Semra tak bir kaset de

DAVOS’a ne zaman gelsem aynı şey oluyor.Özlediğim şeyler aklıma geliyor.

Gözlerimi kapatıyorum, geriye uçuş yapıyorum.

Mesela, şunu özledim:

Turgut Bey, BMW bir arabanın direksiyonunda.

Yanında Semra Hanım var.

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün açılış töreni.

Başbakan, bir kıtadan diğerine geçiyor.

Keyfi yerinde.

Eşine dönüp, "Semra tak bir kaset de neşemizi bulalım" diyor.

İşte o sesi özledim.

O cümleyi telaffuz ettiren keyfi özledim.

O keyfi yüksek sesle dile getirebilecek özgüveni; o özgüvene sahip siyasetçiyi özledim.

Turgut Özal’ı özledim.

Bize çikita muzları, vitrinleri, alışveriş merkezlerini, bilgisayarları, elektronik aletleri, fethedilecek pazarları anlatan insanı özledim.

"Hayallerime bile yetişemezler" diye meydan okuyan devlet adamını özledim.

* * *

Siyasi kavganın hiçbir zaman belden aşağı inmediği, insanların telefonlarında rahatça konuşabildiği, gıkını çıkaranın önüne ses kayıtlarının konulmadığı ülkemi özledim.

Siyasetin mertçe, mücadelenin göğüs göğüse yapıldığı, altta veya üstte kalan kimsenin sırtında kurşun izinin bulunmadığı, belagatin yara izi bile bırakmayan manevi bir düellonun kılıcından ibaret olduğu politikayı özledim.

Gazeteciliğin, köşe başlarında pusu kurmak olmadığı, polemiğin gammazlamaya, kapı işaretlemeye dönüşmediği günleri özledim.

Mesleğimi özledim.

Aydınların muhalif olduğu, kıskançlık ve kinlerini devri sabıklara dönüştürüp, iktidarın ceberut ve gaddar kılıcı, alelade bir parti komiseri haline bürünüp pespayeleşmediği dönemleri özledim.

Bir zamanlar kendilerini ezilen hisseden inançlı insanların, bu duygularından kurtulacağı, ama inançsız ezenler haline terfi etmeyeceği yeni bir nizamı özledim.

* * *

Bu yazdıkların bir bezginlik, bir düş kırıklığı hezeyanı mı?

Öyle de diyebilirsiniz.

Bense, giderek her yanımıza yapışmaya başlayan popülizmin yarattığı öfke diyorum.

Liderlerimizin rol modeli olarak bula bula Chavez gibi birini bulmaları bende düş kırıklığı yaratıyor.

O zaman, 1980’li yıllarda, kendini bütünü dünyaya rol modeli olarak kabul ettiren Turgut Bey’i özlüyorum.

Doğal bir refleks yani...

Türkiye’nin bir hayat ülkesi olmasını arzuluyorum.

Tam aksine, hayatla bağlarını kesiyor...

O zaman, kulaklarımda "Semra tak bir kaset de neşemizi bulalım" cümleleri çınlamaya başlıyor.

Ve kendi kendime soruyorum.

Neler oluyor bize?..

Yaşamak, hayata asılmak, neşelenmek ağır mı geldi bize?

Menderes yüzde 50’lerin üzerinde oy almıştı.

Demirel yüzde 60’ların üzerine çıkmıştı.

Turgut Bey, yüzde 45’i bulmuştu.

Tayyip Bey yüzde 47 aldı.

Oy verenler aynı insanlar değil mi?

Öyleyse ne oldu bize?
Yazarın Tüm Yazıları