Herkes magazalara koşup birer pantolon-mantolon alınca ekonomi patlıyorsa, niye daha önce koşup ikişer-üçer pantolon-mantolon almadık?..
Bunları düşünmeden, sırıtarak, arsızca, tek ayağımın üstünde zıplaya zıplaya, arada bir ‘‘Patlattık, patlattık’’ diye tempo tutarak yazacaktım Merivan.
Ya da:
‘‘Işık gözüktü...’’
O an yalakalığım da tuttu mu...
Yazının içine ‘‘Başbakan'ın koşar adım merdivenleri ikişer ikişer çıkıp, masanın üzerinden zıplayarak yerine oturduğunu ve ışığın gözükmesini sağladığını’’ koyardım.
Ama Merivan...
Fotoğrafının altındaki iki satıra takılıp kaldım:
‘‘Manisa'da 2 yaşındaki Merivan, doktor raporlarına göre açlıktan ölen ilk Türk olarak kayıtlara geçti...’’
*
Doğrusunu istersen, eğer bilseydim, yolların uzunluğuna bakmaz sana koşup gelirdim Merivan...
Ceketimi üzerine örterdim.
Sana şekerli su getirirdim.
Başını kollarımın arasına alır, bedenine sımsıkı sarılır, seni asla bırakmazdım.
Ama senden haberim yoktu.
Ben buralarda ‘‘Seve seve pantolon-mantolon satışlarının artması ile ekonominin nasıl patladığına’’ bakıyorum.
Ya da; bir sürü basiretsiz-görgüsüz-hırsız-ama kurnaz-açıkgöz-cingöz adamın ağızlarının içine bakıyorum ki, onlara nasıl yalakalık yapsam.
Senden haberim yoktu Merivan.
Bilsem sana koşarak gelirdim.
Sana şekerli su getirirdim.
Saçlarını okşar, belki de hiç oyuncak tutmamış ellerini öper, sana sımsıkı sarılırdım.