Şişman kadınları bekleyen tehditler

Kilo fazlalığı veya şişmanlık herkes için kötü ama kadınlar için daha kötü bir durumdur.

Nedeni kadınların erkeklerden daha farklı hormonal, metabolik ve ruhsal gelgitler yaşamasıdır. Araştırmalar kilo sorununun herkeste yaşam süresini azalttığını gösteriyor ama bu azalma kadınlarda daha belirgin. Nedenini yazıyı okuyunca siz de anlayacaksınız.

HAMİLELİK DAHA SORUNLU GEÇER

Şişmanlık hamilelik dönemi sorunlarını artırmaktadır. Şişman kadınlarda adet düzensizlikleri ve tüylenmeye daha sık rastlanır. Hamilelikle oluşan kilo fazlalığının hem anne hem de bebekte bazı hastalıklara yakalanma riskini artırdığı bilinmektedir. Şişman kadınlarda, gebelik döneminin şeker sorunu (gestasyonel diyabet) daha sık görülmektedir. Şişman hamilelerde normal doğum daha zordur ve çoğu kez sezaryene ihtiyaç duyulmaktadır. Hamilelikte alınması gereken maksimum kilonun ne olduğu belirlenmiştir. Hamilelik dönemine ilişkin kiloların sınırlarını belirlemede hamilelik öncesi dönemin beden kitle indeksi en önemli kriterdir.

Bu nedenle, hamilelik öncesinde her kadının beden kitle indeksi oranlarının belirlenmesi ve bunun hamilelik süresince sık sık kontrol edilmesi gerekir. Beden kitle indeksi 26’nın altında olan kadınların hedefi; gebeliklerinin ikinci ve üçüncü yarılarında her hafta yarım kilo almak iken, beden kitle indeksi 26 ve üzeri olan kadınlarda, kilo alımı haftada en fazla 300 gramla sınırlıdır. Genel olarak, beden kitle indeksi 19,8 ve altında olanların ortalama olarak 12,5 kg; 19,8-26 arasında olanların 11,5 kg; 26-29 arasında olanların 7 kg; 29’dan yüksek olanların ise 6 kg civarında kilo alması kabul edilebilir değerlerdir.

KANSER OLASILIĞI ARTAR

Şişman kadınlarda göğüs, yumurtalık, kalınbağırsak ve safrakesesi kanseri riski daha fazladır. Kanser riskindeki bu artışın fazla kiloya mı, yüksek yağlı ve yüksek kalorili beslenmeye mi bağlı olduğu henüz açık değildir, ama kilo fazlalığı ve şişmanlık sorununun bazı organ ve doku kanserlerine yakalanma şanssızlığını artırdığından kuşkunuz olmasın!

BELLEK SORUNLARI SIKLAŞIR

Diyabet, koroner arter hastalıkları ve hipertansiyon gibi birçok damar yaşlandırıcı hastalık, obeziteyle yakından ilgilidir. Yapılan çalışmalar, bu damarsal risk faktörlerinin Alzheimer hastalığında da önemli olabileceğini düşündürmektedir. Şişman kadınlarda, özellikle 70 yaşından sonra damarsal risk faktörleri artmakta, dolayısıyla bellek azalmasına yatkınlık fazlalaşmaktadır. Araştırmalar şişman kadınlarda Alzheimer hastalığının daha çabuk geliştiğini göstermektedir. Kadınların, özellikle orta yaştan itibaren ideal kilolarını korumaları, düşük kalorili ve dengeli beslenmeleri, düzenli egzersiz yapmaları ve kaliteli bir yaşam tarzı uygulamaları hem diyabet, koroner arter hastalıkları, hipertansiyon gibi vasküler risk faktörlerini azaltacak, hem de damar yaşlanması ve Alzheimer hastalığına yakalanma oranını düşürecektir.

DEPRESYON EĞİLİMİ

Fazla kiloların sadece bedeniniz için değil, ruhunuz için de ciddi bir toksin kaynağı olduğunu biliyor muydunuz? Şişmansanız sadece aktivite düzeyiniz, metabolizmanız yavaşlamaz. Bedeniniz daha az hareket edip daha çok dinlenmeye ihtiyaç duymaz. Şişmanlık ruhsal yaşamınız için de etkin bir toksindir. Kilo aldıkça daha az konsantre olur, daha yavaş düşünür, daha çok unutur ve muhtemelen daha yavaş üretirsiniz. Bedeniniz ve ruhunuz arasındaki o güzel uyum sık sık bozulur. Ruhsal barışınız, özellikle kendinizle barışık olmanız önemli ölçüde tehlikeye girer. Kilo fazlalığı ve şişmanlık sorunu olanlarda depresyon sorunu bu nedenlerle daha sık görülmektedir. "Maskeli depresyon"un şişmanlarda daha yaygın olması muhtemeldir. Kısacası; şişmanladığınızda, ruhsal yaşamınız da önemli ölçüde toksin saldırısına maruz kalır. Kilo verdiğiniz ve hafiflediğiniz ölçüde bu toksinlerden kurtulur, hem bedeninizi hem de ruhunuzu detokslarsınız.

