Tek kaş daha mı güzel?

Hemen gözlerinizi koca koca açmayınız, martı kaş moda filan olmuyor. Ama olsaydı, bu birçoğumuzu hayli büyük bir dertten kurtarırdı...

Haberin Devamı

David Beckham’ın ayak izini takip eden ağdalı erkekleri garipsememeyi öğreniyoruz yavaş yavaş biliyorsunuz. Gerçi ben henüz bunu öğrenebilmiş değilim, ağdalı erkek bacağı gördüğümde hızla ters yöne doğru koşuyorum sevgili ilk insan Habitus okuru.

Zaten ağda daha yeni, onun öncesinde kaş alma meselesini konuşmalı...

“Martı kaşımın ortasındaki 3 teli çaktırmadan alayım” mazide kaldı, artık kuaförlerde o kaşlar itina ile yolunuyor, şekillendiriliyor.

Eh, son 5 yılda erkek kozmetiği patladığı için artık tek kaş olmak, hatta bırakın tek kaşı, iki kaşın ortasında bulunan tüyler dahi acil tedavi edilmesi gereken bir hastalık gibi.

Misal, sezon başında Formula 1’de yarışmaya başlayan Karun Chandhok’un ilk yaptığı şey neydi dersiniz? Kaşlarını almak.

Kendisi gözümde “monobrow”ların kralıydı, o yekpare, o Büdü kaş onun alâmetifarikasıydı.

Şimdi “herhangi bir adam”a döndü mü, döndü.

Hiç rastlaşmadıysanız şu siteye bir bakın bu arada: www.monobrow.com. Vaktiyle beni epey neşelendirmişti bu arkadaş.

Kendisi “Tek kaşa sahip olmayı grotesk ve ucube özellikler taşıyan bir insan defosu olarak tanımlamıyoruz. Özel olduğumuzu düşünüyoruz” diyor.

Bence takdir edilesi...

Haberin Devamı

Martı Jonathan

Tamam itiraf ediyorum. Ben de bir martıyım. Bu sinirim ondan. Eh, konu Büdü kaş olunca kadınların işi çok daha zor. Tabii yetişkinken olayı kolaylıkla çözüyorsunuz ancak kaş yoğunluğu ve “martılık müessesesi” çocukken büyük dert.

Benim sıkıntım annemin ilkokul 5 mezuniyet hediyesi olarak “tamam ortasını alacağız” vaadini yerine getirmemesinden sonra başladı. Neymiş, 11 yaşında tek kaşını kendin almayacakmışsın.

Eh, kendimi banyoya kilitleyip parmak kalınlığındaki kaşların yarısını götürünce tas modeli saçlarım ve 10 santim aralık kaşlarımla dünyanın en sevimsiz ilkokul çocuğuna döndüm.

Bülent Ersoy’un kaşsız halinden bile kötüydü, öyle söyleyeyim.

Hayli sancılı bir düzeltme evresinden sonra normale döndüm ancak mezuniyet gününe kaşlarımla damgamı vurduğumu tahmin edersiniz.

Neyse efendim, bizim işkence ömürlük ama kıl-yün yoğunluğu normal ölçülerde seyreden adamlar niçin onlardan kurtulmaya çalışır, bunu henüz idrak edebilmiş
değilim.

İsterseniz makyaj çantamı vereyim de biraz boyanın bari. Kaş alma ve ağdadan sonra sırada “erkeklerde renkli far modası” var herhalde...

Bakınız, kaşlarınızın ortasında bir maymun sırtından hallice kıl öbeklenmesi yoksa bu çabanız lüzumsuz. Şu hayatta “aşırı kendine bakan adam” kadar insanı iten başka bir şey yok yemin ediyorum.

Bırakın elinizden o cımbızları. Kaşınızın ortasından 3 tel alsanız yeter. Fazlasına gerek yok.

Zaten biliyorsunuz, pek çok kadın çirkin erkek seviyor. (Bkz. Sağdaki bölüm)

Haberin Devamı

Ruhumu okşa, yeter!

Dün sığdıramadığımız sevgili sahibi kadınların “Niçin çirkin erkek?” cevaplarına devam ediyoruz... 

“Erkek nasıl önce “güzel kadın”a bakıyorsa kadın da önce “ruhunu pışpışlayan erkek”e bakıyor. Önce dikkatimi çekmese de arkadaşlığımız ilerledikçe kadın ruhundan anlayan bir erkekle daha önce hiç karşılaşmadığımı anladım.”

“Çirkin erkek, fiziksel güzellikten ümidi kestiği için başka özelliklerini geliştirmeye odaklanıyor. O yüzden kadınların ilgisini çekiyor.”

Evet sevgili çirkin kral Habitus okuru, gördüğün gibi kadın dediğin sadece ruh okşanması arıyor. O yüzden kaşlarını almana, günün 5 saatini kas gelişimine ayırmana ya da her sabah gram hesabı yapmana gerek yok.

Yazarın Tüm Yazıları