Telegol’ü şikáyetimdir!

TMSF Başkanı Sayın Ahmet Ertürk! Biliyorum, işiniz çok.

‘Star’ı üç vakte kadar satıyoruz’, ‘CINE 5’in turşusunu kuruyoruz’, ‘Yabancıya satmayız’, ‘Yerliye koklatmayız’ şeklinde özetlenebilecek sihirli bir denge politikasını, bu kadar süre yürütebilmek, gerçekten her babayiğidin kárı değildir.

Üstelik elinizin altındaki televizyonlara yönetici atamak, atanan adam ‘yolsuz’ çıkınca yerine yenisini bulmak, sonra o da olmayınca bir başkasını bulmak filan...

Gerçekten işiniz hem çok, hem de zor!

Bu yüzden bu ‘şikáyet mektubu’nu size hitaben yazıp yazmama konusunu çok düşündüm.

Yürüttüğünüz müthiş ‘denge politikası’nın farkında olduğumdan, bunca işinizin arasında sizi rahatsız etmemeyi tercih ederdim, buna inanın!

Ama gelin görün ki, ‘görevden al-göreve getir’ keşmekeşi nedeniyle, şimdilik mevzunun hakiki muhatabı sizsiniz!

Yani biraz vaktinizi alacağım, üzgünüm...

***

Bilmiyorum, pazar akşamı, hadi televizyoncuların çok sevdiği o klişeyi kullanalım, ‘Türkiye’yi sarsan yüzyılın skandalı’nın patlatıldığı ‘Telegol’ adlı programı seyretme imkánı bulabildiniz mi?

Ben seyrettim.

Ve bir ‘sabık televizyoncu’ olarak utanç duydum.

Hayır! Programda ele alınan konunun derinliklerine dalarak ‘Ersun Yanal yargısız infaza tabi tutulmuştur’ filan demeyeceğim.

İşin o kısmı da bence tartışmaya değer; ama benim için asıl utanç kaynağı, programın ilerleyen dakikalarında sergilenen bir ‘tartışmasız ayıp’tır!

***

Dilerseniz, önce ‘Telegol’ adı verilen programın yapısal analizini yapalım:

Telegol’de programın akışını yürüten bir ‘sunucu’ var, sunucunun yönlendirmeleriyle konuşan ‘yorumcular’ var ve bir de sıfatı ‘Star Spor Müdürü’ olan, ancak programdaki hakiki konumu ‘racon kesen adam’ olan Serhat Ulueren adlı bir kişi var.

Serhat Ulueren orada her şeyin hákimi!

Sunucuya canlı yayında emirler veriyor, hoşuna gitmeyen bir yorum duyduğunda yorumcunun sözünü kesiyor, canlı yayında konuşan konuklarla ağız dalaşına giriyor, kendi tezlerinin milim dışına çıkıldığında agresifleşiyor!

Bilmiyorum, Star’daki ‘yönetim boşluğu’ndan mı istifade ediyor nedir, tehlikeli bulduğum tutumunun dozajını her programda artıran bu arkadaş, pazar akşamı, artık işi zıvanadan çıkardı!

***

Serhat Ulueren, pazar akşamı Milli Takımlar Teknik Direktörü Ersun Yanal hakkında ‘çok önemli’ suçlamalar içeren telefon görüşmelerini yayınladı.

Üslubu, konuşma tarzı ve ortaya koyduğu iddialarla hiç de güven vermeyen futbolcu Cafer’in, Ersun Yanal’la ilgili suçlamaları ‘tek yanlı’ olarak ekrana sürüldü.

Ardından da bu suçlamalarla ilgili olarak bir tartışma açıldı.

Programdaki yorumcular üzerinde, Serhat Ulueren’in ‘Suçlamalar kesinlikle doğru! Ersun Yanal’ın suçluluğu kanıtlanmıştır! Bu adamı neden şu anda görevden almıyorlar!’ tarzındaki baskısı acayip etkili oldu ve Ersun Yanal’ın ipi çekildi.

İşte tam bu sırada programa Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Özertem bağlandı. Özertem, son derece nazik bir üslupla önce iddiaları araştıracaklarını söyledi, ardından iddiaların pek de ikna edici olmadığını söyledi.

Vay sen misin bunu diyen? ‘Bizim’ Serhat Ulueren ne yaptı biliyor musunuz? ‘Kesin bu adamın sözünü? Kesin bu telefon görüşmesini! Bu adamı dinlemek istemiyorum’ dedi.

Orada ‘yorumcu’ sıfatıyla bulunan Ziya Şengül, ‘Yahu Serhat, adamı dinlemedik, bırak konuşsun’ diyecek oldu; ama o da susturuldu.

***

Sayın Ahmet Ertürk! Bu bir ‘yayıncılık cinayeti’dir! Bu ‘kutsal cevap hakkı’na saygısızlığın zirve noktasıdır! Bu bir ‘Ben yaptım oldu’ anlayışıdır.

Lütfen Serhat Ulueren adlı kişiye ‘dur’ deyiniz!

Ve lütfen bu satırları, ‘haksızlık karşısında susmak istemeyen bir adam’ın şikáyeti olarak değerlendiriniz.

Ekmek suyla undan ibarettir, maruzatım bundan ibarettir.
Yazarın Tüm Yazıları