EKLEM SORUNLARI ÇOĞALIR

Osteoartrit özellikle dizleri, kalça eklemlerini ve belin alt kısmını etkileyen, yaşlandıkça ağırlaşan yaygın bir eklem hastalığıdır. Fazla kilo eklemlere ilave bir basınç yükleyip, eklem yüzeylerinizi koruyan kıkırdağa (kartilaj) zarar verir. Kilo kaybı, eklemleriniz üzerindeki bu ek ve zararlı baskıyı azaltabilir. Osteoartritten kaynaklanan ağrı ve hareket sınırlanmasını iyileştirebilir. Artan kilolarınızın bel ağrılarına, bel fıtığı gibi sorunlara da yol açtığını unutmayın.

SAFRAKESESİ TAŞLARI DAHA SIK GÖRÜLÜR

Safra taşı hastalığı kadınlarda erkeklere göre daha yaygındır. Safra taşı riskiniz kilonuz arttıkça artmaktadır. Kilolu olmanın safra taşına nasıl yol açtığı bilinmemektedir. Özellikle sık ve ard arda doğum yapmış kilo fazlalığı olan kadınlarda safrakesesi taşları daha sık oluşmaktadır. Şişman ya da fazla kilolu kadınlarda yemekborusu ile mide arasındaki ilişkiyi düzenleyen yapının bozulması, yemekborusuna gıdaların geriye kaçışını kolaylaştırmakta, şişkinlik, hazımsızlık, göğüs kemiği altında ağrı ve basınç hissi, ekşime, kaynama gibi sorunlar, ağızda metalik tat, boğazda asit kaçağına bağlı yanma, tekrarlayan öksürük atakları ve ses kısıklığı gibi problemler sıklaşmaktadır. Bütün bunların özellikle hamilelik dönemindeki obez kadınların canını daha çok sıkacağını bilmelisiniz.

CİLT PROBLEMLERİ HIZLANIR

Şişman kadınlarda, deri kıvrım yerlerindeki aşırı terleme, ısınma ve sürtünme gibi sorunlar nedeniyle kızarmalar, pişikler ve mantar enfeksiyonları daha fazladır. Bu sorunla kasıklar, göbek kıvrımları ve meme altı bölgelerinde daha çok karşılaşılır. Varisler kilo sorunu olan kadınlarda daha fazla görülür, daha belirgindir, süratle ilerleme eğilimindedir. Varis sorunlarının sıklığı kilolardaki artışla paralellik gösterir. Kilo artışı belirginleştikçe varis olasılığı artacaktır. Selülit sorununa yatkınlığı artıran en önemli neden, kilo sorunuyla birlikte cilt altı ve cilt dokusunda hızla artan yağ depolanmasıdır. Kilo sorunu belirginleştikçe selülitler de yoğunlaşır. Ağır ve ilerleyen bir selülit yapılanması, obez kadınların değişmez kaderidir.

(Hafifleyin Gençleşin, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, 2005, Doğan Kitapçılık)

Cildinizi şekerden koruyun

Hücrelerin en önemli yakıtı olan şeker (glikoz) proteinlerle, DNA ve diğer bazı moleküllerle kimyasal bileşikler oluşturarak hücre ve dokular için zararlı hale gelebilmektedir. "Glycation" olarak isimlendirilen bu kimyasal sürecin en önemli sonucu, oluşan çapraz bağlardır. Çapraz bağlanma o maddenin elastikiyetini kaybetmesine, yırtılma veya çatlama eğiliminin artmasına yol açmaktadır. Bunu bahçenizde uzun süre güneş altında kalan paspas veya hortumunuzun kuruyup sertleşmesine de benzetebilirsiniz.

Çapraz bağlanmanın yaşlanan bir vücuttaki başlıca etkileri damarların ve eklemlerin sertleşmesi ile cildin kırışmasıdır. Kan şekerindeki hafif yükselmelerin bile yaşlanma sürecini hızlandırması bir ölçüde bu süreç ile ilişkilidir. Şekerli besinlerin yol açabileceği karbonhidrat tolerans bozukluğundan korunmak, cilt kırışıklıklarından korunmada işte bu nedenle önemli bir adımdır. Karbonhidratlara karşı oluşabilecek bir tolerans bozukluğundan korunmak sadece cilt yaşlanması değil, aslında bedensel yaşlanma sürecini de tümüyle yavaşlatabilecek ciddi bir önlemdir. Bunun için yapılması gereken üç temel anahtar vardır: Karbonhidrat tüketimini, özellikle şeker tüketimini azaltmak, düşük glisemik indeksi olan karbonhidratlara öncelik vermek ve posa -lif- muhtevası yüksek beslenme tarzına yönelmektir.


