Seni sevdim festival, zaten Süt Kardeşler’i de severim

HAYAL âlemimizde, düş depomuzda, hatıralar galerimizde biraz daha yer açmak gerekiyor; İstanbul Film Festivali başladı.

31’inci İstanbul Film Festivali’nde 15 Nisan’a kadar 200’den fazla film gösterilecek.
Dünyanın konuştuğu, tartıştığı, ayıla bayıla seyrettiği dev yapımlar; küçük bütçeli ama etkkisi büyük butik filmler, klasikler, belgeseller ve daha neler neler.
* * *
Kafayı Arap Baharı’na mı taktınız?
“Devrimin Filmini Çekmek” başlıklı bölümde Mısır, Tunus, Ukrayna, İran’dan taze, belgesel nitelikte filmler var.
1966 model bir klasik olan “Cezayir Savaşı”nı seyretmediyseniz tavsiye ederim; Mısır yapımı taze “Demokrasi: Acil Durum” da kaçmaz sanki.
Fransa’daki “köktendinci Müslüman gruplarla” mı ilgileniyorsunuz?
Cezayir doğumlu Fransız yönetmen Philippe Faucon’un “Çözülme”si işinize yarayabilir.
* * *
Kürt sorunu?
Mizgin Müjde Arslan’ın “Ben Uçtum, Sen Kaldın”ı, Tayfur Aydın’ın “İz”i, Murat Bayramoğlu’nun “Türkçe: Pekiyi”si, Mehmet Salih Çelik ve Sevgi Akdaş’ın “Mezarlık”ını kaçırmayın o zaman.
HES’ler sadece doğada değil insanlarda da tahribat yaratıyor.
Osman Şişman ve Özlem Sarıyıldız, aralarında büyükannesinin de bulunduğu yakınlarıyla konuşması “mahkemece yasaklanan” 17 yaşındaki Leyla Yalçınkaya’nın dramı üzerinde okuyor felaketi.
* * *
“İçim katran karası olmuş zaten, yok mu şöyle eğlenceli, müzikli bir şey?” diyorsanız, o da var.
Pink Floyd’un “The Wall”u 30’uncu yılında perdede.
Bir de kült film “Easy Rider”ın “LBGT versiyonu” olarak anılan “Priscilla, Çöller Kraliçesi”nde eğlence garantidir, en azından benden garanti.
Animasyon seviyorsanız, Goro Miyazaki’den “Tepedeki Ev”i, “Şöööyle bir iliklerime kadar korkayım, gerim gerim gerileyim” diyorsanız “Ölüm Listesi” veya “Şeytanın Yüzü”nü bir kenara yazın.
Gülmek için, her ne kadar adına bakınca “Gülünecek ne var bunda?” dedirtse de “Meryem Ana, Kıptiler ve Ben”i gözüme kestirdim.
* * *
Ancak bu yılın en parlak filmi, gidebilmek için elimden geleni ardıma koymayacağım şaheseri, yüzde 100 bir Yeşilçam klasiği: “Süt Kardeşler”.
Yarın akşam gösterilecek “Süt Kardeşler”...
Rahmetli Ertem Eğilmez, Kemal Sunal, Adile Naşit, Ali Şen...
Büyük oyuncular Şener Şen, Ayşen Gruda ve Halit Akçatepe...
Onlarca kez seyrettiğim, bu yazıyı yazmadan önce “Bir bakayım, canım çekti” diyerek başlayıp yine kendimi durduramadan sonuna kadar seyrettiğim “Süt Kardeşler”i sinemada seyretmek başlı başına bir güzellik.
* * *
Sadece Miralay Hüsamettin Bey’in (Şener Şen) zarları yutup kahveyi tavlaya boca ettiği ve “Biliyor musun damat? Zarları tavlaya atarken kahve içmemek lazım” cümlesiyle son darbeyi indirdiği sahne için...
Sadece Emine’nin (Ayşen Gruda) Gulyabani’yi gördükten sonra dilinin tutulduğu ve Şaban’ın (Kemal Sunal) çevirmenlik yaptığı sahne için...
Sadece fasıl sahnesinde Şener Şen’in “Es! Papapapam!” dediği sahne için.
Amaaan, ne uzatıyorum, filmin tamamı için gidilir.
“Seni hiç sevmedim Sütoğlan, zaten babanı da sevmezdim...”
Daha güzel bir replik olabilir mi?
Canlarımız bizim....
Yazarın Tüm Yazıları