar farkındadır?” Bilemem. “Ne kadar umurundadır?” Onu hiç bilemem, ama bazı ayrıntıları ıskalayanlara hatırlatmak istediklerim var: Seferihisar’daki değişim ve dönüşümü yakından izleyen kamuoyunun bir bölümü, içten içe, kendisine hep “veliaht muamelesi yapılmasını” bekledi; en azından “umdu, diledi” diyelim... Oysa “Sakin Şehir” fikri yükselir ve alkış alırken bile yemek masalarında, “başımıza sardık” renginde sohbetler yapılıyordu. İşte bugün gelinen noktadaki abartısız duruş, biraz da “görmeyenlere, göremeyenlere rağmen ben ne yaptığımın farkındayım; sizin dışınızda da herkes farkında” resmidir.

Haberin Devamı

Kendi kadrolarını özenle yetiştiremeyen, tazeleyemeyen kurumlar, (ki siyaset sahnemiz de buna dahildir) yarını tesadüflere, emrivakilerle biçimlendirmeye bırakmış demektir. Bu tercihin vahim tarafı, “başımızı yakan” toplumsal sonuçlara gebe olma halidir. “Kale”lerini bile, “tesadüflere, emrivakilerle, -dur bakalım-lara, projesiz atıp-tutmalara” teslim etmiş organizasyonlar, “alternatif” iddiasıyla ortaya çıkmamalıdırlar. “Siyasette insan kaynağı planlaması”, bu memleketin üzerinde hiç düşünmediği, hiç emek harcamadığı konular içinde, tam bir “kara delik” görünümünde. Ne yazık ki İzmir, bu konuda liderliğini koruyor. Belki bu son cümleyi okuyan birileri, kapalı kapılar ardında, ağız dolusu söverek şöyle diyordur; “Sen öyle zannet... Başkanı tekrar seçeceğiz. Sonra onu milletvekili yapacağız. Yerine de senin köşe yazındaki ismi getireceğiz...” Sevgili okuyucu, artık “ağzına sağlık mı dersiniz, ağzı olan konuşuyor mu?” onu bilemiyorum. Ama seçimler yaklaşırken, “kimsenin ağzı torba değil”; ben bir tek onun farkınd

Yazarın Tüm Yazıları