Önce içerdekiler olarak anlaşsak

2007 yazında Hakkâri’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın -temsili olarak- göğe yükselişine şahit oldum.

Latif Demirci’yle seçim öncesi nabız tutma çalışmaları kapsamında Hakkâri ve Şırnak’ta geziyorduk.
Van’dan Yüksekova’ya gitmiş, orada bir gece kaldıktan sonra Hakkâri’ye geçmiştik.
Tam askerin sınır ötesi operasyon için bastırdığı, hükümetin “Seçim kapıdayken operasyon mu? Hımm bi düşünelim?” dediği günlerdi.
Uzun süre sessiz kalmış olan bölgede mayınlı saldırılar yeni yeni başlıyordu.
Yine de öncesini bilenler için huzurluydu Güneydoğu.
Hakkâri Şenler Otel’in resepsiyonunda hesabı kapatmak üzereydim.
Otel lobisindeki televizyonda başlayan haber bültenine dikkat kesildik hep beraber.
Başbakan’ın özetle “Dışarıda şu kadar, içeride bu kadar PKK’lı var, önce içeridekiler halledilsin de...” demesinin bölgede yarattığı etkiyi gözlerimle görmüş oldum.
Yarattığı umut dalgası ve coşku sandıkta da karşılık buldu.
AKP Hakkâri’den yüzde 33 oyla 2 vekil çıkardı. Bağımsız adaylar (DTP, BDP) yüzde 56’ya ulaşsa da 1 milletvekiliyle yetindiler.
Hatta bizim seçim tahmini de böylece yalan oldu, sonucu net tutturamadık.
* * *
Sonra açılım geldi.
Hükümet kendi bildiği şekilde bir yemek pişirdi, “Ye!” dedi.
Zaten bu yemeği sevmeyen, nanemolla olan, kulp bulup arıza çıkarmaya programlı olanlar “Bana mı sordun pişirirken? Yemezler” dedi.
Dolmabahçe’de çeşitli meslek gruplarından mülayim isimlerle yapılan toplantılardan öte ne oldu, sanırım hâlâ bilen yok.
Ah pardon, TRT Şeş açıldı.
Orada program yapan Rojin, Güneydoğu’nun belli bölgelerinde örgüt izin vermediği için konsere çıkamıyor; varın TRT Şeş’in ne kadar kabul gördüğünü siz hesaplayın.
Başbakan’ı ne “Önce içeridekiler halledilsin...” yorumu ne de açılım süreci için suçlarım.
Bu konuda iyi niyetle yola koyulduğuna inanmaktan yanayım.
Ama yetersiz kaldı, yanlış başladı, belki de tek atımlık olan barış fişeğini yanlış yerde patlattı, yapmak istediği neyse onu sadece sandıktan aldığı güce dayanarak yapmaya çalıştı, yeterli desteği sağlamadan öne atıldı, attığı adımın arkasında duramadı, çünkü muhalefeti ve kamuoyunu ikna edemedi, tam aksine kendi sözlerini tekrarlayıp biat etmeyen herkesi suçladı.
İşte buralarda hata yaptı.
Yani TSK’ya verdiği aklı, bu konuda kendisi için yürütemedi, “Önce içeridekileri halletmek” gerektiğini göremedi.
* * *
Varılan nokta ortada.
8 şehit haberiyle uyandı Türkiye.
TSK “Saldırılar artacak” diyeli 24 saat olmamışken, iktidar ve muhalefet durmaksızın birbirini suçlarken, içimiz dışımız karmakarışıkken 8 şehit daha.
Haber kanallarında çok sıradan bir cümleymiş gibi “Kanlı bir yaz olacak” diyen uzmanlar, “İstihbarat bile alamıyorlar, hem karakolun ne işi var oralarda?” diye askeri eleştirenler, “Bu açılımı yapmayacaktı hükümet, 2002’de bitmişti bu iş oysa” diye iktidara yüklenenler, “Bizim büyümemizi engellemek isteyen iç ve dış düşmanların işi” diye kendini savunmakla kalmayıp karşı saldırıya geçenler...
Aklımda bir cümle: “Önce içeridekileri halletsek...”
Önce içerdekiler olarak biz anlaşsak, anlaşmaya çalışsak.
Her kafadan bir ses çıkmasa.
“Bir” olabilsek.
Yazarın Tüm Yazıları