Teşekkürü bir borç bilirim

Hazirandan önceki hayatınızı hatırlıyor musunuz?

Haberin Devamı

Ben hatırlıyorum. Bugünkü dertlerimle kıyaslandığında hayli kişisel ve gülünç kalıyor.
Bir de bugüne bakın:
-En sıradan, basit, gündemden uzak konuşma bile siyasete dönüyor.
-Politikayla, ülke meseleleriyle en alakasız adam bile nefes almadan gündemi konuşuyor. Politikadan bilinçli olarak uzak tutulmuş, modern Türkiye tarihi öğretilmeyen bir eğitim sisteminden geçmiş adamların bile gözlerinden ateş çıkıyor.
-“Gideceğim buralardan, yaşanmaz bu memlekette, medeniyet istiyorum” diyen o “sevilmeyen” yüzde 50, insanlığa yakışmayan tüm koşullara rağmen “burası benim ülkem, ne münasebet gidip başka ülkede yaşayıp mutluluk arayacakmışım” diye, kendine dayatılana karşı çıkıyor.
-Seçim zamanı oy vermek konusunda pek de istekli davranmayan, tatilini bozmayan herkes “Önce oyumuzu verelim, sonra bakarız plana programa” diyor.

* * *

Merak ediyorum...
Muhterem, hiç sevmediği “tür” vatandaşların, ülkelerini bu kadar sahipleneceğini bilse, acaba farklı bir strateji izler miydi?
İstemeden çok güzel bir iş yaptı esasında.
Ülkesindeki kara cehalet yüzünden iyi günler göreceğine dair inancını kaybetmiş, umudunu kesmiş, ülkesine küsmüş, medeniyet özlemi içinde başka ülkelere göçmeyi düşünen ne kadar insan varsa hepsini bir bakıma “geri çağırdı”.
“Muhafazakârlık” kelimesi anlamını yitirmiş, artık muhafazakârlık diye yobazlıktan konuşurken...
Cehalet zehirli sarmaşık gibi toplumun her kademesini sarıp sarmalamışken...
Hazirandan önce, “cehalet kültürü” içinde çırpınarak yaşamaya çalışırmışız ve bir çırpınan kendimiz sanırmışız meğer.
Şimdi öyle bir umut fitili yaktı ki...
Altı aydan beri her gün harladığı ateşi söndürmek pek mümkün değil.
Biliyorum, isteyerek yapmadı ama bunlara sebep olduğu için kendisine teşekkürü bir borç bilirim.

Haberin Devamı

Instagram’ın da suyunu çıkardık hayırlı olsun

“Sosyal medyada yapmamanız gereken 100 hareket” diye bir el kitabı olsa, herhalde Türkiye’den pek çok referans bulmak mümkün olurdu.
Konumuz bu defa Instagram.
Son zamanlarda çok takipçili hesapların fotoğraflarının altına yorum olarak yazılmış “En güzel takılar için sitemizi ziyaret edin” türü reklam “notları” eminim sizin de dikkatinizi çekmiş ve saçlarınızı tel tel etmiştir.
Bir başka saçmalık: Mesela adam duvar kağıdı satıyor. Instagram’da kişisel hesap değil, dükkanı adına hesap açmış.
Art arda senin 20 fotoğrafını beğeniyor.
Sen de kim bu telefon çökertmeye çalışan düşüncesiz” diyerek onun hesabına giriyorsun ve böylece duvar kağıtçı dostumuz “kazanıyor”.
“Rahatsızlık vermek suretiyle dikkat çekme” yöntemi, pek güzel.
Niyet “kendine baktırmak” olsa da bu iş böyle tacizle olur mu arkadaş?
Temeline çökertmek suretiyle reklamını yapmak veya alakasız bir fotoğrafın altına “SAYFAMA BEKLERİM” notu yazmak, şark kurnazlığının daniskası, başka bir şey değil.
Her işin de suyu çıkarılmaz ki be birader.

Yazarın Tüm Yazıları