Polemiklere külhanbey açılımı

ERDOĞAN ile Baykal arasındaki görüşmenin “Bana robot deme, uzay mekiğinin şahını görürsün” noktasına geleceğini tahmin etmek pek güç değildi.

Haberin Devamı

Yıllardır gözümüzün önünde tartışıyorlar; o görüşme girişiminin “Çaya niye gelmedin? Niye çorba içmedin?”e bağlanmasına şaşıranımız var mı acaba?


Sanırsın memleket meselesi değil dargın komşuların çay saati girişimi.

Madem buraya gelinmiş, sorumlu bir vatandaş olarak büyüklerimizin polemik ateşini harlamak için yeni odun, yeni malzeme temin etmek gerek.


Bulup bulabildiğim malzeme pek taze sayılmaz fakat konjonktüre uygundur.

 

* * *


“Ayaklı Mani”
olarak anılan bu güzellikleri hem Baykal’ın hem Erdoğan’ın kullanımına sunuyorum.


19’uncu yüzyıl sonu ile 20’nci yüzyıl başında silinen Semai Kahveleri (Çalgılı Kahveler) bir zamanlar aşıkların destanlar okudukları, külhanbeylerinin efsaneler aktardığı mekanlardı.

Haberin Devamı


Hepsi oradan çıkmadır.


Ankara’ya, gündeme, tartışma kültürümüze bir katkı olarak kabul ediniz, tamam mı canım?

 

* * *


*
Sana kim taş attı, otursana yerinde?/ Sana bir kem söylerim, derd olur ciğerinde.


*
Elinde terazi, belinde kantar ara/ Tak koluna sepeti, kırda mantar ara.


*
Çünkü yarini özledin, mezarını kazar a!/ Bizde ham hum olmaz, kendin gibi kaz ara.


*
Yirmi dokuz gün ramazan, bir gün olur arife./ Sana söz kâr etmez, zihni açık ârife.


*
Nerde zalim var ise, yapışayım ensesine./ Çok güzel söylersin yavrum, yandım senin sesine.


* Vezneciler altı Sultan Süleymaniye./ Ahbap senden isterim karşılık, söylediğim maniye.

 

* * *


*
Sürme tabip hançerin, yarelerim el gibi./ Eveli can ciğer idik, şimdi olduk el gibi.


*
Felek harapi turap etti, karıştırdı zihnimi./ Çok zamandır görmedim kara gözlü Deniz’imi. (Orijinali Zihni’mi)


*
Kuşlar içinde bir kuş gördüm, var başında ayağı/ Eğer üstat manici isen, aç maniden ayağı.


*
Farisiye başlayalı, unuttum Arapçamı/ Çerçeveye çok dayanma kırarsın Reco camı (Orijinal Reco değil, Arap)


*
Madem düşman galip geldi, çek bıçağın, kır kını./ Senin gibi manicinin çok görmüşüm kırkını.


* Şam’ı, Şark’ı dolaştım, görmedim un taşı./ Ârife bir taş yeter, atma gülüm on taşı.

 

* * *

Haberin Devamı


*
Tutar isen bülbülü, tuzağını kur, dayı./ Çıkmam dağa var iken senin gibi kurt-ayı.


*
Parasızlıktan rehin verdim arkamdaki saltayı./ Ben kendimi enayi zannederdim, arkamdaki salt ayı!


*
Anandan şaşı mı doğdun, ne bakarsın yan güzel?/ Ben yandım ise, sen de bana yan güzel!


*
Ettiğin cevr ü cefa el vermez mi be canım?/ Muradın her ne ise söyle bana be canım.


*
Ne vakit yare gitsem, belimde lahuri şalım./ El vermez mi dargınlık, gel artık barışalım.


*
Hüsnüne mağrur olma, topraktır asıl mayan./ Kemend eyle zülfünü, kör olsun asılmayan!


*
Geceyi hastaya sor, gündüzü gezen bilir./ Söylediğim maniyi evdeki teyzen bilir...


(NOT: Bu “Ayaklı Maniler” Tahir Alangu’nun “Çalgılı Kahvelerdeki Külhanbey Edebiyatı ve Nümuneleri” adlı 1944 tarihli eserinden geldi.

Haberin Devamı

Kitabı “çıkaran” üç kişinin de Türk olmaması ancak bizi bizim için araştıran bilim adamları olmaları işin başka bir ilginç yönüdür.

Robert Anhegger, Bedri Rahmi’nin kız kardeşi Mualla Eyüboğlu’nun eşi de olan mühim bir Türkolog idi.

Genç bir muhabirken Galata’daki Doğan Apartmanı’nda yine rahmetli olan Orhan Duru ağabeyim aracılığıyla tanışmıştım bu kıymetli insanlarla...

Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati’ni tamamlamaya ömrü vefa etmeyen Andreas Tietze’i ve Walter Ruben’i de bu vesileyle saygıyla anarım.) 

Yazarın Tüm Yazıları