Egzersize başlarken

Eğer düzenli bir fiziksel aktivite alışkanlığınız veya sürekli kullandığınız bir fitness klübünüz yoksa aşağıdaki sorulara yanıt aramalısınız. Bu sorular ve yanıtlarınız sizin kolay kilo alıp şişmanlama, şeker hastalığı, hipertansiyon ve kalp rahatsızlığı geçirme ihtimalinizi kontrol etmenizi sağlayacaktır:

n Hareketsiz bir insan mısınız?

n Daha önce herhangi bir kalp şikáyetiniz oldu mu?

n Şeker hastalığı veya yüksek kan şekeriniz var mı?

n Daha önce yüksek kan basıncı şikáyetiniz oldu mu?

n Ailenizde, anneniz, babanız, erkek ya da kız kardeşiniz, 50 yaşından önce kalp rahatsızlığı geçirdi mi?

n Sigara içer misiniz? Sigarayı son iki yıl içinde mi bıraktınız?

n Yüksek kolesterolünüz var mı? Veya toplam kolesterolünüz 200 mg/dl veya HDL’niz 35 mg/dl’den az mı?

Eğer en azından bir soruya evet cevabı verdiyseniz ve 35-40 yaşın üzerinde iseniz, herhangi bir fiziksel aktivite yapmaya başlamadan önce, bir doktor kontrolünden geçmelisiniz. Deneyimli bir doktor, yapacağınız egzersizin sizin hayatınızı tehlikeye sokup sokmayacağına karar verebilir.

n Egzersiz Uzmanı Özcan Kızıltaş

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00

Tatillerde açık büfe tehdidi (2)

n Yaklaşık 3-4 masa uzunluğundaki tatlı reyonunun önünden hızlı bir şekilde geçerek şuruplu ve hamurlu tatlıların dışındaki sütlü veya meyveli tatları deneyin. Dondurma iyi bir alternatif olabilir.

n Günlük içki tüketiminizi (erkekler için 2 bardak, bayanlar için 1 bardak) sınırlayın.

n Karpuz, kavun, üzüm, incir glisemik yükleri yüksek, kendini bol bol yedirten ve porsiyon miktarlarını ayarlamakta zorluk çektiğimiz meyveleri tüketirken dikkatli olun.

n Ara öğünlerde sıvı tüketiminize dikkat! Sıvı kaybını önlemek amacı ile kalorisi yüksek meyve kokteyleri değil meyve suyu (1 parmak kadar) + soda karışımlarını tercih edin.

n Uyku düzeninizde oluşabilecek aksamalar kilonuza yansıyabilir. Uykusuz geçen bir gecenin ardından ertesi gün tartıda kilonuzda artış görünce paniklemeyin, vücut sıvısı artmıştır, bol su için.

n Bol bol yüzmeli ve ultra herşey dahilin sadece yiyecek ve içeceklerden değil spor faaliyetlerinden de faydalanmalı ve günde en az 45 dakika düzenli bir aktivite yapmalısınız. Havanın aşırı sıcak olduğu saatler hariç.


niluferinceis@yasasinhayat.org

Diyet yapmaya çalışıyorum ama açlık hissediyorum sürekli. Aralarda süt içtiğim zaman daha geç acıkıyorum. Günde maksimum kaç bardak süt içebilirim?

Açlık hissetmeden zayıflayabilirsiniz

Sizinde fark ettiğiniz gibi süt tokluk hissini sağlamada etkilidir. Fakat diyette yazan öğünlerin miktarlarına ve saatlerine çok dikkat etmeniz gerekiyor. Vücudunuz belli bir düzen içerisinde beslenmeye alışmalı. Bu alışkanlıkların ne kadarını hayata geçirebilirseniz, o kadar başarılı olursunuz. Zayıflama diyetlerine uzun süre devam etmek zordur. Bu nedenle sürekli çeşitlilik yapmaya çalışırız. Besinler ve hatta egzersiz çeşidi üzerinde oynamalar yapılır. Ve sizin de yaptığınız gibi denemeler burada önem kazanıyor.

Hangi yiyecekler bizi tok tutar, ne kadar tüketmeliyiz ve hangi saatlerde tüketmeliyiz? Süt ve süt içeren ürünler tokluk hissi verdiği için iyi bir ara öğün olabilir ama diyetinizin kalorisine göre ve sağlık durumunuza göre günde alabileceğiniz miktar değişir. Genel bilgi vermek gerekirse günde 3 kez 1’er su bardağı az yağlı süt veya yoğurt tüketebilirsiniz. Bunun yanı sıra açlık hissetmemek için şu noktalara dikkat edin:

n 3 saatten fazla aç kalmayın.

n Aralarda bol sıvı tüketin (su, ıhlamur, nane, biberiye).

n Meyve veya küçük sandviçlerden oluşan ara öğünler hazırlayın.

n Menüden küçük porsiyonları seçin.

n Aynı günde 1’den fazla kaçamak yapmayın.

n Diyetinizi bozduysanız sakın bırakmayın! Sonraki 3 gün programınızı hiç bozmadan uygulayın


gunes@yasasinhayat.org
Yazarın Tüm Yazıları