Öküzgüzü'nün şahlanışı

BEN unutmuşum, Mehmet Ömür’ün bu hafta çıkan “Kadehteki Aşk: Şarap” adlı kitabında okudum.

Bir yazımda bir kırmızı şarabı tarif ederken “Monica Belluci kadar güzel” demiştim.

Benzetmede hata olmaz diye bir laf vardır.
Öyle anlar ve öyle şaraplar var ki, ilk kadehteki hazzı anlatacak daha güzel bir benzetme bulamazsınız.
Güzel bir şarap ancak güzel ve etkileyici bir kadınla tarif edilebilir.
* * *
Geçtiğimiz haftalarda bir yazımda, 2007 rekoltesi için “Türk Shiraz’ının altın yılı” demiştim.
2007 Shiraz’ı gerçekten tutuldu.
Bazı markaların 2007 ürünleri şimdiden tükendi.
Geçenlerde bir akşam Kavaklıdere’nin genç yöneticisi Ali Başman, bize yeni ürünlerini tattırdı.
Ali Başman işin başına geçtikten sonra Kavaklıdere atılımlar yapmaya başladı.
“Pendore” adı altında yeni bir marka yarattılar ve başarılı oldular.
Tadımın ana ekseni Pendore’nin yerli üzümlerden yapılan ürünleriydi.
“Öküzgözü” ve “Boğazkere”yi tattık.
Ali Başman’ın üç yabancı uzmanı da masadaydı.
Ekibin başında bir Fransız var.
Yanında bir başka Fransız ve İtalyan çalışıyor.
Ben geçtiğimiz yıllarda Türk üzümlerini hep küçümsedim.
Türk şarapçılarının Merlot, Cabarnet, Shiraz gibi bütün dünyada tanınan üzümlere yönelmeleri gerektiğini savundum.
Hatta, Öküzgözü ve Boğazkere gibi üzümlerle dalga geçmek için “Danaburnu” gibi küçümseyici ifadeler kullanırdım.
Buna karşılık Mey’in California’lı uzmanı ile Kavaklıdere’nin yabancı uzmanları hep bu iki Türk üzümünü övdüler.
Sonunda bu yıl hem Mey grubunun “İmperial” adı altında, hem de Kavaklıdere’nin “Pendore” adı altında çıkardığı “Öküzgözü” şaraplarını tattım.
Önyargılarım tamamen kırıldı.
Artık, Türkiye’de “Öküzgözü’nün şahlanışından” bile söz edebilirim.
* * *
Her iki şarabı da içerken tanıdık bir tat aldım.
Öküzgözü monosepajı, tat olarak İtalya’nın Super Tuscan bölgesinin Ornellia’sını hatırlattı.
Mehmet Ömür’ün kitabından ilginç bir şey öğrendim.
Elazığ’da yetişen Öküzgözü üzümleri ile İtalya’nın Toskana bölgesinin ünlü üzümü Sangiovese’nin DNA yapıları çok büyük bir benzerlik gösteriyormuş.
Bir iddidaya göre, Attila, Batı Hun İmparatorluğu’nun başkentini Tuna Nehri kıyılarına taşırken Öküzgözü asmalarının da bölgeye ekilmesini emretmiş.   
Aldığım tadın benzerliği buradan kaynaklanmış olabilir.
Mey’in yabancı uzmanı bana Elazığ’da yaşayan Şükrü Baran adlı bir bağcıdan söz etti.
Bu üretici ile mükemmel bir ilişki kurmuş ve sonunda olağanüstü Öküzgözü ürünü almışlar.
O nedenle yabancı uzman, Şükrü Baran’ın adının da şişenin üzerindeki etikete konmasını istiyor.
Çünkü hepsinin söylediği aynı.
İyi şarap önce üzüm bağından başlar.
* * *
Kavaklıdere’nin yabancı uzmanları Boğazkere’ye daha da önem veriyorlar.
Masada küçük bir soruşturma yaptım.
Ben dahil 4 kişi “Öküzgözü” derken, 6 kişi Boğazkere’yi tercih etti.
Kavaklıdere ve Doluca’nın yeni yönetici kuşağı çok umut verici işler yapıyor.
Ancak etiket ve şişe konusunda da daha estetik arayışlara girmelerinde yarar var.
Çünkü ortada, Reşit Soley’in Corvus’u, Mey’in çeşitli ürünleri gibi çok daha başarılı örnekler var.
Yeni şarap ülkelerinin dış dünya ile rekabetinde etiket ve şişe çok önemli bir yere sahip.
Bu arada Türk şarapçılığı açısından çok önem verdiğim bir gelişme de Lucien Arkas’ın şarap sektörüne girmesi.
Onun, kendi çizgilerini ve tutkusunu taşıyan ilk ürününü de sabırsızlıkla bekliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları