Oradan buradan

BAŞLI başına yazı mevzusu yapmak için ‘yeterli’ olmayan ama boş geçildiğinde kesinlikle yazık olacak ‘mevzucuklar’ vardır.

İşte elimde bir miktar onlardan mevcut!

Malum, ‘Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz, israf haramdır’ şeklinde bir ilahi buyruğa muhatabız, biz de ona uyalım ve elimizde birikenleri sizlerle paylaşalım:

Okan Bayülgen’in Zaga’sında gördüm: ‘Size Anne Diyebilir miyim?’ adlı korkunç programda yer alan ‘kaynana adayları’ndan biri, yüzünü alabildiğine korkunç yaparak (bunun için fazla uğraşmasına gerek olmadığını belirtmeliyim), ‘gelin adayları’ndan birine şöyle bağırdı: ‘Artiisst! Artistsin sen!’. ‘Yüzünü korkunç yapan’ kadının amacı, kızın hilekar, desiseci, ikiyüzlü, sahtekar filan olduğunu en incitici şekilde haykırmaktı. Bu amaca ulaşmak için bulabildiği en uygun sözcüğün ‘artist’ olması manidar değil mi? ‘İşte halkımızın sanata ve sanatçıya bakışı’ diye yorum yapsak fazla mı ileri gitmiş oluruz?

***

AKP’de adı Ersönmez Yarbay olan bir milletvekili var. Denizli şivesine yatkın konuşmasıyla dikkat çeken Ersönmez Bey, benim her ay yakından takip ettiğim ama AKP ileri gelenlerinin pek takip etmediklerini düşündüğüm ‘Ekspres’ dergisine bir mülakat vermiş. Uzun röportajda son derece cesur açıklamalar yapmış Ersönmez Yarbay. Bence Ersönmez Bey’in bu cesaretinden AKP ileri gelenleri de haberdar olmalı. Bu yüzden buraya onun şu cümlelerini almakta yarar görüyorum: ‘Kültürümüzde padişahlığa yatkınlık vardır. Bu yüzden başkanlık sistemine karşıyım. Mesela bir toplantıda bütün milletvekilleri parti başkanına ‘senin sayende milletvekili olduk’ derse, adamı padişah yapmış olursunuz. Erdoğan olmasaydı da bu hareket oy alırdı. Güzel bir söz vardır: Şeyh uçmaz, müritler uçurur.’

***

Bir manken kız, kendisine kavalyelik yaptığı iddia edilen ‘büyük’ gazeteci için ‘O benim babam gibidir’ dedi. Kenan Doğulu da ‘Sevgililerimi kızlarım gibi görüyorum’ demiş. Alem enseste mi kesti nedir?

Yer Sinan Çetin’in ‘Plato’su. Bir grup gazeteciyle ‘Plato’ ürünü olan ve gösterime girmek için 4 Mart’ı bekleyen ‘Pardon’ filmini seyrettik. Hafif karartılmış ortamda seyredilen filmin ardından ışıklar yandı ve az sayıdaki gazeteciye o uğursuz soru soruldu: ‘Nasıl buldunuz?’ Çektikleri filmden hem de nasıl emin olan heyecanlı gözler size ‘Ne olur beğenin, gıcıklık yapmayın, biz bu film için çok uğraştık’ diye bakıyordu. Bir yandan da misafir pozisyonundasınız. ‘Harika olmuş’ deseniz, ‘Ulan herif numara mı yapıyor? Kibarlık gösterisi olabilir mi bu?’ kuşkusu üzerinizde olacak. ‘Ben beğendim’ deseniz, ‘Bak işte! Harika demedi, garanti beğenmemiştir’ diye düşünecekler. ‘Berbat bir film’ demek yürek ister! Yani demem o ki, şu yeni yeni başlayan ‘gazetecilere filmi önceden göstermek’ geleneğine bir son verilsin. Tarafsız sahada ve hiçbir etki altında kalmadan izleyelim şu filmleri! Hem biz, hem de ‘eser sahipleri’ gerilmesin! Hayat bayram olsun filan.

***

Ve Cumhuriyet Gazetesi de Yılmaz Erdoğan’a ‘bindirdi’. İşte Cumhuriyet’teki başlık: ‘Yılmaz Erdoğan, filmini beğenmeyenleri saldırganca yanıtladı: ‘Bilet parası kadar konuşun!’ Anlaşılan onun tek ölçütü artık para.’ Bence Yılmaz Erdoğan’ın ‘antipatik bir figür’ haline gelme tehlikesi karşısında acilen bir şeyler yapması gerekir.

Altemur Kılıç, ‘Çetin Altan’la bir yerde karşılaşırsam, yüzüne üç tokat atmak isterim. Biri, milletim için, biri ordum adına, üçüncüsü de kendim adına...’ demiş. Son günlerde yaşı ilerlemiş erkeklerin ‘aşk, meşk ve genç kalma’ üzerine yapıp ettiklerini görüp, duruma ‘alaycı’ yaklaşanlara şunu söylemek isterim: Ya onlar da Altemur Kılıç gibi olsalardı, onun söylediklerini söyleselerdi, daha mı hoşunuza gidecekti? Bence Altemur Bey, acilen ‘aşk, sevda’ işlerine dalmalı. O alan, nasıl söyleyeyim, hiç olmazsa izleyenlerin keyifli dakikalar geçirmesini sağlıyor.
Yazarın Tüm Yazıları