Seyir defteri

Dün demiştim ki, “bir adım yetmez, herkes iki adım geri atsın.”

Haberin Devamı

Bir okuyucum şiddetle itiraz ediyor. Onun önerisi “herkes elini tokalaşma biçimine sokup bir adım ileri atmalı.”

Ah keşke.

Ama tokalaşan olur mu?

Vazgeçtik toplumsal uzlaşmadan, vazgeçtik kurumsal uzlaşmadan... acaba bireysel uzlaşma mümkün mü?

İktidar-Muhalefet mevzilerinde acaba selam sabah kaldı mı?

*

Bizim öğrencilik yıllarımız

İsmet Paşa-Celal Bayar dargınlığını seyrederek geçti.

O bitti Demirel-Ecevit mücadelesi başladı.

O bitti Çiller-Yılmaz kavgası başladı.

Ufak tefek diğer kavgaları da sayarsak, ömrümüz böyle geçti.

Bugün hâlâ bir adım ileri’yi bir adım geri’yi konuşuyoruz.

Lanet olsun.

*

Kavga etmeyi bilsek, içim yanmaz.

Onu da bilmiyoruz.

Akıllı insan, bari tek cephede kavga eder, değil mi? Fakat hayır, bizimkiler birkaç cephede birden çarpışıyorlar. Bu sebeple de yanlarında müttefik kalmıyor.

Herkes hasım.

Esasen, barışmayı bilmeyen insanların hiç kavgaya kalkışmamaları lâzım.

Hem de öyle bir kavga ki, varını yoğunu, çoluğunu çocuğunu, herşeyini kaybetmeyi göze alarak.

Ne var, ne oluyor?

Dünyanın sonu mu?

Haberin Devamı

Yarım asırdır şunları duyarak geldik:
-Düşükler, kuyruklar/ yeminliler, yaylacılar/ komünistler, sosyal faşistler/ laikler, antilaikler vs. Artık kusmak geldi. Ta 50 yıl önceki gazeteler “irtica hortladı” diye başlık atardı. Ta 40 yıl önceki gazeteler “cunta iş başında” diye bağırırdı...

Ne değişmiş? Demokrasi hâlâ reşit olmadı mı?

Yazarın Tüm Yazıları