Referandumdaki oyum

CEZASI 19 liraymış.Pazar günü referandumda oy kullanmayacağım.

Bugüne kadar atacağım oyu hiç açıklamamıştım.

Şimdi atmayacağım oyu açıklıyorum.

Bana, "Vatandaşlık görevini yerine getirmiyorsun" diyebilirler.

Ben aksini iddia ediyorum.

Asıl bu yolla vatandaşlık görevimi yerine getireceğim.

Bu görev nedir diye sorarsanız ona cevabım da şu:

"Saçma sapan bir siyasal sürecin parçası olmamak."

* * *

İlk oy attığım günden bugüne kadar Türk siyasi hayatında bu kadar gayri ciddi, bu kadar manasız, bu kadar acayip, bu kadar tuhaf bir oylama görmedim.

Böyle bir süreci durduramadığımız için hepimiz utanmalıyız.

Çünkü şu soruların cevabını veremiyorum.

Pazar günü neyi oyluyoruz?

Önce 11’inci Cumhurbaşkanı’nın nasıl seçileceğini oylayacağımız söylendi.

Bazı insanlar sınır kapılarında bunun için oy kullandı.

Sonra "Hayır 11 değil, 12’nci Cumhurbaşkanı’nı seçiyoruz" diye düzeltme yapıldı.

Ama o arada oy kullananların oylarının ne olacağını bilmiyoruz.

Bu arada yeni bir anayasa için çalışmalar sürdürülüyor.

Tabii ki o anayasada da cumhurbaşkanının nasıl seçileceği, yetkilerinin ne olacağı konusunda maddeler olacak.

Yani o gün geldiğinde de referandum yapılacak ve biz yine sandığa gideceğiz.

Durum böyleyse ve cumhurbaşkanı seçme konusunda bir acelemiz yoksa, pazar günümü niye telef edeyim.

Ama asıl tepkim, bu gayri ciddiliğe.

* * *

Bir de referandumlarla ilgili görüşümü anlatmak istiyorum.

Referandum, ilk bakışta insana demokrasinin en etkili araçlarından biri gibi görünüyor.

Ancak öyle değildir.

Tam aksine bazen, demokrasinin darağacı haline bile dönüşebilir.

Mesela idam cezasının kaldırılması...

Acaba bu konu referandumla halka sorulsa, idam cezası kaldırılabilir miydi?

Sanmıyorum.

Oysa Türkiye’nin Avrupa Birliği yolundaki yürüyüşünde bu cezanın kaldırılması çok önemli adımlardan biriydi.

İşte o nedenle, rahmetli Turgut Özal siyasi hakların iadesi için referanduma giderken buna karşı çıktım.

Ona yakışan, yasakları Meclis’te kaldırmak olacaktı.

Pazar günü referandum için sandığa gitmeyeceğim.

Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne olan saygımı kaybetmek istemiyorum.

Bizim oylarımızla kurulan bu Meclis’in böyle gayri ciddi bir şey yapmaması gerektiğine inanıyorum.

Bu pazar sandığa gidip oy vermek, şu veya bu şekilde, gayri ciddiliğe ortak olmak anlamına gelecektir.

* * *

Oysa cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi fikrine soğuk değilim.

Ama şunu da bilmek istiyorum.

Seçeceğimiz cumhurbaşkanı hangi yetkilere sahip olacaktır?

Bugünkü Anayasa’daki yetkilerine mi?

Yoksa, AKP adına taslak hazırlayanların öne sürdüğü gibi, daha azaltılmış yetkilerle mi?

Yetkileri daha az olacaksa, o zaman halk tarafından seçilmesine ne gerek var?

Bu soruların cevabını da bilmek istiyorum.

Sandıklarda oy verme işlemine başlanmasına 24 saat kaldığı halde, bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyoruz.

Öyleyse sandığa niye gideyim?

* * *

Referandum çok tehlikeli ve riskli bir araçtır.

Bunu söylemek, "halktan korkmak" anlamına gelmez.

Tam aksine, halkın çıkarlarını korumak için bunları söylemek gerekir.
Yazarın Tüm Yazıları