Sedat Ergin: Ordu-MHP ilişkileri

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

DSP lideri Bülent Ecevit'in, MHP lideri Devlet Bahçeli ile yaptığı ilk görüşmede ortaya çıkan iki tıkanma noktası, gerek yeni koalisyonun kompozisyonu, gerek MHP'nin 28 Şubat süreci içindeki konumunu tarif edecek olması bakımından büyük önem taşıyor.

Bu tıkanma noktalarının birincisi, MHP'nin lise ve üniversitelerde uygulanan türban yasağının kaldırılmasına ilişkin talebidir. İkincisi, sekiz yıllık temel eğitimin esnekleştirilmesini öngörüyor.

Aslında her iki başlık da MHP'nin irtica ile mücadelede sergileyeceği kararlılığın derecesi konusundaki mevcut belirsizlikle örtüşüyor.

MHP'nin seçim kampanyasında dinci tabanda rahatsızlık yaratan türban ve sekiz yıllık eğitim gibi konuları işlediği, bu yönde bazı vaatlerde bulunduğu, bu kesimden azımsanmayacak oranda oy topladığı bir sır değil.

MHP lideri Bahçeli de irtica ile mücadele konusunda net bir tavır açıklamadan önce irtica tehdidinin açık bir şekilde tanımlanmasını istiyor.

Bu noktada Bahçeli'nin açık bir kapı bıraktığını da hatırlatalım. MHP lideri, irtica tehdidinin derinliği konusunda yeterince bilgiye sahip olmadıklarını, devlet istihbaratını bilmediklerini belirtiyor.

Ancak yine de, MHP liderinin lise ve üniversitelerdeki türban yasağının kaldırılması konusundaki görüşlerinde samimi olduğu anlaşılıyor.

Bu tutumun muhtemel bir sonucu, DSP-MHP koalisyonunun kuruluşunu zora sokabilecek olmasıdır. MHP'nin bu görüşünde inat etmesi, Ecevit'i ne kadar gönlünden geçmese de, DYP ile koalisyon arayışına itebilir.

Ayrıca konjonktürün de MHP'nin yanında olmadığı bir vakadır. Merve Kavakçı krizinin ülkede büyük bir çekişmenin sembolü haline geldiği ve toplumda süratle bir saf tutma sürecinin başgösterdiği bir dönemden geçiyoruz.

İran'da köktendincilerin Kavakçı'yla dayanışma için sokaklara döküldüğü günlerde, MHP'nin koalisyon pazarlığını türban yasağı ile açmış olması herhalde Bahçeli'nin içinde bulunmayı çok arzu ettiği bir durum olmasa gerektir.

Varsayalım, MHP bu konuda esneklik göstererek hükümete girdi. MHP'nin Milli Güvenlik Kurulu içinde bu pozisyonu tekrarlaması, Türk Silahlı Kuvvetleri ile MHP arasında bir sürtüşmeyi kaçınılmaz kılabilir.

TSK, irtica tehdidinin 28 Şubat sürecinde alınan önlemlere karşın gerilemediğine, bu mücadelede henüz yolun başında olduğuna inanıyor. Kavakçı krizi ve İran'daki gösterilerin, TSK'nın kararlılığını daha da kuvvetlendirmiş olmalıdır.

Bu durumda MHP'nin MGK içinde asker kesimle türban konusunda görüş ayrılığına düşmesi, yine Türkiye'ye özgü bir paradoks yaratacaktır.

Liderinin adı ‘Devlet’ olan, 12 Eylül öncesinde devletin bekası için hareket ettiğini söyleyen ve en önemli milli müessese olarak gördüğü orduya saygıda kusur etmeyen bir parti, ordu ile sürtüşmeyi ne ölçüde göze alabilir?

Birincisini tamamlayan ikinci soru şudur: Fikriyat olarak Turancılık düşüncesinden gelen bir siyasi hareket türban gibi bir başlıkta ordu ile sürtüşürse kendi içindeki uyumu nasıl koruyabilir?



Yazarın Tüm Yazıları