Seçkin Türesay: O gün herkes Galatasaraylıydı

Seçkin TÜRESAY
Haberin Devamı

Galatasaray'ın Kopenhag'da kupa finalini oynadığı gün, bu ülkede yaşayanların çok büyük çoğunluğu ve yurtdışındaki Türkler Galatasaraylıydı.

Çoğumuz başka takımın fanatikliğini o gün askıya aldık ve Galatasaray'ın zaferi için kalplerimiz çarptı.

Dualar onun için edildi.

Galatarasaray giderken ve maçın oynanacağı gün, bütün televizyonlarda, evlerde konuşulan tek konu oydu.

Belki de o gün, Anayasamızın başlangıç bölümündeki ‘‘Milli sevinç ve kederlerde ortak olmak’’ ifadesini en içten yaşadığımız ender günlerden biriydi. Sevinçte aynı duyguları yaşadık, bölüştük.

Yabancı ülkelerde yaşayanlar daha iyi bilir.

Böyle maçlarda, insanlar kendinden olanları yanında bulmak isterler.

Tribünlerde onu sevenleri görmek, en büyük ve en etkili motivasyondur.

Sanırım Leeds maçına giden bizleri eleştirenler, Kopenhag'daki başarıyı görünce düşüncelerini değiştirmişlerdir.

Biz bir grup gazeteci arkadaşla Kopenhag'dayken İstanbul'u sorduk.

Saat 19.00'dan itibaren yollardaki trafik azalmış, herkes bu maçı seyretmek için evine koşmuş.

Ya yetişemezsem telaşını yaşamış herkes.

Zevkli, heyecanlı bir göreve koşar gibi gitmişler evlerine.

Kopenhag'daki gazeteciler mesleklerinin en zor anlarını yaşadılar.

Bir yandan maçı seyrediyoruz, bir yandan kazanmamız için büyük istek duyuyoruz.

Öte yandan da bu zaferi sayfaya nasıl yansıtacağız diye düşünüyoruz.

O kadar kendimizi kaptırmışız ki, yenilgi sayfasının planı aklımızdan geçmiyor, sadece ve sadece zafer sayfasını kafamızda çiziyoruz.

Galatarasaray'ın başarısı sanırım birçok kuruma örnek olmalıdır.

Başarının tohumları yıllar önce atılmıştır.

Derwal'in gelişiyle başlayan düşünce değişimi hatta devrim, bugünkü başarının başlangıcı olmuştur.

O değişim, işi bir bilene teslim ederek, planlı, disiplinli, inançlı çalışmayı getirerek özgüvenin kazanılmasını sağlamıştır.

Avrupa zaferleri art arda gelmeye başlamış, Mustafa Denizli ile yakalanan yarı final bugünkü başarının bir başka ipucunu vermiştir.

Bütün bunların üzerine büyük zaferi getiren kişi de Fatih Terim'dir.

O, dört yıl içinde ülkedeki kupa koleksiyonuna UEFA Kupası'nı da katan kişidir.

O, rakipleriyle kıyaslandığında mütevazı ekonomik şartlarla oluşturulan kadroyu elinde tutup, olağanüstü motivasyon becerisiyle, olağanüstü çalışmasıyla, ülke sınırlarını aşan mesleki bilgisiyle, inancıyla ve inancını aşıladığı kadrosuyla ülkesine bu çok büyük sevinci yaşatan adamdır.

Türkiye'de bütün kurumların bu zafer olgusundan yararlanması gerekir.

Birkaç yılın, ayın, günün sonucunda başarı yakalanmaz.

Uzun bir zaman aynı hırsla, aynı disiplinle, aynı takım ruhuyla çalışmalıyız.

Ortak takım ruhuna inanmadan bireysel başarı da kazanılamıyor, zirveye birlikte daha kolay çıkılıyor.

Mutlu haftalar ve yeni başarılarda buluşmak dileğiyle.

Yazarın Tüm Yazıları