Tren, öküz ve ben

LATİF Demirci’yi tanıyorsunuz; kendisi yetişkin bir insan, memleketin bir numaralı karikatür ustası.

Kendisi aynı zamanda yol arkadaşımdır.

Hürriyet Treni’ni Kars’tan yolcu ettikten sonra yolda bir yerlerde yakalamaya karar vermiştik.

Trende arkadaşlarımız var; Emel, Temuçin, Deniz, Ütay...

"Arayın, katılmak istediğiniz istasyonu söyleyin yeter..." dediler.

Mevsim normallerini (Anormallerini demek istiyorum müsaadenizle) göz önünde bulundurarak Latif’e dönüp "Serin bir yerlerde, mesela Karadeniz’de filan takılalım trene usta" dedim.

Latif de her zamanki gibi uzun düşünüp kısa cevap verdi: "Evet..."

* * *

Lato 10 gün önce arayıp "Gazetedeyim, toplantı yapılıyor. Millet trene nerede katılacağını belirliyor" dediğinde de "Serin bir yerler seç usta. Program sana emanet. Kedi sapıttı şu anda, elimi ısırıyor. Kapatıyorum" demekle yetindim...

Ve Latif Adana’yı seçti.

Evet arkadaşlar, güzel memleketimizin en güzel ve en sıcak ili Adana!

Lato’yu tanıdığım için kararını sorgulamadım. Sadece "Oha!" dedim.

* * *

Adana’ya güneş battıktan sonra ulaştık.

İstanbul’da hava sıcaklığının 10 derece birden düşmesiyle vidaları gevşeten bünyemiz, aynı günün akşamında Adana sıcağını yiyince yoğuşmalı kombi kıvamına geldi.

Uçaktan iner inmez yapışan sıcakla ilgili hislerimi "Yuh Lato, yuh!" şeklinde ifade ettim.

Adana’ya bu mevsimde ceketle gelen tek kişi olarak tarihe geçmesi muhtemel yol arkadaşım sırıtarak "Üşüyorsan ceketimi al..." dedi.

İnsan Hakları temalı tren yolculuğu arifesinde "Ahbaplık İçi Şiddet" uygulamayı doğru bulmadığımdan "Giy ceketini" demekle yetindim...

* * *

Tren ekibini Adana temsilcimiz Sinan Tanyıldız yekten kebaba götürmüş. Arkadaşlarımıza kavuştuğumuzda fındık lahmacunlu karşılama yaptılar.

Hemen aklımdaki soruları yöneltmeye başladım:

"15 gündür yoldasınız, trende aşk var mı?"

"Yok" dediler.

Aklımdaki tek soru bu olduğundan "Nasıl olmaz?" diye zorladım, "İşten vakit olmuyor; trenimiz, haklarımız..." gibi birtakım ilgimi çekmeyen cevaplarla geçiştirdiler...

Ben bir nişan, bir nikáh filan bekliyorum yine de.

45 günlük tren yolculuğunda aşk olmazsa olur mu yahu?

TCDD 10 numara tren hazırlamış. Gayet klimatik bir ortam var.

Serin serin oturuyoruz yemekli vagonda.

Trenimizin yolcuları arasında Akbank Çocuk Tiyatrosu oyuncuları da bulunmakta.

Küçükken seyrettiğim "Bugün Bayram Bir Kaşık Ayran" oyununun hálá repertuvarda bulunup bulunmadığını sordum.

Artık -doğal olarak- başka bir oyun sahneliyorlarmış.

Biraz medeni cesaretim olsa "Oynayacak bir rol istiyorum" diyeceğim.

Sanatçı insanlar tabii, kıvranmamdan anlıyorlar oyuna sulandığımı.

"Vallahi roller belli ama seni de kırmak istemeyiz..." diyerek sinyal çakıyorlar.

"Her rol olur. Hatta dekor olarak bile rol alabilirim" diyorum.

"Boşta bir dekor var ama sana uymaz..." diyerek his ayarlarınla oynuyorlar...

Hevesim var.

"Olur, öküz bile olurum" diyorum.

"Aaaa, nereden bildin, dekorda bir öküz var ve adı da yok" diyorlar.

Hiç sektirmeden Akbank Çocuk Tiyatrosu’na öküz dekoru olarak katılmak için başvuruda bulunuyorum.

* * *

Öküz dekoru olarak sahne aldığım ilk oyun Adana’da oynanıyor.

En çok alkışlayan Lato oluyor.

"Ah öküz Kanat" dedikçe çocuklarla beraber gülmekten katılıyor.

Trenimiz güzel, keyfimiz yerinde.

Bu manzara içinde öküz olarak bulunmaktan da gurur duyuyorum...
Yazarın Tüm Yazıları